Eski Başbakanlık Danışmanı Akif Beki, Türkiyeli yetkililerin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) düzenlenen "bağımsızlık referandumu"na yönelltiği tepkileri eleştirdi.
"Denilenler yapılırsa, kurban halktan başkası olmayacak. Aramıza insani krizler girecek, bu bir. Barzani çökerse Türkiye’nin bölgedeki en sağlam kalesi de çökmüş olacak, bu iki" diyen Beki, "Türkiye için ‘savaş sebebi’ bir durum yok yani. Neden Barzani’yi İran ve kuklası Bağdat’a karşı himaye etmek yerine onlara mahkum ve mecbur ediyor, birlikte sıkıştırıp İsrail’le Rusya’ya filan teslim olmaya itiyoruz?" ifadesini kullandı.
IKBY'de dün (25 Eylül 2017) yapılan referandumda, bağımsızlığa "Evet" diyenlerin oranı yüzde 95 olarak belirlenmişti.
Akif Beki'nin "Barzani'ye Katar ambargosu çalışır mı?" başlığıyla yayımlanan (26 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Katar ambargosu şu; havadan karadan tüm kapıları bir komşu halkın üstüne kapatıyorsunuz.
Dünyayla alış-verişini kesiyor, aç ve susuz bırakarak terbiye ediyorsunuz.
Referandum kararından dönmeyen Barzani’ye de şimdi aynı modelin uygulanması gündemde.
Türkiye, Irak ve İran’la bir olup etrafını saracak. Amaç, nefes borusunu keserek iflahını sökmek.
Körfezdeki akraba komşuları, Suudi liderliğinde Katar’a bu muameleyi yaptı, açlık ve susuzlukla yola getirmeye çalıştılar.
Hatta amborgunun etkisini arttırmak için tavizsiz bir katılık ve insafsızlık sergilediler.
Askeri müdahale dahil, her türlü göz korkutucu seçeneği masada tuttular, acımasız bir güç ve kararlılık gösterisi denediler...
Ne oldu peki?
Katar dirençli çıktı, yılmadı ve ambargoyu laçkalaştırarak kazandı.
Bunda, imdadına hızır gibi yetişen Ankara ile Tahran’ın da ciddi rolü oldu. Katar’ın aç biilaç takatten düşürülmesine seyirci kalmadı, yardımına koştular.
İsrail ve Rusya pusuda
Katar’a sökmedi ama Barzani’ye söker derseniz...
Barzani direnir de imdadına yetişecek, sonuna kadar gidilmesine göz yummayacak birileri çıkarsa...Katar’daki gibi fiyaskoyla bitmez mi bu ablukanın da sonu? Diz çöktüremeden sona ermez mi?
Ambargocu komşuları da, gaddarlıklarıyla kalmaz mı?
Ki adaylar hazır. İsrail, Barzani’nin hızırı olmaya kafadan talip. Rusya da göz kırpmayı, el altından bir çıkış aralamayı ihmal etmiyor.
Barzani, Rusya’nın tarafsızlığını ‘onurlu bir tavır’ diye haybeye övmedi.
ABD ile AB ve BM’nin de sessizce izlemesi beklenebilir mi?
Irak Kürdistanı’nın bir açık hava hapishanesine çevrilmesine, halkın açlığa terk edilip ölüme yatırılmasına lakayt durmaları zor.
Referandumu iptal ettirmesi için Barzani’ye karşı birleşen uluslararası toplum, iş boğma operasyonunu desteklemeye gelince bir daha düşünecek, hurra saldırıya geçmeyecektir.
Yedi düvel, gözü karartıp ambargoyla üstüne gitmeyecek, Barzani’nin boğazına sarılıp gırtlağına çökmeyecektir.
Gerçekçi ve orantılı mı tepkimiz?
Yani ortaya, İran ve İran güdümlü Bağdat hükümetiyle Türkiye’nin, Barzani’yi araya alıp sıkıştırdığı, ümüğünü üç koldan sıktığı gibi bir görüntü çıkacak.
İran toplarıyla Erbil eteklerini dövüyor, Bağdat asker yollayıp tepesine binmekle tehdit ediyor, Türkiye ağır yaptırım bombardımanına tutuyor, böyle bir mağduriyet manzarası...
Ankara dün, Kürt Bölgesel Yönetimi’ne, günlük ihtiyaçlarının yüzde 70’ini Türkiye’den karşıladığını hatırlatıyordu.
Ama diğer yandan bölge halkını değil de Barzani yönetimini cezalandırmaktan söz ediliyor...
Gıda ve ilaç girişini keserek bu nasıl mümkün olacak?
Denilenler yapılırsa, kurban halktan başkası olmayacak. Aramıza insani krizler girecek, bu bir.
Barzani çökerse Türkiye’nin bölgedeki en sağlam kalesi de çökmüş olacak, bu iki.
Suriye’nin kuzeyi gibi, Irak’ın kuzeyinde de boşluğu PKK doldurmaya kalkışacak, bu üç.
Kritik bir müttefiki İsrail’e kaybetme, Rusya’ya kaptırma, İran’ın eline bırakma tehlikesi doğacak, bu da etti mi size dört.
Haklarını yok sayan Bağdat rejimine karşı, pazarlık gücü kazanmak için bir referandum yaptığını söylüyor Barzani. Oldu bitti yok, Kerkük’e el koyma yok, sınırları değiştirmek yok, emrivakilerini dayatmak yok, zorbalık yok...
Sandık sonuçlarını eline alıp masaya oturmak ve haklarını koruyacak bir anlaşma yapmak istiyor.
Türkiye için ‘savaş sebebi’ bir durum yok yani.
Neden Barzani’yi İran ve kuklası Bağdat’a karşı himaye etmek yerine onlara mahkum ve mecbur ediyor, birlikte sıkıştırıp İsrail’le Rusya’ya filan teslim olmaya itiyoruz?
Bu darboğaz, tam da iyice kendimize çekmek, bize sığınmaya zorlamak için bulunmaz bir fırsat olamaz mıydı?