-AHMET TÜRK: ''BARIŞ UMUDUMU KAYBETTİM'' DİYARBAKIR (A.A) - 26.02.2011 - Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı Ahmet Türk, barışcıl ve demokratik bir sürecin işletilmesi konusunda çok önemli çabalar gösterdiklerini, silahların susması için ellerinden gelen çabayı ortaya koyduklarını ancak, çabalarının karşılıksız kaldığını ileri sürdü. DTK'nın sivil toplum kuruluşları ile Diyarbakır'da düzenlediği toplantıda konuşan Türk, zaman zaman silahların susması konusunda BDP ve DTK'nın yeni bir çağrı yapıp yapmayacağı yönünde kendilerine soru yöneltildiğini ifade etti. Kendilerinin görevlerini yaptığını anlatan Türk, şunları söyledi: ''Silahlar hala susuyor, süreç devam ediyor. Ama hükümet bu sürecin kesintiye uğraması için adeta her şeyi yapıyor. Bir öz eleştiri yapmak istiyorum. Barışçıl çözümün yakın olduğu, açılım konusunda ciddi adımların atılacağı umudunu taşıyordum. Bu umudumu her zeminde de dile getirdim. Ama bugün üzülerek söylüyorum ki adeta o umudumu kaybetmiş durumdayım. Bugün görüşmelerin zaman zaman Öcalan ile yapıldığını artık herkes biliyor. Bizler de biliyoruz. Şimdi 'yeni bir çağır yapacak mısınız?' diyenlere söylüyorum. Bugün görüşmeler Öcalan ile doğrudan yapılıyorsa ve bu konuda mesafe alınamıyorsa bizim yeniden bir çağrı yapmamızın çok anlamlı olmayacağını görmemiz lazım. Elbette çatışma istemiyoruz. Barışçıl bir sürecin kalıcı olması için çabalarımız sürecek. Ama devletin Kürt halkının taleplerini görmezden gelmesi ve bu süreçle ilgili hiçbir şey yapmaması bizim yeniden bir çağrı yapmamızı gerektirmiyor. Aslında bizler, Kürtler ve sivil toplum kuruluşları bundan sonra bir bütün olarak hükümete çağrı yapmamız gerekir. Adım atmayan hükümetin, devletin kendisi.'' -''KÜRTLER AÇISINDAN BİR DÖNÜM NOKTASI''- Türk, herkesin hükümetin adım atmasını sağlayacak bir çalışmanın ve bir çabanın içinde olması gerektiğini ifade ederek, barışçıl bir sürecin gelişmesi için ortak bir çaba gösterilmesi gerektiğini söyledi. Türk, şöyle devam etti: ''Bugün Libya'da, Mısır'da ve Tunus'ta halklar özgürlük için bir araya gelebiliyorsa demokrasi kültürüne ve deneyimine sahip Kürtler niçin bir araya gelip bu demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yan yana duramıyorlar. Gerçekleştirmemiz gereken görev ve sorumluluklarımız var. Bunların başında 'ana dilde eğitim' ve 'demokratik çözüm, demokratik özerklik' projemiz geliyor. Bunları halkımızın talepleri olduğu için önemsiyoruz. Süreç Kürtler açısından bir dönüm noktası. Önümüzdeki seçimde kendi coğrafyamızda birinci parti olamazsak Kürtlerin sesi olamazsak inanın ki yarın yine Sayın Erdoğan çıkacak ve 'Bakınız ben Kürdistan'da Kürtlerden daha fazla oy alıyorum. Bunlar Kürtler'i temsil etmiyor. O bölgede birinci partiyim' diyecek. Gerçekten bunlara cevap vermekte zorlanıyoruz. Oysaki söylemlerimiz netleşmiş. Halkımıza mesajımız net. Buna rağmen halkımızın sesini kısmak isteyen, çürütmek isteyen siyaset ve mantık karşısında eğer güçlü olmazsak, halkımızın sesini projeler doğrultusunda sandıklara yansıtamazsak inanın ki sürecin önünü tıkatmış oluruz.''