Hürriyet yazarı Taha Akyol, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), Anayasa Mahkemesi'nin kararı beklemeden tutuklu gazeteciler Şahin Alpay, Ahmet Altan ve Mehmet Altan'ın davalarını kabul etmesiyle ilgili olarak "Bu durumda AİHM hak ve özgürlükler konusunda yargıyı ve AYM’yi 'etkin yargı yolu değil' diye nitelerse bunun ağır sakıncalarını hukukta herkesten iyi Zühtü Arslan, ekonomide herkesten iyi Mehmet Şimşek bilir" dedi.
Taha Akyol'un "Hukuk krizi" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Endişe ediyorum, mevcut sorunlarımız yetmiyormuş gibi bir de hukuk krizi ile mi karşılaşacağız diye.
Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile çatışmaya sürüklenirse sadece diplomatik değil ekonomik ilişkiler de çok zarar görür.
Sorun basın hürriyetiyle ilgilidir.
Anayasa Mahkemesi OHAL’i gerekçe göstererek kendisini yetkisiz ilan edip kenara çekilmişti. Fakat olay AİHM’ye intikal etti.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “iç yargı yolları tüketilmeden” AİHM’nin bu davalara bakma yetkisi olmadığını söylüyor.
AİHM'nin yetkisi
Söylüyor ama AİHM son iki ay içinde bizim AYM’nin kararını beklemeden, tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Ahmet Altan’ın davalarını kabul etti.
Alpay ve Altan tutuklu oldukları gibi AYM de bir karar vermedi.
Yani iç yargı yolları tüketilmedi ama AİHM davayı kabul etti! Evet, Sayın Bozdağ’ın dediği gibi “iç yargı yolları” tüketilmeden AİHM’ye gidilemez... Fakat iktidarlar “iç yargı yollarını” etkiliyor veya çok gecikiyor olamaz mı?
İşte bu ihtimalleri önlemek içindir ki, evrensel hukukta iç yargı yolları “etkin olarak işlemiyorsa” AİHM’ye gidilebiliyor!
Bu benim şahsi görüşüm değildir...
İç yargı yolları
AİHM ta 20 Şubat 1991 tarihli Vernillo-France kararından beri şu içtihadı geliştiriyor, özetle: “Etkili, uygun ve erişilebilir olmayan bir iç yargı yoluna başvurmak sonuç getirmemektedir. Öyle durumlarda doğrudan AİHM’ye başvurulabilir.”
Bu gerekçeyle Fransa, Hollanda, İngiltere ve daha fazla sayıda Rusya ve Türkiye hakkında verilmiş “iç yargı yolu tamamlanmadan AİHM’de dava açılabilir” kararı vardır.
Çünkü AİHM’ye göre hak arama yollarının “kanunlarda var olması yetmez, etkin işlemesi lazımdır”! (Aksoy-Türkiye davası, 18 Aralık 1996)
Bu durumda AİHM, basın hürriyetiyle ilgili başvurularda Türkiye’de yargının “etkin ve uygun” işleyip işlemediğine bakacak.
Niye karar vermiyor
Yargı süreci “etkin ve uygun” işlemiyorsa Anayasa Mahkemesi düzeltsin diye “bireysel başvuru”yu kabul etmiştik ama AİHM’nin de yetkisi devam ediyor.
Türk veya Alman ya da Azerbaycan anayasa mahkemelerinin karar veya kararsızlıklarına karşı AİHM’ye gidilebilir.
Onların karar veya kararsızlıkları AİHM içtihatlarına aykırıysa, hak ve hürriyetleri iyi koruyamıyorlarsa, son merci yine AİHM’dir.
Bizde “bireysel başvuru” uygulaması başladıktan sonra, AİHM’nin 14 Mayıs 2013 günlü kararında bu yetki açıkça belirtilmiştir. (No. 10755/13)
Alpay, Altan ve benzer davalarda AİHM şuna bakacak: Yazı ve haberlerinden başka somut suç oluşturan eylemleri yoksa bu gazeteciler niye aylarca tutuklu?...
AYM niye aylarca bir tane bile emsal karar vermiyor?
Siyasi faktör
AİHM hak arama yollarını etkileyebilen “hukuki ortam ve mevcut siyasi koşullar”a da bakıyor. Bunun son örneği, Macaristan’da Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısının değiştirilmesinde siyasi sebepleri araştırarak otoriter Macaristan hükümeti hakkında ‘Büyük Daire’nin verdiği “ihlal” kararıdır. (No. 20261/12)
Her milletin tarihinde bulunan klasik savaşlar bir kenara, Avrupa iki defa dünya savaşından, faşist ve komünist rejimlerden çok acı çektiği için “hukukun üstünlüğü” ve “temel hak ve hürriyetler”i böylesine kurallar ve denetimlerle teminat altına almak istemiş.
Biz de altına imza atmışız; AİHM’nin yetkisini kabul etmişiz.
Bu durumda AİHM hak ve özgürlükler konusunda yargıyı ve AYM’yi “etkin yargı yolu değil” diye nitelerse bunun ağır sakıncalarını hukukta herkesten iyi Zühtü Arslan, ekonomide herkesten iyi Mehmet Şimşek bilir.
Ben Allah korusun diyorum, aman dikkat diyorum.
Hukuk Türkiye’nin can damarıdır.