T24 - BDP'nin desteklediği Mardin Bağımsız Milletvekili adayı Ahmet Türk, “Başbakan seçimden sonraki gün yol haritası açıklasın. Artık kulağımıza fısıldamakla olmaz. Başbakan somut adımları halka açıklamalı, Başbakan Kürtlere balkon konuşması yapsın. Gençlerde duygusal kopuş başladı. Bizim nesilden sonra barış daha zor. ‘Kandil’le görüşmeler tabii ki var” dedi.
Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın "Gençlerde duygusal kopuş başladı artık" başlığıyla yayımlanan (29 Mayıs 2011) yazısı şöyle:
Gençlerde duygusal kopuş başladı artık
Mardin’de Derik yolu üzerinde uçsuz bucaksız bir ovaya bakan Kasrı Kanco, 140 yıllık geçmişiyle son dönem Osmanlı ve cumhuriyeti dolu dolu yaşamış bir ‘kale’. Burası, arazilerle birlikte bölgenin en önemli aşiretlerinden Kanco’lara ait.
Kasrı Kanco aynı zamanda BDP’li bağımsız Mardin adayı Ahmet Türk’ün doğup büyüdüğü ev. Kürt siyasetinin ‘ağır abisi’, bir toprak ağası olmasına karşın yıllardır BDP çizgisindeki partilerde yer alıyor. Yaşı, uzlaşmacı dili ve bölgedeki manevi ağırlığı nedeniyle kamuoyunda hep Kürt hareketi içindeki ‘makul ses’ olarak anılıyor.
Ancak, bu kez Ahmet Türk’ü önceki sohbetlerimizden daha ağır bir tablo çizerken buluyorum. Günlerdir seçim bölgesi Kızıltepe’de köy köy dolaşmakta. Acılı bir ifadeyle, ‘Duygusal kopuş başladı’ diye uyarıyor; ‘Arkadan gelen nesille barış yapmak daha zor’.
Kasrı Kanco’da geçirdiğimiz birkaç saat içinde sanki dizi film setinde gibiyiz. Misafirperverlik had safhada. Uzun verandada sıra sıra dizilmiş misafirler, Türk’ün ağzından çıkanları ilgiyle dinliyor.. Çalışanlardan birinin ağaya yaklaşarak dikkatle, ‘Kış için 150 çuval pirinç alıyoruz’ diyor. Öğlen yemeğinde, nefis bir kuzu tandır ve uzun bir sohbetten sonra veda ediyoruz.
Barış özlemi var
- Bölgedeki atmosfer açısından bu seçimlerin 2007 seçimlerinden farkı?
Kürtler artık dünyadaki gelişmelerle çok ilgili. İnsanlar değişim istiyor. Bakın Mısır’da yaşananlara. Orada da Mübarek direndi, istikrar dendi, ama sonuç ortada. Bu seçim, hem Türkler hem de Kürtler açısından önemli. Bazen sertleşiyoruz; ama inanın herkesin yüreğinde barış özlemi var. Demokratik muhalefet olmadan, bu devlet Kürtlerin haklarını kolay kolay vermez.
Gittiğimiz her köyde insanlar ‘Oyumuz size’ diyor, bunun bir şeref meselesi olduğunu söylüyor. Ama, tabii kuşkusuz sessiz bir kitle de var; göreceğiz 12 Haziran’da ne olacak.
- Öcalan’ın verdiği 15 Haziran tarihine kadar ne bekliyorsunuz?
15 Haziran’a kadar bir ışık yakılmadığı takdirde Kürtler geçmişteki yaşam tarzına sürdürmeyecek, suskun kalmayacaktır. 15 Haziran’a kadar bir yol haritası ya da inandırıcı bir açıklama yapılması lazım. Başbakan isterse bu açıklamayı seçimden sonra, hatta 13 Haziran’da yapabilir. İsterse balkondan, isterse başka yerden açıklayabilir. Ama somut şeyler ortaya koyması lazım.
Yeni anayasada neler olacağını anlatması lazım. Kürtlerin inkarı devam edecek mi? Vatandaşlık tanımı ne olacak? Örneğin yeni anayasa şimdiki gibi ‘Türkiye’nin dili Türkçedir’ derse olmaz. Ama, ‘Türkiye’nin resmi dili Türkçedir’ derse olur.
Mevcut anayasa, mantığı, ruhu, içeriği ile değişmeli ve toplumsal realiteye uymalı. 20 milyon Kürt var ve bu bölgede belli bir kültür yoğunluğu var. Kürtlerin talepleri belli. Bunu inkâr etmenin anlamı yok.
Artık fısıldama olmamalı
- Ama şu zamana kadar açılım sürecinde planlanan adımlar sizden gizlenmedi ki. Devlet hep kulağınıza fısıldadı..
Artık yapılacak şeylerin benim ya da birilerinin kulağına fısıldanmasının anlamı yok. Doğrudan somut bir biçimde ortaya konması, halka açıkça açıklanması gerekiyor. Farklılıkların kabulü olacak mı? Anadilde eğitim olacak mı? Kürtler artık oldukları yerde yönetime katılmak istiyor. Fısıldanmayla tatmin olmazlar.
- Umutlu musunuz seçim sonrası başlayacak süreçten?
Açılım döneminde çok daha umutluydum ama Başbakan’ın ikircikli halini görünce umudum azalıyor. Fakat halkın da kararlılığını görünce eninde sonunda bu talepler gerçekleşecek diyorum. Önemli olan silahsız, kan dökülmeden gerçekleşmesi.
- Tanıdığım Ahmet Türk hep dikkatli konuşur. Bakıyorum söyleminiz biraz sertleşmiş...
Geçmişte hep dengeli konuştum. Ama yararı olmadığını gördüm. Artık bazı şeyleri açıkça dile getirmekten çekinemememiz gerekiyor. Buradaki halk ne istiyorsa Türkiye gündemine taşımamız lazım.
Öcalan’ı halk destekliyor
- Selahattin Demirtaş’ın Kandil ve devlet arasında temas olduğu iddiası doğru mu?
Görüşmeler yapıldığını biz de Başbakan da biliyoruz. Ama sağlıklı bir proje olmadığı için zaman zaman gerginlikler oluyor. Tıkanıklık yaşandığında mesaj götürülmesi için bize bile gelindiği oldu. Zaten Kandil’le görüşmeler olmamış olsa, Habur’dan gerillalar nasıl gelir?
Ama biliyorsunuz daha sonra Öcalan’ın bir açıklaması oldu, ‘Ben buradayım’ diye. ‘Ben olmadan Ahmet Türk de Karayılan da görüşemez’ dedi.
Asıl muhatap benim diyor, çünkü örgütün lideridir. Halkın desteğine sahiptir. Hangi köye gitseniz insanlar ‘Biji Apo’ diyorlar. Bu gerçeği görmemek olmaz. Devlet bunu görüyor ama henüz somut adım yok.
- Siz hâlâ bu anlamda görüşme trafiğinin içinde misiniz?
DTK başına geçince devlet görüşmeleri kesti. DTK ve BDP değil işin esasına gidelim doğrudan İmralı’yla görüşelim dediler.
- BDP’li siyasiler sık sık ‘Bizden sonra gelen nesille barış daha zor’ diyor. Gençler daha mı kızgın?
Öyle. Bu görülüyor zaten. Arkamızdan, savaşla büyümüş, birlikte yaşam görmemiş farklı bir kuşak geliyor. Biz yaşlı kuşak daha farklı süreçleri yaşadığımız için daha kolay diyalog kuruyoruz. Ama duygusal ayrışma başladı. Özellikle de gençlerde. Bunu ortak akılla engellememiz gerekiyor.
- Engelleyebilir miyiz?
Evet ama Kürtler açısından artık bu anlayışla, mevcut statükoyla yaşam sürdürülebilir değil. Bu Türklerle Kürtler birlikte yaşamayacak anlamına gelmiyor. Ama bizlere bir statü lazım. Ayrıca Öcalan’a ev hapsi gündeme gelse tansiyon düşer. Bir formül bulunmasa meselelerin çözümü zor.
Halk tepkisini gösterecek
- Başbakan bölgede örgütten halka baskı olduğunu, örneğin kepenklerin kapatılmasının halk iradesi değil çoğu zaman PKK tehdidiyle olduğunu söylüyor...
Hayır insanlar seve seve ve kendi halkının mücadelesine destek vermek için yapıyor. Nasıl baskı olabilir? Bakın biz şehir merkezlerinde yüzde 70’ler ama kırsalda 20’ler alıyoruz. Şehirde baskı olmaz; baskı olsa kırsalda hissedilir.
- Ama Başbakan tamamen haksız değil. Toplu karar alındığında bir işyerinin açık kalması mümkün mü? Kepenk kapatmadı diye dükkanı zarar gören insanlar var...
İnsanlar bir protesto olarak da kepenk kapatabilir, olay çıkarsa mallarım zarar görmesin diye de... Karşınızda halklaşan bir muhalefet var. Kimse tek tek dükkanlara gidip kepenk kapat demiyor. Ama sınırın ötesinde insanlar ölüyorsa, cenazeler geliyorsa, halk tepkisini de gösterecek.