Karar yazarı Aklif Beki, ABD'nin kendisine yeni 'model ülke'ler bulduğunu belirterek, "ABD, şimdi yeni ‘model ülke’ler buldu kendine. Bizi unuttuğu strateji belgesinde de bu heveskâr gözdelerini dünyaya ilan etti" dedi.
"Dananın kuyruğu kopmaya gidiyor.Amerikancılarla anti-Amerikancılar ‘büyük kıyamet hesaplaşması’ için kapışıyor diye bakıp taraf mı tutacak Türkiye?" diyen Beki ,"Yoksa kaçınılması gereken yıkıcı bir mezhep ‘armageddon’u yaklaşıyor diye bitaraf mı kalacak? Üzerimizdeki ‘seçim yapma’ baskısının artacağını söylemek, kehanet olmaz" şeklinde yazdı.
Akif Beki'nin Karar'daki yazısı şöyle:
Trump’ın son strateji belgesiyle tescillendi, külâhları değişiyoruz.
Daha önce ‘stratejik ortaklık’ olarak tanımlanan ilişkimiz, Obama tarafından ‘model ortaklık’ sınıfına yükseltilmişti.
Türkiye’nin, bölgede demokratik dönüşüme liderlik edecek yegane ülke görülmesi, dönüştürücü potansiyeliyle öne çıkması demekti bu. Alternatifsiz seçenekti, Ortadoğu’nun parlayan yıldızıydı.
Türkiye-ABD ilişkileri, Suudi Arabistan’la Mısır’a da model oluşturacaktı. Bölgeye örnek gösterilecek rol model Türkiye’ydi.
ABD, şimdi yeni ‘model ülke’ler buldu kendine. Bizi unuttuğu strateji belgesinde de bu heveskâr gözdelerini dünyaya ilan etti.
Adı konmamış BOP Eşbaşkanı artık Suudi Arabistan, yardımcı rollerde de Mısır geliyor. Yani yer değiştiriyoruz.
Belge, Suud’la Mısır’ın yıldızının nasıl parlatılacağını da kabaca tarif ediyor. Liberalleşme reformları desteklenecek, serbest piyasa ekonomisiyle açık toplum yapılarına kavuşmaları özendirilip teşvik edilecek.
Bölgesel ağırlık merkezi, böylece modelliğe terfi ettirilen Suud eksenine kaydırılıyor.
E, Veliaht Prens de bizden kaptığı bu rolü oynamaya dünden hazır, talip olduğunu saklamıyor. Gerekli açılımları yapmaya eğlence sektöründen başladı bile. Sinema ve müzik yasaklarını kaldırması hesapsız değil.
Peki...
Suud’la Mısır, pek istekli yazıldıkları bu rolün hakkını verebilir mi? Hem ABD, Türkiye’yi gözden çıkarıp sırtını dönebilir mi? Değişimi yayacak zaman yok, kazın ayağı uzun sürmez çıkar ortaya.
Çünkü asıl mesele, İran’a karşı yeni bir askeri güç dengesi kurmak.
Suriye savaşından muzaffer çıkması, nüfuzunu pekiştirerek Sünni Körfez hanedanlarını köşeye sıkıştırması, İran karşıtı cepheyi panikletmiş görünüyor.
Zamanın azaldığı, Şii yayılmacılığı kıskacının giderek daraldığı, İran uzantısı Husilerin dün Yemen’den Riyad’a bir kez daha füze fırlatmasından da belli.
Çiçeği burnunda ‘model ortak’ların acelesi var, ellerini çabuk tutmaları gerekiyor, yarın çok geç olabilir.
Strateji belgesinde terörün kaynağı gösterilen İran’a ve uzantısı Şii milis örgütlenmelerine karşı, bir terörle mücadele kontra atağı ufukta belirdi.
Tehdidin başını kendilerince büyümeden ezmek için, vakit kaybetmeden bir nihai mezhep savaşına tutuşmayı bile göze alabilirler.
Türkiye’nin açmazı ise iki karşıt cephede de aynı anda terörle mücadele yürütüyor olması.
Suudilerin, ‘İran güdümlü terörist’ dediği Şii örgütlere karşı yapılandırılmış İslam İttifakı Ordusu’nda da varız...
IŞİD sonrası hedefini, ‘Suudi bağlantılı Selefi teröristler’ olarak işaretleyen İran askeri koalisyonuyla da dayanışmadayız. Anti-Amerikancı kampın bölgesel lideri görüp peşine takıldığımızdan değil. Arada kendi hesabımızı görmek, Suriye’den yönelen terör tehdidini bertaraf etmek için elbette.
Fakat kendi gerekçelerimizle de olsa aynı anda iki düşman cepheye düşmek, bir darboğaz...
Ve dananın kuyruğu kopmaya gidiyor.
Amerikancılarla anti-Amerikancılar ‘büyük kıyamet hesaplaşması’ için kapışıyor diye bakıp taraf mı tutacak Türkiye? Yoksa kaçınılması gereken yıkıcı bir mezhep ‘armageddon’u yaklaşıyor diye bitaraf mı kalacak?
Üzerimizdeki ‘seçim yapma’ baskısının artacağını söylemek, kehanet olmaz.