Dünya

'Akil adamlar' ın 2'nci raporu açıklandı

Türkiye'nin AB sürecine destek için kurulan ve ‘akil adamlar’ olarak bilinen ‘Bağımsız Türkiye Komisyonu’ 2'nci raporunu yayımladı.

08 Eylül 2009 03:00

Türkiye'nin AB sürecine destek için  kurulan ve ‘akil adamlar’ olarak bilinen ‘Bağımsız Türkiye Komisyonu’ 2'nci raporunu yayımladı.

Açık Toplum Vakfı ve British Council'in desteğiyle akil adamların oluşturduğu Bağımsız Türkiye Komisyonu'nun Türkiye hakkındaki ikinci raporu "Avrupa'da Türkiye: Kısır Döngüyü Kırmak" başlığını taşıyor.

Müzakere sürecinde fasılların yarısının AB tarafından dondurulmasının ya da engellenmesinin bu izlenimi güçlendirdiği anlatılan raporda, "Türkiye'de hem AB üyeliğine, hem de zor ve bazen maliyetli reformlara olan destek azalmıştır. İktidardaki AK Parti'nin, İslamcılığın yükselişte olduğu iddiasıyla ve kısmen laik prensipleri savunma kisvesi altında harekete geçen Avrupa karşıtı Türklerden gelen ciddi baskıya maruz kalması gibi bazı iç siyasi zorluklar nedeniyle AB üyeliği için gerekli siyasi ve toplumsal reformları geciktirmeye kalkışması durumu daha da ağırlaştırmıştır" görüşüne yer verildi.

Türkiye'de reformların yavaşlamasının Avrupa'da Türkiye'nin üyeliğine muhalefeti daha da artırdığına dikkat çekilen raporda, Türk kamuoyunda ortaya çıkan dışlanma hissinin ise reform yanlılarının heveslerini kırarak Türkiye'nin AB sürecini bir kısır döngüye dönüştürdüğü anlatıldı.

Bu kısır döngüden nasıl çıkılacağını araştıran raporda, AB'nin taahhüt ettiği şekilde Türkiye'ye diğer aday ülkelerle eşit muamele yapması, "imtiyazlı ortaklık" ve "özel ilişki" söylemlerinden vazgeçilmesi, Türkiye'nin Avrupalılığını sorgulanmaması, Müslüman ülkelere çifte standart yapıldığı izlenimi verilmemesi ve dondurulan fasıllarda müzakerelerin başlatılması önerileri öne çıkıyor.

‘Ergenekon reformları yavaşlattı’ 


Raporda, 2000-2005 yılları arasında "reformlarda altın çağını yaşayan" Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerinin başlamasının ardından "yavaşladığı" belirtildi ve buna gerekçe olarak Avrupa'dan gelen kötümser kararlar ve açıklamalar yanında "AK Parti hükümetinin fırsatlar kaçırması ve iç politikada dikkatini dağıtacak pek çok gelişme öncesinde reform hızını sürdürememesi" gösterildi.

"2007 yılından itibaren iktidardaki AK Parti, devletin kurulu düzeni içinde asker, yargının bir kısmı ve ana muhalefet partisi CHP'nin oluşturduğu koalisyonlardan doğan çeşitli zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldı" görüşünün savunulduğu raporda, bu kapsamda Genelkurmay Başkanlığının 27 Nisan bildirisi ve AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davaya yer verildi.

Raporda, "Ergenekon" yapılanmasının da Türkiye'de reformları yavaşlattığı ileri sürülerek şu görüşlere yer verildi:

"Reform sürecini kesintiye uğratan bir diğer olay da 2007 yılında, hükümeti devirmeyi planladığı düşünülen Ergenekon adlı bir örgüte ait olduğu sanılan silah depolarının bulunmasıydı. Savcıların Ergenekon davasını araştırmak için her türlü gerekçeleri var gibi görünmekle birlikte devamında 100'den fazla kişinin tutuklanması ve yüksek rütbeli askerlerle devlet yetkililerinin soruşturulması sonucunda tartışmalar daha da alevlendi."

Raporda, hükümetin 2005 sonrası dönemde Kürtler için reform yapma selahiyetinin de AB ve başkalarınca terör örgütü olarak kabul edilen PKK'nın eylemleri nedeniyle kısıtlandığı ifade edildi.

Türkiye'nin Avrupa demokrasileriyle tam uyum için reform sürecine yeniden sarılması gerektiği vurgulanan raporda, hükümetin reformlar konusunda eylemleri ve açıklamalarıyla son aylarda olumlu işaretler verdiği kaydedildi.

Kıbrıs için kritik yıl 2010 


Kıbrıs'ta kapsamlı çözüm müzakereleriyle yeni ve kritik bir kavşağa yaklaşıldığı belirtilen raporda, Kıbrıs Rum kesiminin AB'ye üye alınmasıyla belirsiz geçen 5 yılın ardından "Ada'nın daimi olarak bölünüp bölünmeyeceği, büyük ihtimalle önümüzdeki yıl yaşanacak gelişmelere bağlı olacaktır" tespiti yapıldı.

AB'nin Kıbrıs'ta çözüm olmadan Rum tarafını üye kabul ederek Türkiye'nin üyelik müzakerelerini de olumsuz etkileyen bu sorunu kendisinin yarattığı hatırlatılan raporda, "AB bilerek ve ısrarla Annan Planı'nın desteklememiş olmalarına rağmen Kıbrıslı Rumların AB'ye Ada'nın tek temsilcisi olarak girmelerine izin verdi. Rumların üye olarak ilk icraatlarından biri, AB'nin Annan Planı'na 'Evet' oyu veren Kıbrıslı Türkleri ödüllendirmek için verdiği siyasi sözleri tutmasını engellemek oldu" denildi.

Kıbrıs'ta çözümün herkesin çıkarına olduğu ifade edilen raporda, AB liderlerinin Ada'daki her iki toplumu ve liderleri sık sık ziyaret ederek, çözüm için moral vererek halkın sürece olan ilgisini artırmaları ve iki toplumlu projeleri destekleyerek birleşme isteğini canlandıracak etkileşimler başlatmaları istendi.

Kürt açılımına destek

Raporda AK Parti hükümetinin "Kürtlerin durumunu iyileştirmek konusunda bugüne kadarki bütün hükümetlerden daha fazlasını yaptığı" savunularak, Türkiye'de kalıcı toplumsal barış için Kürt meselesinde hala atılması gereken birçok adım bulunduğu ifade edildi.

Bu kapsamda "Kürtçenin her türlü yayında, kamu binalarında, okullarda ve siyasi konuşmalarda kullanılabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin ve anayasal güvencelerin hazırlanması, Kürtçe yer adları üzerindeki yasakların kaldırılması, üniversitelerde Kürt enstitülerinin kurulması ve anayasada bir etnik kökene ayrıcalık tanıma anlamını doğurabilecek maddelerin yeniden yazılması" önerilen raporda, AB üyelerinden terör örgütü PKK ile mücadeleye daha aktif destek vermeleri talep edildi.

Raporda, "Bazı AB üyeleri istihbarat birimlerinin bilgi karşılığı PKK elemanlarıyla anlaşmalar yapmasına izin vermiş, bilinen PKK militanlarının AB ülkelerinde kanunları çiğnedikten sonra adaletten kaçmalarına göz yummuş ve bu kişilerin Türkiye'ye iadesi veya ilgili ülkede yargılanması konusunda Türkiye ile işbirliğinden kaçınarak PKK'ya çok fazla müsamaha göstermiştir" tespiti yapıldı.

‘Türkiye'siz AB’nin işi zor’ 


Türkiye'nin stratejik konumuna ve dış politikadaki açılımlarına değinilen raporda, Türkiye'nin krizlerin çözümüne yaptığı katkı ve enerji naklinde kavşak noktasında bulunması nedeniyle AB açısından vazgeçilmez önem taşıdığı vurgulandı.

Türk liderlerinin Rusya ve Suriye, İran ve İsrail gibi çok farklı ülkeler arasında seyahat edebildikleri, hem saygıyla karşılandıkları, hem de önemli siyasi hedefleri bu kadar geniş kapsamlı görüşebildikleri kaydedilen raporda, Türkiye'nin tek başına herhangi bir krizi AB adına çözemeyeceği, fakat "Türkiye olmadan AB'nin bölgede işinin çok zor olacağı" belirtildi.

Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirme çabalarından övgüyle bahsedilen raporda, başka ülkelerin parlamentolarda kararlar alarak iki ülke arasındaki yakınlaşma sürecini olumsuz etkilediği kaydedildi.

Bazı Avrupalılardaki "Türkiye'nin İslamlaştığı" korkusunun ve "mahalle baskısı" iddialarının gerçeği yansıtmadığı belirtilen raporda, "80 yıl sonra laikliğin Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde yükseldiği sağlam bir temel olduğuna şüphe duyulmaması" istendi.