Gündem

Akit yazarı: Davutoğlu bize vefa göstermedi; pişmanlık duymalı, geldiği gibi selamsız sabahsız gitti

"Bizi görmezden gelip, İngiliz Anahtarları’nın ekmeğine yağ sürdü"

06 Mayıs 2016 14:35

Yeni Akit yazarı Mehtap Yılmaz, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakmasına ilişkin, "Davutoğlu bize vefa göstermedi; pişmanlık duymalı, geldiği gibi selamsız sabahsız gitti" dedi. "Hoca, AK Parti tabanına rağmen, AK Parti’yi Avrupa odaklı politikalar geliştiren bir parti haline getirmeyi tercih etti" diyen Yılmaz, "Bu da AK Parti’yi, 7 Haziran gibi bir “sınanma noktasına” getirip silkeledi tabii..." ifadesini kullandı. 

Yılmaz’ın Yeni Akit’te “Davutoğlu geldi ve gitti...” başlığıyla bugün (06.05.2016) yayımlanan yazısı şöyle:

Veda konuşmasını sitemle dinledim...

Yok, biliyorum...

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır...

O da bu yoğurdu, kendine göre bir yorum getirerek yedi...

Mesela iktidarını, Erdoğan gibi milletten aldığı güçle değil, Avrupa’dan aldığı destekle pekiştirme yoluna gitti.

AK Parti tabanına rağmen, AK Parti’yi Avrupa odaklı politikalar geliştiren bir parti haline getirmeyi tercih etti...

İç politikaya dair pek çok meselede, milletin beklentilerinden ziyade, Avrupa’nın istek ve beklentilerini gözeterek hareket etti.

Bu da AK Parti’yi, 7 Haziran gibi bir “sınanma noktasına” getirip silkeledi tabii...

Bunu herkes biliyor ki Erdoğan halka gitmeseydi, sonuç çok daha vahim olabilirdi.

Buna rağmen “Erdoğan halka gitmeyeydi iyiydi” dediler tabii...

Oysa keçi can derdinde, kasap et derdindeydi...

Erdoğan’ın derdi ön plana çıkmak falan değildi ki...

Hem zaten davanın lokomotifi Erdoğan değil miydi?

Cumhurbaşkanı, dişiyle tırnağıyla bu noktaya getirdiği davanın tuzla buz olma ihtimalini içine sindirip de kenara çekilemedi. Sorumluluk duydu. Vicdan yaptı ve milletine gitti...

Zira Türkiye, tüm İslam ülkeleri için bir şafak çizmişti ve Ortadoğu’daki bu bıçak sırtı süreçte bunu riske atmak akıl kârı değildi.

Dedik ya, her yiğidin bir yoğurt yiyişi var diye!

Başbakan bu yoğurdu biraz daha sulandırmayı tercih etti. 1 Kasım seçimleri öncesi, (AK Parti’yi içeriden çürütmeyi hedefleyen dış istihbarat servislerinin de “projesi” olan), “CHP ile koalisyon”u mecburiyet gibi gördü.

(Maazallah gerçekleşmiş olsaydı, FETÖ-PKK’nın “çukur” eylemleri, böyle ucuz atlatılabilir miydi?)

O değil de, beni en çok üzen, “Başörtünün altını çizerek” Aydın Doğan’ın CNN’inden bize “paragraflar dizen” Bülent Arınç’a karşı tutumu oldu tabii...

Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür derler ya hani...

Herkesin gitsin dediği Dışişleri Bakanlığı döneminde, Hoca’yı ölümüne desteklemiş bir kardeşi olarak, bizi fena halde üzdü, incitti elbette ki...

Biz onu çakal sürüsüne karşı müdafaa ettik diye o kadar hedef olmuştuk, o kadar taşlanmıştık oysa...

Lakin zamanı geldiğinde, o bize vefa göstermeyecekmiş demek ki...

Hadi bizi desteklemedi...

En azından Cüppeli Bülent Arınç’ı ödüllendirmeyebilirdi değil mi?

Bizi görmezden gelip, İngiliz Anahtarları’nın ekmeğine yağ sürmeyebilirdi.

FETÖ sermayesine eğilen, Melek İpek’in elini öpen ama bize CNN ağzıyla saldıran Bülent Arınç’ın sırtını sıvazlayıp, bize karşı çevirdiği onca oyuna rağmen şımartmayabilirdi.

Milleti bu muydu Hoca’nın gözünde şimdi?

Millet için AK Parti bu muydu?

Bizim için, millet için AK Parti bir siyasi partiden ibaret değildi ki...

Ahde vefaydı...

Davaydı...

İdealdi...

Mücadeleydi...

Duaydı...

Beklentiydi...

İslam ülkeleri işbirliği için ümitti...

Leş kuşlarının üzerine üşüştüğü Ortadoğu için sığınaktı.

Türkmen Dağı için dayanak...

Neyse işte bu dava hata kabul etmezdi ve etmedi.

Hoca da bilir...

Biz her şeyi Allah’tan biliriz...

Allah vererek sınar, alarak sınar...

Vererek sınadı, şimdi de alarak...

Hoca diyor ki “gururla söylüyorum ki, pişman olacağım bir şey yapmadım.”

FETÖ bizi davalarla susturmaya çalıştığı zaman, Cumhurbaşkanı Erdoğan bizi hiç unutmadı.

Sen ne yaptın?

En azından bunun için birazcık pişmanlık duymalısın!

Zira senin zor zamanlarında yanında duranların yanında olabileceğin halde onları görmezden geldin.

FETÖ-PKK şahmeranına karşı bizi bir başımıza bıraktın.

Ha son olarak kıymetli Davutoğlu!

Veda hutbeni dinledim...

Hüzünle dinledim...

Yalnız, bir şey dikkatimi çekti...

Hep başardıklarını, gurur duyulası Başbakanlık sürecini anlattın.

Sadece bir soru soracağım...

Ya yapmadıkların?

Hiç mi yapman gerekirken yapmadıklarının, söylemen gerekirken söylemediklerinin farkına varmadın?

Başaramadıklarının?

Ya bize karşı yapman gerekirken yapmadıkların?

Biz senin zor zamanında vardık, ya sen?

İşte gidiyorsun...

Geldiğin zamanki gibi selamsız sabahsız...

İlgili Haberler