Gündem

Aileler etiket için gazete kuruyor, akrabalara basın kartı ayarlanıyor, 'PKK'li' demek soruşturma nedeni!

Bahar Kılıçgedik ve Remzi Budancir'in yazı dizisi Diyarbakır'la başladı

09 Mart 2015 02:00

Bahar Kılıçgedik-Remzi Budancir

Türkiye, bir kez daha ulusal medyada baskı, sansür ve oto-sansürü tartışırken yerel medyada neler oluyor? Sorunun cevabını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki gazeteciğin karşı karşıya kaldığı sorunları, bağımsız haberciliğin mümkün olup olmadığını muhataplarına sorarak öğrenmeye çalıştık.

Objective Araştırmacı Gazetecilik Programı’nın desteğiyle gerçekleşen ‘Yerel Basın Profili’ yazı dizisinin ilk bölümünde Diyarbakır’da yayımlanan yerel gazetelerin yöneticileri ve çalışanları ile görüştük. 

Bölgede yerel basın devlet, sermaye ve ideolojik yapılar arasında süren çekişmenin ortasında sıkışmış durumda… İktidar ile yakın durmak isteyen sermaye çevreleri yerel basını kıskaca almaya çalışırken, devlet veya devlet kurumları tarafından yaşanan olumsuzlukları haberleştiren basın açık bir şekilde hedef olabiliyor. Tarafların birbiri ile savaştığı, toplumsal kaygıların yoğun olarak yaşandığı bölgede yerel basın sansüre uğruyor ve sorun yaşamamak için kendine oto-sansür uyguluyor.

Mücadele Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Sümbül / Bahar Kılıçgedik

Muhalif gazete yok, devlet yanında olan gazete var

 

Bölgede yerel basının baskı altına alma süreci OHAL’in yürürlükte olduğu 1990’lı yılara kadar uzanıyor. Diyarbakır'da 23 yıldır gazetecilik yapan ve şu anda yerel olan Mücadele gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapan Ahmet Sümbül, "Diyarbakır'da muhalif gazete yok, devlet yanlısı olan gazeteler var" sözleri ile yerel basının devlete bağımlı olduğunu söylüyor. Yerel basının özgürce haber yapma gibi bir kaygısının olmadığını belirten Sümbül, OHAL döneminden bu güne yaşanan basın geleneğinde, gazetelerin sadece bir yatırım aracı olarak kullanıldığını vurguluyor.

 

OHAL ve basın

 

Basına yönelik baskının OHAL döneminde daha somut olduğunu anlatan Sümbül, o tarihte zihinlere yerleştirilen korkunun hala canlı olduğunu belirterek, "1990'lı yıllarda devlet adına örgütlenen paramiliter güçler patır patır adam öldürülüyordu. Basın köy yakılmalarını izliyordu, görüntülüyor, fotoğraf çekiyordu ama haberler gazetelere girmiyordu. Gündem ve sol içerikli gazeteler tek yazıyordu. Muhalif basına terörist gözüyle baktılar. Büro arkadaşım Halit Gülgen, sonra Cengiz Ünsal Batman’da öldürüldü. Öldürme olaylarından dolayı 1991-1992’de yirmiyi aşkın gazeteci kaçmak zorunda kaldı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in 'Bunlar gazeteci değil militan. Birbirini öldürüyorlar' sözleri hala aklımda. Aralarında çocuklarında bulunduğu yirmiden fazla gazete dağıtıcısı öldürüldü" diye anlattı. OHAL döneminde yayın yapan yerel bir gazetenin OHAL Valisi’nin bülteni gibi çıktığını ifade eden Sümbül, muhalif gazetecileri hedef alan devletin bu gazete çalışanlarını korumaya aldığını hatırlatarak devletin basın üzerindeki etkisine dikkat çekti.

 

Resmi ilanlar iş adamlarını cezbetti

 

Basın İlan Kurumu’ndan aktarılan gelirin iş adamlarını cezbetmesi ile yerel gazetelerin çoğaldığını anlatan Sümbül, "2000 yılı sonunda yerel gazetelere ayrıcalık tanınarak, resmi ilanlarla destek verildi. Reklam, ihale ilanı ve özel ilanlar iyi bir gelir oluşturuyordu. Bu durum iş adamlarının iştahlarını kabarttı ve iş adamları yerel gazetelere yöneldi. Hal böyle olunca, yerel gazetelerde özgür haber yapma kaygısı yerine, ticari kar kaygısı daha güçlü belirdi" dedi. Sümbül, yerel basının yapısını şu sözlerle anlattı:

 

Gazetenizi başınıza yıkarlar...

 

"Bir başçavuş, bir kaymakamın, bir ağanın haberini yapamazsınız. Haber konusu olan kişi gelir gazeteyi başınıza yıkar. Bir ilde, ilçede valiliği, iktidar partisini, belediye başkanını karşısına alabilecek yerel gazete olacağını zannetmiyorum. Kalkıp yerelde iktidar il başkanı, ilçe başkanını eleştiren haber yaparsanız bu size geri döner. İlanınız kesilir. Ogün aldığınız 20 ilansa, bu sayı 2’ye düşer, bunun gerekçesi ise açıklanmaz. Açıklansa bile mutlaka bir gerekçe öne sürülür, ama gerekçe gerçekçi olmaz. İlanın kesilmesi ise o gazeteyi kesinlikle bitirir."

 

Aile şirketleri prestij ve etiket için gazete kuruyor

 

Bölgede yayın yapan bazı gazetelerin ise ailelere ait olduğunu ifade eden Sümbül, bu gazeteleri "Aile şirket gazetesi" olarak nitelendirdi. Aile gazetelerinin sadece prestij amaçlı çıkarıldığını anlatan Sümbül, "Bunu etiket ve prestij amaçlı yapıyorlar. Bunlar sadece ilandan değil, başka işlerde yapıyorlar. Bunlar için ayda 10-15 bin lira para aktarmak pek sorun olmuyor. Yarın ilanda kesilse bu tip gazeteler hayatlarını devam edebilir, ancak haber yapma isteği ile değil" ifadelerini kullandı.

Gazete sahibi olan iş adamının, gazetesini silah gibi kullandığını anlatan Sümbül, bu silahı ilan almak için kullanıldığını söyledi.

 

Gelin ve kaynanaya sarı basın kartı

 

Türkiye'de yasalardan kaynaklı olarak basında çok ciddi sıkıntı yaşandığını belirten Sümbül, sarı basın kartı hakkının sadece künyede yer alan isimlere tanınmasının sorunlu olduğunu hatırlattı. Gazetelerin künyesinde yer verdiği ve gazetecilik ile yakından uzaktan ilişkisi olmayan kişilerin gazeteci olarak tanındığını ifade eden Sümbül, "Birçok gazete, en yakınlarını künyede gösteriyor. Bunlara maaş ödemese bile sigortasını yatırıyor. Künyede kaynanasını, gelinini ve en yakını gösteriyor. Bunların zamanı dolunca Başbakanlıktan sarı basın kartını alıyor ve devlet tarafından tanınan gazeteci olur" sözleri ile anlattı.

Yenigün Gazetesi ortaklarından Mesut Fiğançiçek / Bahar Kılıçgedik

Çok değil, tek ses var

 

Mesut Fiğançiçek, Diyarbakır'da günlük yayımlanan Yenigün Gazetesi ortaklarından. "Diyarbakır’da çok seslik yok. Tek seslik var" sözleri ile Diyarbakır basının profilini anlatan Fiğançiçek, Diyarbakır'da devletin karşısında durabilen gazetenin olmadığını söyledi.

Geçmişte haberler ile ilgili daha çok uyarı aldıklarını ifade eden Fiğançiçek, "Daha önce bir haber yaptığımızda direk Valilik gazeteyi arıyor, şu başlığı kullanmayın diyordu. Örneğin, "Diyarbakır karıştı" başlığına kesinlikle uyarı gelirdi. Dikkatli dil kullanmamamız noktasında bir uyarıydı bu. Bu tekrarlanınca, tepki göstermek zorunda kaldım" dedi.

 

İktidardan para karşılığı haber yapma teklifi

 

Gazetelere en büyük müdahalenin ekonomik anlamda olduğunu belirten Fiğançiçek, iktidarın sahip olduğu sermayenin sorun teşkil ettiğini söyledi. Bu sermayenin özellikle seçim döneminde ortaya çıktığını ifade eden Fiğançiçek, bire bir yaşadığı bir olayı şu sözlerle aktardı:

"2011 genel seçimleri öncesi, iktidar partisi hiç saklama gereği bile duymadan direk mail üzerinden bize, 'Gazetenizin iç sayfasında 4 , birinci sayfasında iki fotoğraflı haberimizi yayınlarsanız, ne kadar para istersiniz' teklifinde bulundu. Bende bunu etik bulmadığım için  reddettim. Bu teklifi reddetmem hem ortaklarımı hem de diğer gazeteleri memnun etmedi."

 

Haberde örgüt dili 'PKK'li' ifadesi

 

Diyarbakır gibi bir yerde, haber yapmanın oldukça zor olduğunu, bunun sadece ekonomik anlamda değil, resmi devlet ideolojisi karşısında da yaşandığını ifade eden Fiğançiçek, haberde kullanılan dilin sorun olduğunu anlattı. Fiğançiçek, "Örneğin, PKK lideri yazdığımızda, ikinci defa yazdığımızda yargı üzerimize geliyordu. Bu konuda hakkımda soruşturma açıldı. Emniyette ifade verdim. Haberde ‘Bölücü örgüt lideri’ demediğim için soruşturma açılmıştı. Soruşturma evrakında bu ifade vardı. ‘PKK’lı yazmamızı istiyorlar, PKK’li yazınca soruşturma geliyor" diye anlattı.

 

Feodal ve siyasi güç basını kıskaca alıyor

 

Yerelde sadece devlet değil, feodal yapılar ve büyük ailelerinde sorun teşkil ettiğini anlatan Fiğançiçek, "Bazı haberleri yayınlamaktan korkuyoruz. Güçlü aileler hakkında haber yaparken iki defa düşünmek zorundasınız. Bakın AKP milletvekilleri bir Cuma İçten hakkında haber yapabilirsiniz ama Galip Ensarioğlu hakkında kolay kolay haber yapamazsınız. Çünkü güçlü bir aile. Bir şekilde zarar görebilirsiniz. Bir defa iktidar milletvekili ile ilgili altı tam doldurulmamış bir haber yaptık. Adam bizi mahkemeye verdi, kazandı ve biz milletvekiline 16 bin TL tazminat ödedik. Bu riski bir daha nasıl göze alabilirim ki?  Bundan dolayı korkuyoruz" ifadelerini kullandı.

 

Toplumun beklentisine göre haber yapılamıyor

 

Diyarbakır'ın siyasi bir şehir olduğunu ve toplumun beklentisinin yüksek, basının gücünün az olduğunu belirten Fiğançiçek, "Örneğin anadilde eğitim konusu gündemde. Kürt sorununun merkezi burası. 30 yıllık savaş burada yaşandı. Hak ihlalleri burada oldukça yoğun.  Bu içerikte haber yaparsanız, karşınızda devleti bulursunuz. Toplumun beklediği gibi gazete hazırlamaktan korkuyorsunuz, çünkü karşılığı sert oluyor. Birde Kürtçe haber yapılmıyor. Haberi kopyala yapıştır yapıyorlar. Haberi resimlerinden tanıyorlar. Dil konusunda yetersizlik var" diye anlattı.

Tigiris Haber gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehdi Tanaman

Sağlıklı denetim yok

 

Tigiris Haber gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehdi Tanaman, Türkiye’nin bir çok bölgesinde yöneticilik yapmış. Star ve Kanal 24’ün Çukurova ve Ege Bölgelerinde yöneticilik yapan Tanaman, Türkiye’de basın yapısının genel anlamda benzer olduğunu anlattı.

Tanaman, Diyarbakır önemli bir noktada olmasına rağmen gerçek anlamda gazeteciliğin icra edilmediğini söyledi. Gazetelerde sadece künyede isimlerine yer verilen kişiler olduğunu belirten Tanaman, çıkar karşılığı haber yapanların bu meslekten arındırılması gerektiğini ifade ederek Basın İlan Kurumu’nun sağlıklı denetim yapamamasından şikâyetçi oldu.     

Basının yüz karaları… Meslek bu pisliklerden temizlenmeli

 

Basının yapısı kadar, gazeteciliğin icra edilmesi noktasında olumsuz tavır sergileyenlere de eleştiri yönelten Tanaman, bu yapıdakileri mesleğin yüz karası olarak nitelendirdi. Tanaman, “Gazetecilikte de yoğun bir dejenerasyon söz konusu. Gazetecilik kimliği ile ön plana çıkan birçok insan var. Bunların çoğunun meslekle yakından uzaktan ilgisi yok. Bunlar mesleğin yüz karasıdır.  Mesleki olarak bir şeyler yüklenmeyecek insanlardır, mesleğin yüz karası mesleğe zarar verenlerdir” dedi.  Tanaman, “Bazılarına maaş verilmeden çalıştırılıyor. Peki maaş alamadan nasıl hayatta kalıyor bunlar? Maalesef bunlar ahlaki olmayan yollarla hayatta kalıyorlar. Haber karşılığında haber yapıyorlar. Bunlar maaşsız, sadece kadroda sembolik olarak gösterilen kişilerdir. Bu bizi üzüyor. Mesleğin bu mikroplardan arındırılması gerekiyor” diye konuştu.

 

Yarın: Resmi ilanlar basının özgürlüğü önünde engel, yerel basın tehditle mi birleşti?