Politika

AİHM'den Türkiye'nin soyadı kararına 'cinsiyet ayrımcılığı' yorumu

Mahkeme, erkeklere sadece kendi soyadlarını kullanma hakkı verilirken, kadınlara bu hakkın tanınmamasını 'cinsiyet ayrımcılığı' olduğuna hükmetti

29 Mayıs 2013 15:20

Evlendikten sonra eşinin soyadı alması sebebiyle kariyerinde olumsuzluklar yaşadığını belirten Bahar Leventoğlu, İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak eşinin soyadının nüfus cüzdanından çıkarılmasını talep etti. Talebi Medeni Kanun'a aykırı olduğu gerekçesi ile reddedilen Leventoğlu, davayı AİHM'ye taşıdı. AİHM Leventoğlu'nu haklı bularak Türkiye'nin bu hakkı kadınlara tanımayışını "cinsiyet ayrımcılığı" olduğuna hükmetti.

Milliyet Gazetesinden Burcu Karakaş'ın haberine göre, Bilkent Üniversitesi Elektrik Elektronik Bölümü mezunu Bahar Leventoğlu, 1996’da ABD’de doktora çalışmaları sırasında tanıştığı Atila Abdülkadiroğlu ile evlendi. Leventoğlu, akademik çalışmalarında soyadı ile ilgili problemler yaşamasının ardından, eğitim hayatı boyunca kullandığı soyadını geri almak için hukuk mücadelesi başlattı.

İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurduğu dava dilekçesinde, “Leventoğlu soyadını değiştirmek, beni ve kariyerimi olumsuz etkileyecektir. Eski soyadımla basılmış eski eserlerle yeni soyadımı taşıyan eserler arasında bağlantı kurulamadığı için eserlerim yok sayılıyor” ifadelerine yer verdi. Leventoğlu, bu nedenle soyadı hanesine “Leventoğlu” soyadının yazılmasını, “Abdülkadiroğlu” soyadının ise sadece nüfus kütüğünün açıklamalar hanesinde yer alarak kayda geçmesini talep etti.

 

AİHS’ye aykırı

 

Bu talep, Medeni Kanun’a aykırı olduğu için reddedildi. Kararın Yargıtay tarafından onanmasıyla iç hukuk yolları tükendi. Leventoğlu da AİHM’ye başvurdu.  AİHM, Leventoğlu’nun başvurusunda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunua  karar verdi. Mahkeme, erkeklere sadece kendi soyadlarını kullanma hakkı verilirken, kadınlara bu hakkın tanınmamasını “cinsiyet ayrımcılığı” olduğuna hükmetti.

Kararda, “Ünal Tekeli vs Türkiye” davası örnek gösterilerek, “cinsiyet ayrımcılığına neden olan farklı uygulamaların hiçbir nesnel ve mantığa uygun gerekçesi olamayacağı” belirtildi. AİHM, Ünal Tekeli davasında da Türkiye’nin AİHS’yi ihlal ettiğine karar vermişti.