Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM / İHAM) görüş birliğinde bulunduğu tek siyasi parti kararının Refah Partisi kararı olduğunu yazdı. Kaboğlu, yazısında "AYM, 16 Ocak 1998 tarihli kapatma kararında, laikliğin, demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisi olduğunu vurgulamıştı. AYM’ye göre, 'devletin, siyasi rejimin laik yapısını korumak amacıyla yaptığı müdahale, demokratik toplumda gerekli olarak değerlendirilmeli” dedi. Kaboğlu, yazısında "İH Avrupa Mahkemesi de (Refah Partisi et al. c/Turquie,13 février 2003, Grande Chambre), eylemleri, Sözleşme’ye taraf bir devlette şeriatın kurulmasını hedefler gözüken bir siyasi partinin, Sözleşme’nin geneline hâkim olan demokratik ideale uygun bir örgüt olarak kabul edilemeyeceği görüşünü teyit etti" ifadelerine yer verdi.
İbrahim Kaboğlu'nun Birgün'de yayımlanan yazısı şöyle:
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) Refah Partisi’nin kapatılmasını Sözleşme’ye uygun bulduğu kararında kullandığı ‘şeriatı uygulama isteği’ için, geçen yazımı, “ ‘Hele bir üçüncü nedeni de görelim’ deme rehavetine kapılınmaya!” sözleriyle noktaladım.
Gerçekten, cihattan imam nikâhına uzanan din ve mezhep konularını ülke gündeminin merkezine oturtma gayreti, bu kaygımı bir hafta geçmeden teyit etti.
Şu halde, kapatmanın 3. ayağı ne?
Refah Partisi kararı, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa Mahkemesi arasında görüş birliği bulunan tek siyasal parti kararı. AYM, 16 Ocak 1998 tarihli kapatma kararında, laikliğin, demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisi olduğunu vurgulamıştı. AYM’ye göre, “devletin, siyasi rejimin laik yapısını korumak amacıyla yaptığı müdahale, demokratik toplumda gerekli olarak değerlendirilmeli”. İH Avrupa Mahkemesi de (Refah Partisi et al. c/Turquie,13 février 2003, Grande Chambre), eylemleri, Sözleşme’ye taraf bir devlette şeriatın kurulmasını hedefler gözüken bir siyasi partinin, Sözleşme’nin geneline hâkim olan demokratik ideale uygun bir örgüt olarak kabul edilemeyeceği görüşünü teyit etti.
İHAM, kararını başlıca iki argümana (kanıta) dayandırdı:
-Şeriatın dinsel yasa özelliği,
-Şeriatın bazı temel ilkelerinin Sözleşme ile bağdaşmazlığı.
Şeriatın dinsel yasa özelliği
-Vicdan özgürlüğü ve yurttaşların hukuk önünde eşitliği, ‘toplumu dinsel ilkelere göre örgütlemeyi reddeden bir siyasal topluluğu’ (devleti) gerekli kılar.
-İHAM, demokrasinin güçlendirilmesini sağlamak için, -özellikle bazı devletlerin tarihsel bağlamı bakımından-, ulusal makamların geniş bir takdir payına sahip olduğunu kabul eder.
-Yine Avrupa Mahkemesi’ne göre Türkiye, ‘eski teokratik rejimi tasfiye ettiği ve cumhuriyet rejimini kurduğu zaman, özel dinsel uygulama alanında, İslam ve diğer dinlerin bir arada yaşamasını öngören laiklik anlayışını kabul etti’.
-‘Demokratik rejimin yaşaması için Türkiye’de laiklik ilkesine saygının önemi’nin tam bilincinde olduğunu vurgulayan (&.125) Mahkeme, ‘şeriatın, demokrasinin temel ilkeleri ile bağdaşmazlığı’nı da saptar: “Hem demokrasi ve insan haklarına saygılı olduğunu beyan etmek, hem de şeriata dayalı bir rejimi desteklemek zordur” (&123).
-‘Hak ve özgürlüklerin sürekli evrimine açık’ özelliğiyle Avrupa Sözleşmesi’ne özgü hukuk anlayışı, ‘din tarafından oluşturulan dogma ve kurallara sadakati yansıtan’ özelliğiyle, Şeriat’la bağdaşmaz(& 127).
- Dinsel normlara uygun olarak, özel ve kamusal yaşamın bütün alanlarına müdahale iddiasında olan dinsel kanuna dayalı bir rejim olduğunu hatırlatan İHAM’a göre (&123), ‘kişinin içsel alanına ilişkin’ din özgürlüğü, özel hukuk alanından tamamen farklı; çünkü hukuk, bütün toplumun işleyişine ve örgütlenmesine ilişkin kurallar koyar (&128). Bu nedenle, din esinli kurallar, Sözleşme’ye açık aykırılık oluşturur. Başka bir deyişle, din kuralları gereği, özel ve kamusal yaşamın bütününe müdahale, kişilerin dinsel vecibelerini yerine getirme özgürlüğünün çok ötesine geçer.
Sözleşme ile neden bağdaşmaz?
İHAM, ikinci kanıt olarak Şeriatı, iki bakımdan ‘Sözleşme değerlerinden ayrıştırır’ ve Sözleşme’yi öne çıkarır: ‘Ceza hukuku ve ceza usul hukukuna ilişkin kuralları’; ‘hukuk düzeninde kadınlara özgülenen yer’ (&123).
-Beden bütünlüğüne saygı: Şeriat’ın cevaz verdiği vücut bütünlüğüne yönelik (falaka, el ve ayak kesme, recm vb) yaptırımlar, ‘Avrupa Konseyi’ni oluşturan demokratik toplumların temel değerlerinden biri’ olarak, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağına aykırıdır.
- Kadına hukuk düzeninde özgülenen yer: Kadının statüsü konusunda, cinsiyet ayrımcılığı yaratan ve erkeğe ayrıcalıklı bir konum tanıyan poligami, miras ve boşanma bakımından eşitsizlik (&128).
Kendini savunan demokrasi
Toplumun bütün alanlarında hukukun geçerli olduğu bir demokratik toplumun (çoğulcu, hoşgörülü ve saydam fikre saygılı) sürdürülmesi ereğinde parti kapatılabilir.
Böylece İHAM, siyasal partilerin faaliyetlerinde Sözleşme korumasından yararlanırken tabi oldukları sınırları da belirtmiş oluyor: Kullanılan araçlar yasal ve demokratik olmalı; siyasal tasarım, demokrasinin kurallarına saygılı olmalı ve bunun yıkımını hedeflememeli ve Sözleşme’nin tanıdığı (düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü veya ayrım yapmama ilkesini) tanımalı.
Soru: Din mi, insan hakları mı? İnsan hakları, din özgürlüğünü de güvence altına alınır; ama din ve mezhep öne çıkarılırsa, ne din özgürlüğü ne de insan hakları güvencelenebilir, tıpkı ‘15 Temmuz’ öncesi ve sonrasında olduğu gibi.