14 yıllık AKP iktidarları döneminin en başarısız olduğu alanlardan birinin kültür ve sanat olduğunu söyleyen Hürriyet yazarı Akif Beki, "Tartışmaları yıllarımızı yedi. Ama bir arpa boyu mesafe alamadık. Ortada büyük bir hayal kırıklığı, koca bir fiyasko var. Sorumlusu da AK Parti’nin gelmiş geçmiş kültür bakanlarıdır" görüşünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı dönemidne 3,5 yıl danışmanlığını yapan Akif Beki, AKP'nin kültür reformu paketiyle ilgili olarak, "Henüz içeriğini tam olarak bilmiyoruz. Fakat sızan haberlere bakılırsa içinden iki başlı bir emeklilik müjdesi çıkacak. Biri serbest çalışan sanatçılara, diğeri 657’ye tabi memur sanatçılara yönelik. Sigortasını kendi ödeyen mağdur tiyatrocu, sinemacı, ressam ve müzisyen gibi sanatçılara bir hak tanınacak. Emekliliği gelenlerin prim borçları geriye dönük kapattırılarak maaş bağlanacak" dedi.
Akif Beki'nin Hürriyet gazetesinin bugünkü (17 Nisan 2016) nüshasında yayımlanan "Beklediğim kültür inkılabı bu değildi" başlıklı yazısı şöyle:
Kaç zamandır dedikodusu dolaşıyor ama kendisi ortaya çıkmıyordu.
İşte lafı edilip duran o ‘kültür paketi’, perşembeye Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanacak. Teyitli bilgidir, paket 4 aylık yoğun bir mesai sonunda tamamlandı.
Üzerinde çok çalıştıklarını öğrendim.
Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın şahsen başkanlık yaptığı toplantı sayısı 40’ı bulmuş tek başına.
Anlıyorum ki bakanlık artık ofisin yolunu bilen, işinin başında duran bir bakana emanet.
Kültür sanat bürokrasisine bir tür kültür şoku olsa da memleket için sevindirici.
***
Henüz içeriğini tam olarak bilmiyoruz.
Fakat sızan haberlere bakılırsa içinden iki başlı bir emeklilik müjdesi çıkacak.
Biri serbest çalışan sanatçılara, diğeri 657’ye tabi memur sanatçılara yönelik.
Sigortasını kendi ödeyen mağdur tiyatrocu, sinemacı, ressam ve müzisyen gibi sanatçılara bir hak tanınacak. Emekliliği gelenlerin prim borçları geriye dönük kapattırılarak maaş bağlanacak.
7 binden fazla sanatçı yararlanacak deniyor. Hayırlı bir düzenleme, harika.
Yaşı yaklaşan memur sanatçılar ise ballı ikramiye seçeneği sunularak erken emekliliğe teşvik edilecekler.
Zurnanın zırt dediği yer de maalesef burası.
***
Kültür ve sanat kurumlarında köklü bir reform bekleniyordu.
Hem kültür ve sanatı devletin boyunduruğundan, hükümetlerin tasallutundan kurtarmak için...
Hem de sanatçıyı memuriyetten azad etmek, cumhuriyetin kültür inkılabıyla hedeflediği çağdaşlaşma seviyesini tutturmak için...
Aylıkçılığa tav memurdan sanatçı olur mu, özgür sanat maaşlı sanatçılarla yapılır mı, devletle göbek bağı kesilmeden kültürde, sanatta sansür ve müdahale biter mi tartışmalarıyla geçti yıllarımız.
‘Hem devletin ekmeğini yiyecek hem patronuna çatacak, yok öyle yağma’ diyebilmek işlerine geldiğinden, radikal adımlar atmaya yanaşmadı hiçbir hükümet.
Aylık garantisi verip karışma ve kontrol etme yetkisini ellerinden bırakmak istemediler.
***
AK Parti iktidarının en başarısız olduğu iki alan varsa, biri kesinlikle kültür ve sanat politikalarıdır.
Tartışmaları yıllarımızı yedi. Ama bir arpa boyu mesafe alamadık.
Ortada büyük bir hayal kırıklığı, koca bir fiyasko var.
Sorumlusu da AK Parti’nin gelmiş geçmiş kültür bakanlarıdır.
Kimi vizyonerdi ama ömrü kısa sürdü.
Kimi çalışkandı, sabahları işe gidiyordu ama kafasına yatmadı. Ya da altında kalmaktansa göçük felaketiyle sonuçlanabilecek bir reforma elini sürmemeyi seçti.
Kimiyse emaneti sahibine verme ilkesine zırnık uymadığı halde göreve getirilmişti ve şaşırtmadı.
Türkiye’nin yılları sigara dumanı gibi havaya üfürüldü.
İlk kez bir umut beliriyor şimdi, belki bu dönem bir şeyler olacak.
Fakat paketin en büyük sürprizi, söylendiği gibi sanatçıya emeklilik müjdesiyse eyvah ki ne eyvah.
***
Onlarca yıldır yolu gözleniyordu. Nihayet alayı vala ile açılacak ve içinden çıka çıka emeklilik müjdesi mi çıkacak!...
Sinemadan tiyatroya, kitaptan kütüphanecilik ve müzeciliğe her alanda yenilikler içereceğini duyuyorum.
Yalnızca AK Parti dönemi mi! Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kapsayıcılıkta bir kültür sanat paketi hazırlanıyor.
Umarım, bu şerefi taçlandıracak bir kültür inkılabıyla çıkılır karşımıza.
1930’ların Türkiye’sinde yaşamıyoruz. Devletçi modelin, Sovyetik kurumların devri geçti.
Kültür ve sanatı yaşatacak bir orta sınıfımız ve arz-talep piyasamız oluştu.
Devletin tiyatrolarını, güzel sanatlarını, opera ve balesini kadro ıslahıyla yeniden yapılandırma değil, devrim niteliğinde dönüştürme zamanıdır.
Kültür ve sanat kurumlarında yaşı yaklaşan 2 bin kadar aylıkçı sanatçıyı emekliliğe özendirmek, kötü fikir olmayabilir ama yetmez.
Daha cesur bir reformla devlet, kültür ve sanatın patronluğundan el çekmeli; işverenliğini bırakıp koruyucusu kalmalı.
Güçlü teşvik, destek ve sponsorluklarla himaye ederek sanatı ve sanatçıyı özgürleştirip serbest piyasa koşullarına emanet etmeliyiz artık.
Başka türlü kültür ve sanatta sıçrama yapmayı unutun.
Geç oldu, bari tam olsun.