AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Demokratik Açılım Projesi''nin bir devlet projesi olduğunu ancak AK Parti Hükümeti eliyle yürütüldüğünü bildirdi.
Çelik, İstanbul Aydın Üniversitesinde öğrencilere ''Demokratik Açılım Projesi''nin anlattı.
Bir Televizyon programı için çekilen ''Söz Kampüsten İçeri'' programına konuk olan Çelik, millet olmak için tek ırktan olmak gerekmediğini belirterek millet kavramının ortak bir geçmişi, ortak bir vatanı, ortak bir gelecek planlaması, ortak değer ve paydaları olan insanların gönüllü birlikteliğinin adı olduğunu söyledi.
Farklı ana diller, farklı etnisiteler, farklı bölgeler, farklı mezhepler olabileceğini ancak bu durumun sizin farklı millet olacağınız anlamına gelmediğini belirten Çelik, demokratik toplumun çoğulcu toplum olduğunu dile getirdi.
Çelik, AK Parti'nin iktidara geldiğinden bu yana çoğulcu, demokratik yapıyı pekiştirmek, Cumhuriyeti demokrasiyle pekiştirmek için ortaya konulan hedef doğrultusunda, birçok şeyin yapıldığını, ancak 4 ay önce bu programın daha sistematik hale getirildiğini söyledi.
Programda soruları yanıtlayan Çelik, ''Bu bir devlet projesi mi? yoksa AK Parti'nin kendi inisiyatifiyle geliştirdiği bir durum mudur?'' soru üzerine ''Bu bir devlet projesidir. Fakat AK Parti Hükümeti eliyle yürütülmektedir. Olması gereken de budur. Tarihin hiçbir döneminde devlette bu kadar uyum olmamıştır. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı, sivil ve askeri bürokrasisi memleketin kaderiyle ilgili bir konuda hiçbir zaman bu kadar uyum içinde olmamıştır. Bu Türkiye için şanstır '' diye konuştu.
-TERÖRLE MÜCADELE-
Çelik, ''Demokratik Açılımın'' bir ayağının Türkiye'de demokrasinin ve özgürlüklerin standardını geliştirmek, diğer bir ayağının ise 25 yıldan beri devam eden terörü bitirmek ve terörle mücadelenin yeni bir safhaya girmesini sağlamak olduğunu anlattı.
Bugüne kadar terörle mücadele denildiği zaman akla hep güvenlik tedbirlerinin geldiğini, sadece polisiye ve askeri tedbirlerle bu mücadelenin yapılamayacağını ifade eden Çelik, bunun ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal, psikolojik ve sosyolojik boyutunun olduğunu söyledi.
Çelik, bugüne kadar bir siyasi iradenin bu iş için ''oy'' ve ''eleştiri alırım'' kaygısıyla ortaya çıkmadığını ifade ederek, ''Biz bu işi ne kadar geciktirirsek o kadar daha çok kan kaybederiz. O kadar daha çok kaynak ve enerji kaybederiz'' dedi.
İRA'nın Kuzey İrlanda'daki bir asırlık faaliyetleri sonucunda ölen insan sayısının bin 800 kişi olduğunu, İspanya'daki ETA terör örgütünün uzun yıllar süren faaliyetleri sonucundaki insan kaybının ise sadece 800 olduğunu dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
''Bizim 25 yıllık terör sonucu kaybettiğimiz insan sayısı 40 bin küsurdur. Birçok insanın ocağına ateş düşmüştür. Annelerin gözyaşları sel olmuştur. Babalar evlatsız, çocuklar babasız kalmıştır. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye doğrudan 300 milyar dolar bu işe harcamıştır. Bugünkü kurlarla 450 katrilyon. Bugüne kadar ölü ya da sağ etkisiz hale getirilen PKK'lı sayısı yaklaşık 30 bindir. Bir PKK'lının etkisiz hale getirilmesinin bu ülke insanına maliyeti 10 milyon dolardır. Yani 15 milyon Türk Lirası'dır. Herkes şapkasını önüne alıp düşünmek zorundadır.''
-TÜRKİYE'NİN 3 BÜYÜK PROBLEMİ-
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, uluslararası diplomaside Türk devlet adamlarının önüne çıkan 3 büyük problem olduğunu, bunların Kıbrıs meselesi, Ermeni diasporasının propagandaları ve PKK terörü olduğunu söyledi.
Hükümet'in yürüttüğü aktif bir dış politika sayesinde başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere PKK terör örgütünün lojistik desteğinin kesildiğini ve ona olan sempatinin önemli bir kısmının ortadan kaldırıldığını dile getiren Çelik, Suriye, İran, Irak'la birçok anlaşma yapıldığını hatırlattı.
Çelik, bu çalışmaları sadece polisiye tedbirlerle değil diplomasi, bölgenin ekonomik olarak ayağa kaldırılması ve bölge insanının gönlünü kazanarak yürüttüklerini kaydetti.
Çelik, Habur'dan 34 kişinin gelişindeki görüntülerin herkesi çok rahatsız ettiğini ve bunun kabul edilebilir ve savunulabilir görüntüler olmadığını söyledi.
-SÜRECİN ZORLUKLARI-
Doktorların bir hastayı ameliyat etmesi gerektiğinde narkozun başlı başına bir risk olduğunu, ameliyatın ayrı bir risk olduğunu, sonrasında başka türlü acıların yaşanacağını ve ardından iyileşme sürecinin geleceğini anlatan Çelik, şöyle devam etti:
''Ama siz bu risk ve zorlukları göze alamazsanız o hastayı iyileştiremezsiniz. Türkiye'de maalesef gözümüze ve gönlümüze batan bazı problemler olabilir, ama başkalarının yanlışlarından hareket ederek biz doğrularımızdan vazgeçemeyiz. Ülkemiz ve milletimiz adına doğruları yapmaktan vazgeçersek, korkarım ki daha birçok anne ağlamaya devam edecek, daha birçok evladımız toprağa düşecek, daha birçok kaynağımız heba olacak. O yüzden sergilenen olumsuz tablolar nedeniyle bu süreç durduruldu, ama mesele makul bir düzeye geldiği, bu iş güven vermeye başladığı, kötü niyetler ortadan kalktığı, birileri oradan gelişleri zafer sarhoşluğu haline getirmediği zaman bu mesele tekrar değerlendirilir ve tekrar başlatılabilir. Dağdakilerin silahlarını bırakıp normal hayata dönmesi gerekiyor. Elbette lider kadrosu değil, suça bulaşmamış olanlar. Bir taraftan da dağa çıkışların engellenmesi gerekiyor.''
-RİSK ALMAK-
Çelik, bu süreçte akıllarını duygularının önüne çıkardıklarını, bazı şeyler gözlerine ve gönüllerine batsa bile sabırlı olacaklarını ve toplum olarak bunun üstesinden gelineceğini anlattı.
''Siyasi ve sosyal problemlere askeri tedbir bulamazsınız'' diyen Çelik, siyasi ve sosyal olayların siyasi ve sosyal çözümleri olduğunu vurguladı.
Çelik, ''Hiç kimse Hükümetimizden şapkadan tavşan çıkarmayı beklemezin. Okus pokus yöntemiyle bu sorunlar hallolmaz. Hükümetimiz, devletimiz doğru yoldadır ve bu süreç devam edecektir''diye konuştu.
Bu sürecin riskleri altında kalmayacaklarını dile getiren Çelik, ''Atatürk'ün Samsun'a çıkması bir risk değil miydi? Ama eğer çıkmasaydı bu iş olmazdı. Eğer risk alan ülke, yönetim, siyasi irade değilseniz hiçbir şey yapamazsınız. Halkımız bu demokratik açılım sürecinin hedefinin sadece Ahmet, Mehmet, Doğu, Güneydoğu olmadığını, 72,5 milyon insanı ilgilendiren bir mesele olduğunu biliyor. Bu iş rayına girdiği zaman da halkımızın bu endişeleri giderilecektir'' dedi.
-''TÜRKİYE'NİN ÜNİTER YAPISI ASLA TARTIŞMA KONUSU DEĞİLDİR''-
Çelik, ''halkın endişelerinin yanlış enformasyondan kaynaklandığını'' dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bir kara propaganda yapılıyor. Türkiye'nin üniter yapısı asla tartışma konusu değildir. Biz tek devletiz, tek milletiz, tek vatanımız var. Bayrağımız ay yıldızlı Türk Bayrağı, İstiklal Marşımız da Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'dır. Ve resmi dilimiz de Türkçe'dir. Bunlardan taviz verilmesi ve tartışma konusu yapılması asla söz konusu değildir. Terör örgütünün elebaşıyla, illegal örgütlerle AK Parti'nin masaya oturması, birilerinin iddia ettiği gibi mücadelenin bırakılıp müzakereye geçilmesi de asla söz konusu değildir. Biz legal, meşru zeminlerde, legal ve meşru kurumlarla görüşürüz. Bunu herkesin bilmesi gerekir.''
Çelik, TBMM'deki tartışmadan sonra birçok kişinin endişelerinin ortadan kalktığını, endişe edenlerin ''çok da endişe edilecek bir şey yokmuş'' noktasına geldiğini anlatarak bu konuda ümitsiz olmadığını, halkın da ümitsiz olmadığına inandığını ifade etti.
Hüseyin Çelik, Türkiye Cumhuriyeti'nde her vatandaşın kendisini 'öteki hissetmemesi' gerektiğini kaydetti.
Türkiye'de seçimlerin zamanında yapılacağını söyleyen Çelik, bir soru üzerine ''Türkiye'de toprak bölünmesi olacağına asla inanmıyorum. Gönüllerdeki bölünme daha tehlikelidir'' dedi.