Medya

Akit: Özeleştiri yapmalıyız; ABD ve Rusya'ya sesimizi yükseltemiyoruz, avuç içi kadar ülkelerden gerideyiz!

"Kılıçdaroğlu'nun talebinin altına imzamı atıyorum"

18 Mart 2017 14:47

Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu,  CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan "ziyaret" krizinin ardından yaptığı“İncirlik üssündeki Almanya-Hollanda askerini çıkaralım”  çağrısıyla ilgili olarak "Altına ben de imzamı atıyorum" dedi. Suriye'nin kuzeyinde bir camiye hava saldırısı düzenlendiğini hatırlatan Karahasanoğlu, "Camiye saldırıyı, ABD uçakları da yapmış olsa. Rus uçakları da yapmış olsa tavrımızı en yüksek perdeden koymamız gerekirdi" ifadesini kullandı.

"Bir özeleştiri yapıp, yapamadıklarımızdan da şöyle küçük bir demet sunalım" diyen Karahasanoğlu, "Niye avuç içi kadar ülkelerden, çok çok gerilerdeyiz? Niye küçücük ülkeler, hayvancılıkta bile 'marka'lar oluşturuyorlar da kendimiz bir marka oluşturamıyoruz?" diye yazdı. 

Ali Karahasanoğlu'nun "Bir özeleştiri: İçimi acıtan konular" başlığıyla yayımlanan (18 Mart 2017) yazısı şöyle:

CHP’ye saydırıyoruz..

Hollanda’ya ağzımıza geleni söylüyoruz.

Dindar insanları tahkir edenlere sözümüzü esirgemiyoruz..

Hepsi güzel.

Hepsi “olması gereken”, alnımızın aklığını gösteren “dik duruş”lar..

Ama..

Bir özeleştiri yapıp..

Yapamadıklarımızdan da şöyle küçük bir demet sunalım..

Belki bir devinime..

Bir hareketlenmeye..

Bu konularda da bir başkaldırıya vesile olur..

Nedir benim içimi acıtan konular?..

En başta, Suriye’de yaşanılanlar..

Özellikle, Türk askerinin de bölgede olmasına rağmen..

Şehitlerimiz olmasına rağmen..

ABD’nin ve Rusya’nın, bölgede katliamlara imza atması..

Son somut örneği..

Bir camiye, yatsı namazı sırasında hava saldırısı düzenlenerek 58 Müslümanın şehit edilmesi..

Hollanda’ya rest çektik.

Almanya’ya “Nazi artığı” dedik.

Avusturya’ya, “Faşistler” dedik..

Kısmen geri adımlar attırdık..

Söylemlerde geri vitese taktırmalar yaptırdık..

Ama, Suriye’de bir caminin bombalanıp, namaz sırasında Müslümanların öldürülmesine, şöyle yüksek sesle “Hooop dedik” çıkışı yapamadık.

Sesimiz kısık kaldı..

Canilere, “Fazla ileri gidiyoruz.. Yanlış yapıyoruz” dedirtemedik..

En azından, “Yanlışlıkla vurulmuştur.. Sorumlular hakkında soruşturma başlattık” açıklaması bile yaptıramadık..

O insanlar, bizim kardeşlerimiz..

Camide namaz kılarken vuruldular..

Eğer bizim askerlerimiz, o bölgede güvenliğin sağlanması için canlarını ortaya koyarak bir mücadelenin içine girmişlerse..

Camiye saldırıyı, ABD uçakları da yapmış olsa..

Rus uçakları da yapmış olsa..  

Tavrımızı en yüksek perdeden koymamız gerekirdi.

Devlet olarak..

Millet olarak..

Basın mensupları olarak..

Dini cemaatler olarak..

Yapamadık..

Allah bizi affetsin!

Özeleştiri yapıyoruz..

Doğru söyleyen kim olursa olsun..

Niyeti ne olursa olsun..

“Doğru” söze sahip çıkmamız gerekir..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hollanda krizi çıkar çıkmaz, güzel bir talepte bulundu..

“Hollanda ile ilişkileri askıya alalım..” dedi.

Bu talep, kısmen yerine getirildi zaten.

Ama daha önemlisi.

Daha çok ses getirecek olanı..

“İncirlik üssündeki Almanya-Hollanda askerini çıkaralım” talebinde bulundu..

Devletler arasındaki ilişkilerde, muhalefetin işkembeden sallamalar yaptığına itirazım yok..

Muhalefetin sırtında yumurta küfesi olmadığı için, ucuz söylemler geliştirebildiği tespitine katılırım..

Ama..

Almanya’ya rest çekmek..

Hollanda’ya çok sert açıklamalarla had bildirmek..

Öyle küçümsenecek çıkışlar olmasa gerek..

İşte bu söylemlerin bir devamı olarak..

CHP Genel Başkanı’nın “İncirlik üssündeki Almanya-Hollanda askerleri ile ilgili talebi”nin altına, ben de imzamı atıyorum..

Önceki günkü cami bombardımanında ABD uçaklarının saldırıyı yaptığı kanaati baskın çıkıyorsa, Almanya ve Hollanda’ya ilaveten.. ABD askerlerinin de İncirlik’ten çıkarılması gerektiğini, Kemal Kılıçdaroğlu’nun talebine ben ekliyorum..

“Doğru”ya, “Doğru” diyorum..

Siyasi iktidarın bu konuda hiçbir açıklama yapmamış olmasını, eksik görüyorum..

Özeleştiri yapmamız gereken...

Özeleştiri yaparken de, içimi acıtan bir konu da, lafımızı esirgemediğimiz Hollanda’nın, Konya’dan birazcık büyük bir yüzölçümü olmasına rağmen, Türkiye’nin toplam ihracatının 4 katı ihracata imza atmış olması..

“Tarım ülkesiyiz” diyoruz..

“Hayvancılık konusunda önemli ülke olmamız gerektiği”ni, her dönem tekrarlayıp duruyoruz..

Ama şu tabloya bakar mısınız..

Konya’mızdan azıcık büyük Hollanda.. Toplam ihracatta zaten bizi 4’e katlıyor..

Ama bizim iddialı olmamız gereken tarımda da, maalesef bize nal toplatıyor..

Bizim tarım ihracatımız 17 milyar dolar ise, Hollanda’nınki 90 milyar dolar..

Planlı imişler.

Bilimsel çalışıyorlarmış..

Yıllardır tarıma büyük önem veriyorlarmış..

Sulama konusunu çok önceden halletmişler!

Ne yapalım?

Bizim elimizi tutan mı var?

Biz de planlı hareket edelim..

Bilimsel çalışalım.

Teşviklerle, tarıma verdiğimiz önemi gösterelim..

Niye avuç içi kadar ülkelerden, çok çok gerilerdeyiz?

Niye küçücük ülkeler, hayvancılıkta bile “marka”lar oluşturuyorlar da.. 

Onlardan ithal ettiğimiz ineklerle hayvancılığımızı geliştirmeye çalışıyoruz da..

Kendimiz bir marka oluşturamıyoruz?

Tabii ki bu tablonun baş sorumlusu bugünkü iktidar değil..

Yıllardır, biz seyretmişiz..

Onlar arayı açmışlar..

Özeleştiri yaptığımız konular..

Yılların kangren haline getirdiği, devasa sorunlar..

Birkaç yılda düzeltilecek, onlarca yılın kayıplarının bir çırpıda telafi edilebileceği, sıradan konular değil..  

Ama olayı basite indirgeyelim..

Örneğin somut olarak..

Tarım alanına bakalım..

Amerika’yı yeniden keşfedecek değiliz..

Önümüzde, bu alanda başarılı ülkelerdeki üretim modelleri de var iken..

Onların tecrübelerinden yararlanma imkanımız var iken..

Küçücük alanlarda, bizden kat kat fazla ürün elde ettikleri de ortada iken..

Niye ciddi bir atılımımız yok?

Sanayide adamların yanına zaten yaklaşamıyoruz..

Belki yüzyıllara varan bir geri kalmışlık söz konusu..

Ama tarımda, ne yapacağımız, nasıl verim alacağımız, neye önem vereceğimiz, üç aşağı beş yukarı belli değil mi?

Niye bu geri kalmışlığı düzeltemiyoruz?..

Niye bu farkı kapatamıyoruz?

Niye, niye, niye?