Gündem

Ahmet Türk: İftira kampanyası yürütmeye çalışıyorlar, Kürtlerin özgür iradesini hazmedemediler

"İnanın ki bizim bir yılda aldığımız mesafeyi onlar 4-5 yılda almamışlar"

18 Kasım 2016 18:12

İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun Hükmünde Kararname’ye dayandırılarak görevden alınıp yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Türk, kararı “Bir iftira kampanyası yürütmeye çalışıyorlar. Kayyım atamak halkın iradesine saygısızlıktır” diye değerlendirdi.

Ahmet Türk'ün yerine Mardin Valisi Mustafa Yaman belediye başkan vekilliğine getirilmişti.

Türkçe - Kürtçe yayın yapan Abori dergisine konuşan Ahmet Türk'ün açıklamaları şöyle; 

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, bu yıl Mardin’de 10 maddelik bir ekonomi paketi açıklamıştı, ondan sonraki gelişmeler ne yönde oldu?

Aslına bakarsanız bu paketler bizim alışkın olduğumuz şeylerdir. Her hükümet kendi döneminde ekonomiyi güçlendireceklerini ve yatırım yapacaklarını ifade ediyor. Şuanda bizim belediyemizde müfettişler inceleme yapıyor. Tabi tüm çalışmalarımızı baştan sona kadar inceliyorlar. Ama biz şuna inanıyoruz ki eksik bir şey yok. Şeffaf bir şekilde belediyecilik yapıyoruz. İhalelerimiz açık. Çalışmalarımız belgeleriyle beraber burada duruyor. Bunu şunun için belirtiyorum. Şimdi bir taraftan ekonomik kalkınmadan söz edeceksin, paketler açıklayacaksın, bir taraftan da burada hizmet alanı olan belediyeleri kilitleyeceksiniz, kayyımlar atayacaksınız. Bunu gerçekten bölgeyi tanımayanlar yapar. Nerede somut ne yaptınız? Ekonomik paket kapsamında ne yaptılar? Hiçbir şey yapılmadı. Yani bu konuda somut bir proje görmedik. Yatırım komisyonu üzerinden bazı şeyler yapılıyor. DİKA’nin (Dicle Kalkınma Ajansı) bazı çalışmaları var. DİKA’nın çalışmaları da çok fazla bir ekonomik kaynağa sahip değil. DİKA ile zaman zaman görüşüyoruz. DİKA üzerinden bazı şeyler yapılmaya çalışılıyor tabi. Çalışmaları da var. Ama ne ekonomik kalkınmaya yaratacak sermayesi var, ne bir ekonomik kaynağı var ne de gücü. Küçük, küçük projelerle buradaki ekonomik sorunlar çözülmez. Paket sadece Mardin’de değil iller de hiçbir değişiklik yaratmadı aslında. Şimdi Avrupa Birliği’nin bir projesi var. Proje için Mardin, Trabzon ve Erzurum pilot bölge seçilmiş. Avrupa Birliği’nden gelen projelerin bile önünü kesmeye yönelik  çaba gösteriliyor. Mesela Mardin’de Avrupa Birliği’nin 55 Milyonluk bir İPA projesi vardı. Biz bu projeyi çıkarıncaya kadar çok uğraştık. Avrupa Birliği Büyükelçisi ve delegasyonla görüşmeler yaptım. Projenin %85'ini AB yapıyor buna rağmen Maliye Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imzalamak istemiyor. Ne zaman ki AB, “Siz Mardin projesini onaylamazsanız biz de Amasya, Urfa ve Konya’daki projelere destek vermeyiz” dedi. Mecbur kaldılar onayladılar. Şimdi bir AB projesinin burada uygulanmasını istemeyen tahammül etmeyen bir mantık, bölgenin veya bu ilin kalkınmasıyla ilgili ne yapacak? Bunlara artık insanlarımız da inanmıyor. 

Temmuz’da 2 milyon dekarlık araziyi sulama su kanalı projesi açıklanmıştı. O proje ne aşamada?

Evet, aslında Atatürk Barajı projesi kapsamında Süleyman Demirel döneminde 1995’te bu ova sulanacak dendi. Bunun üzerine 20-30 yıl geçti şu ana kadar Mardin Ovası'nda bir tek köy bile bu projeden yararlanmıyor. Zaman zaman kanallar açılıyor. Bu kanalların parası veriliyor. Ama bugüne kadar suyun araziyle buluşması sağlanmadı. Bu konuda ne bir tarih var, ne bir çalışma var. Bu toprakların sulanmasını biz görmeyiz belki çocuklarımız da görmeyecek ki bu konuda geçmişteki pratikleri belli. 2016’dayız, aradan 20 yıl geçti ve hâlâ burada bir çalışma yok. Halk da artık inanmıyor. Ama tabi önemli bir proje. Bu bölgenin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynar. Suyun arazilere verilmesi de yeterli değil. Burada istihdamın sağlanması lazım. Su verilip ürünler tarlada kalırsa onun da bir anlamı yok. Mutlaka bunun bir pazarının oluşturulması lazım. Büyük endişem var bu konuda. 

Çatışma sonrası süreçte ekonomik anlamda Mardin’de ne gibi değişimler oldu? 

Çatışmanın olduğu dönemlerde ekonomik olarak büyük sıkıntıların yaşandığını biliyoruz. Yatırım ve turizm alanında büyük eksiklikler yaşanıyor. Çatışmalı süreçten önce Mardin’i ziyaret eden yerli ve yabancı turistin sayısı 1 milyon civarındaydı. Bu çatışmalı süreçten sonra diyebiliriz ki sıfıra inmiş. Yani böyle bir etkisi oldu. Mardin turizm kentidir. Tarihi bir kent, geçmişten bugüne kadar hem yapılarıyla hem de bölgedeki tarihi zenginlikler itibariyle büyük bir ilgi çekiyor. Esnafın yaşamı da biraz turizm üzerine şekillenmişti son zamanlarda. Çözüm süreci döneminde turizmin yoğunlaşmasıyla beraber Mardin’de onlarca otel yapıldı. Şimdi soruyorum bazen Mardin’de üç dört tane 4 -5 yıldızlı otel var. Bunun dışında konaklardan evlere çevrilmiş gerçekten çok güzel mekânlar var. Şimdi geçmişte %100 kapasite ile çalışan bu yerler şimdi %5'lerde bile çalışmıyor. Otelcilik yapanlar elektrik, su parası, işçinin parasını ödemeyecek duruma gelmiş. Tabi bu da birçok işçinin, çalışanın işsiz kalmasına neden oldu. Esnaflar açısından da durum aynı. Örneğin Mardin kahvesi, şekerli bademiyle, bakırcılığı, telkârisiyle ve birçok alanda turistlere hitap eden bir esnaf yapısı var. Tabi ki burada esnaf ürettiği malzemeyi satışa çıkaramıyor. Yine çatışmalı durumdan dolayı yatırımlar azaldı. Bir dönem büyük bir hamle vardı. Bırakın buradaki iş insanını İstanbul’dan ve Ankara’dan birçok iş insanı Mardin’e gelmek istiyordu. Gruplar ve şirketler, başka alanlardan gelmek isteyenler vardı. Ama çatışmalı süreçten sonra ciddi bir geri çekilme oldu. Artık gelmek isteyen gelmiyor. Siz de iyi biliyorsunuz ki sermaye huzur ister, yatırımlarını çatışmalı sürecin olduğu bir yerde risk etmek istemez. 

Turizmin yeniden inşası için proje var mı?

Tanıtım projeleri üzerinde duruyoruz. Bir şeyler yapma çabasındayız. Turizm şirketleriyle yeniden bir bağ oluşturmaya çalışıyoruz. Mardin merkez rahat, huzurlu bir yerdir bütün bu çatışmalı sürece rağmen insanların rahatsız olacağı bir ortam değil. Ama turistleri inandırmak çok zor. Biliyoruz birçok grup gelişlerini iptal etti. Tabi bu sadece Mardin’e özgü değil. Türkiye genelinde de turizm açısından sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Aldığımız bilgilere göre bu yıl Antalya, Kemer, Ege ve Akdeniz sahillerinde de turist sayısının çok düştüğü hatta bazı tesislerinde satışa çıkarıldığı yönünde. 

Son olarak kayyımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu halkın iradesini, siyasetimizi cezalandırmaya yönelik, halkla buluşmamızdan rahatsız olanların yaptığı bir girişimdir. Gerçekten demokrasi dışı yöntemlerle algı operasyonları yaparak, kayyımları halkın iradesiyle seçilmiş insanların yerine koyarak, bu bölgeyi yönetmeye yönelik bir çabanın içindeler. Ben geçen günkü açıklamam da şunu söyledim. Dedim ki Olağanüstü Hal veya Hükümetin çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelerle İçişleri Bakanlığı görevden alabilir. Alırken de siyasetimizden, varlığımızdan rahatsız olduklarını açık söyleyebilirler. Ama burada bir iftira kampanyası yürütmeye çalışıyorlar. Bizim bugüne kadar yaptığımız çalışmalar, ihaleler hepsi şeffaftır. Gerçekten bilmedikleri için mi yoksa halkı inandırmak için mi söylüyorlar. Yok efendim belediye işçilerine verilen maaştan 2 bin 500 TL’sini işçilerden kesiyormuşuz.  Böyle gerçekle ilgisi olmayan, asla ve asla mümkün olmayan bazı şeyleri gündemde tutarak, bizi yıpratmaya çalışıyorlar. Oysa bizde memurlar için hatta hizmet alımı olarak aldığımız her insan buraya başladığı gün bankadan hesabını açıyor. Eksiksiz maaşları direk bankaya yatıyor. Şimdi öyle bir şey söyleniyor ki aklın almayacağı bir şeydir. Sanki biz elimizle gelip tek tek işçiye, memura para veriyoruz da 2 bin 500 TL kesiyoruz. Kim bunu kabul eder. Böyle olsa bile mümkün müdür, emekçiye sen 2 bin 500 kes 500 ver. Yani bu yalan kampanyasıyla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Müfettişler şase numaralarını bile kontrol ediyor. Bizi başarısız göstermeye çalışıyorlar. Mardin tarihinde Özel İdareden Cumhuriyetten beri bir yılda bin km asfalt yol yapılmamış. Biz bir yılda bin km asfalt yol yaptık. 90 üzerinde yaşam ve taziye evi yaptık. Susuz köylere göletlerle bazı çalışmalar yaptık. Evet, eksik ve yetersiz olabilir. Ama 10 yıllık İl Özel İdare dönemi var. İnanın ki bizim bir yılda aldığımız mesafeyi onlar 4-5 yılda almamışlar. Kayyım atamak halkın iradesine saygısızlıktır. Bu bölgede Kürtlerin kendi özgür iradesiyle seçtiği belediye başkanlarını hazmetmemedir. Kürtlerin politik, siyasi geleceğini karartmaya yöneliktir. Ve Kürtleri bu dönemde yıldırmaya, susturmaya yönelik politikanın devamı ve politikanın bir parçasıdır. Yoksa bizim çalışmalarımızla ilgili değil bu kayyımlar. Zaten öyle olsa mahkemeler var. Bir yolsuzluğumuz başka bir şey olsa mahkemeler var. Aklın kabul etmediği şeylerle geliyorlar. Biz hepsinin cevabını vermeye hazırız.