Karar yazarı Akif Beki, Hande Yener ile Demet Akalın'ın kavgalarını siyasi tartışmalara benzeterek "O Trumpvari ‘taktik maktik yok, bam bam bam’ magandalıkları hikâye yani, tiyatroya dahil, zoru görene kadar, anında akıllanıyorlar" yorumunda bulundu.
"Yener ile Akalın'ın arasındaki kavga ne kadar gündeme otursa da 'Gerçek şu ki ne kadar kutuplaşsak da gerçek değişmiyor' diyen Beki, "Dünya yine yuvarlak, çok satanlar yine Hande Yener’le Demet Akalın, başa güreşenler yine en bayağı popçular, zirve yarışı yine yerlerde sürünüyor ve o KHK’da yine de muğlağlık var, başı belli ama sonu değil, 15 Temmuz’dan öncesini kapsamadığı yazıyor ama 16 Temmuz’dan sonrasını kapsamadığı yazmıyor, ‘Darbe girişimi ve terör eylemleriyle devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılmasında’ rol alanlara yargı muafiyeti hâlâ açık uçlu, düzeltilmiş değil" dedi.
Beki'nin Karar'da "Handeciler-Demeçiler kutuplaşması" başlığıyla (29.12.2017) yayımlanan yazısı şöyle:
'Taktik maktik yok, bam bam bam’ diye kafa göz girişiyorlar. İkisi de çetinceviz, saç saça baş başa bir mücadele.
Seren Serengil örneğinde olduğu gibi, hasbelkader arada kalan da trol akınlarında harcanıp kim vurduya gidiyor.
Anladığım kadarıyla Serengil, Hande Yener’in çok satanlardaki birinciliğine burun kıvırınca kopuyor bu son gulgule.
Yener, sataşma olarak alıp Instagram’da bir gönderiyle baskın veriyor Serengil’e.
Yener’in fanatikleri de repostlarla, beğenilerle filan bu belaltı saldırıyı çoğalttıkça çoğaltıyorlar. Karşı hücum orada da kalmıyor, Serengil’in arkasında o var diye Demet Akalın’a da çatıp çullanıyorlar.
Gerçi bu fırtınalı çekişmeyi uzaktan izliyorum, kulaktan dolma malumat sahibiyim. Ama zaten detaylarıyla değil siyasi kavgalara benzerliğiyle ilgileniyorum.
Gündeme oturan magazinel sürtüşmelerin genel karakteri ve doğası için şunu söyleyebilirim; Trump gibi perdeyi yırtmış durumdalar...
Ancak yırttıkları, artık gına getiren bir sahteliğin maskesi mi? Bıktıran bir ‘miş gibi yapma’ tiyatrosunun perdesi mi?...
Yoksa ar damarını çatlatan bir sahicilik şovu mu sahneliyorlar? Harbilikleri yapmacık mı, hasbilikleri hesabi kitabi mi?...
Belli değil. Tarafınıza ve bu tarafgirliğin gözünüzü ne derece kör ettiğine bağlı.
2017'nin son büyük şamatası
Yılı, iki ezeli rakip arasındaki bitmez tükenmez bir kutuplaşmanın son ataklarıyla tamamlıyoruz.
AK Parti-CHP zıtlaşmasından daha derin, küllenmek bilmeyen bir zıtlaşma.
Mazisine vakıf olmadığım halde benim bile gözüme ilişti kaldırdıkları toz, benim bile kulağıma çalındı çıkardıkları gürültü...
Siyasi kavgalardaki gibi seyrediyor magazin kavgaları da.
Elde hacamat baltası, gösterilen hedefi sorgusuz sualsiz doğramaya şartlandırılmış hazır kıtalar var.
Fanatik hayranlar, siyasi tribünlerin bindirilmiş kıtalarından farksız. Tuttukları tarafa gözünün üstünde kaş var dedirtmiyor, diyenin anında gözünü oyuyorlar.
Yalnız hır gürleri, hırçınlıkları fevrilikten değil planlı olduğundan kontrolü de kaybetmiyorlar. Dizginlerinden boşalmışçasına dört nala giderken uçurumun tam kıyısından bir anda ricat etme kıvraklığına, geri basma esnekliğine sahipler.
Bir bakmışsınız, o deli dolu kahramanlar olmadık rezillikleri idare ediyor, madik yemeği bile sineye çekiyor, değneklerini saklayıp tımarhane görevlisi güllabilere dönüşüyor, yüzüne gülerek birbirlerine güllabicilik ediyorlar.
O Trumpvari ‘taktik maktik yok, bam bam bam’ magandalıkları hikâye yani, tiyatroya dahil, zoru görene kadar, anında akıllanıyorlar.
Gerçek şu ki ne kadar kutuplaşsak da gerçek değişmiyor.
Dünya yine yuvarlak, çok satanlar yine Hande Yener’le Demet Akalın, başa güreşenler yine en bayağı popçular, zirve yarışı yine yerlerde sürünüyor ve o KHK’da yine de muğlağlık var, başı belli ama sonu değil, 15 Temmuz’dan öncesini kapsamadığı yazıyor ama 16 Temmuz’dan sonrasını kapsamadığı yazmıyor, ‘Darbe girişimi ve terör eylemleriyle devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılmasında’ rol alanlara yargı muafiyeti hâlâ açık uçlu, düzeltilmiş değil.