Kültür-Sanat

'Gösteriş için cami yapılmaz'

Ahmet Turan Köksal: Camiler üzerine çalışıyorum çünkü en kötü binalar onlardı

27 Haziran 2012 17:55

Türkiye'nin güzel olmayan camileri tartışması, Taksim ve Çamlıca projeleriyle başka bir kanala girdi. http://camigor.tumblr.com/ adlı sitede 'ilginç' camileri toplayan, konunun uzmanı Ahmet Turan Köksal'a sorduk: Bu iş nasıl olmalı?

Son dönemde gündemin en üst sıralarında yer alan konulardan biri cami tartışmaları. Yıllardır süren Taksim’e cami tartışmasına şimdi bir de ‘Çamlıca Camii’ eklendi... Kentin simge noktalarına görkemli yeni camiler yapılması planlanıyor. Öte yandan Türkiye ’nin belki de en eski tartışmalarından biri de cami mimarisi. Konuyu bir bilene soralım dedik ve Zirve Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı Ahmet Turan Köksal’ın kapısını çaldık. Abdullah Gül Üniversitesi’nde rektör danışmanlığını da yürüten Köksal, ‘Cami Gör!’ adlı blogunda binlerce farklı cami görselini bir araya getiriyor. Köksal, “Taksim’e ya da Çamlıca Tepesi’ne Selimiye ya da Süleymaniye’nin kopyası yapılırsa gösterişe girer” diyor.

Neden camiler üzerine çalıştığınızı sorarak başlayayım…

Camiler üzerine çalışıyorum çünkü en kötü binalar onlardı. Okuldayken bize bir türlü cami projesi vermezlerdi çünkü cami projesi çizmek seküler bir mimar için çok istenen bir şey değildi. Ben tam tersi ona yönelmek istedim.

İyi de insanlar laik olamaz ki devletler olur…

Tabii ki kişiler laik olmaz, bu bir yönetim şeklidir ama bahsettiğim mimarlar hayatı din üzerine yaşamak şeklinde kurgulamadıkları için bu işten uzak durdular. Öyle olunca, halk kendi kendine bir şeyler yapmaya çalıştı. Sonra mesela camileri eleştirmek, “Birden fazla minare ya da şerefe niye var?” diye sorgulamak dinsizlik gibi algılandı. ‘Cami Gör!’ diye bir blog açtığım için aldığım tepkileri ben bilirim. Kimisi ‘Dinsiz imansız!’ dedi, kimi de tam tersi talimat üzerine yaptığımı iddia etti. Halbuki bu bir farkındalık projesiydi. Bloga iyi örnekleri de koydum, kötü örnekleri de... Bir hikâyesi olan camiler var o sitede. Yakın zamanda Anadolu ’da bir cami kalıbı çöktü, içinde çalışan bir işçi vefat etti. O mevzuun üstü örtüldü, o konuda da bir şeyler yazdım. Diyanet de gördü o siteyi ve ortaya çıktı ki onlar da camilerin kötü olmasından şikâyetçi. Bir de 1998’de çıkan kanundan şikâyeçiler.

Nedir o kanun?

O kanunla Diyanet’te olan cami yaptırma yetkisi belediyeye veriliyor. İsteyen herkes cami yaptırabiliyor. Biter bitmez de Diyanet’e başvurup hoca-imam kadrosu isteniyor. Diyanet yetkiyi geri istiyor. Tabii yetki onlardayken de tip projeler vardı. Malatya ’da da, İstanbul ’da da, Antep’te de aynı camiler yapılıyordu.

Sizin öneriniz nedir?

Türkiye ’de mimari proje elde etmenin iki yolu var, birincisi Kamu İhale Kanunu. Ucuza yapan projeyi alıyor. Mimari olarak bütün kamu binalarının yarışmayla elde edilmesi gerekiyorken kasaya göre yapılıyor.

Peki, her cami için yarışma mümkün mü?

Yarışmanın yapılamayacağı ufak camiler için bir havuz oluşturulabilir. Genç mimarlardan caminin gerektirdiği tüm etkileri ortaya koyacak 20-30 proje bir havuzda toplanabilir.

Taksim’e yapılması planlanan camiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
 
Bu aslında sosyal bir konu. Diyelim ki Taksim’e günde bir milyon kişi gidiyor. O bir milyon kişinin ne kadarının camiye ihtiyacı var, ona bakılmalı. Mesela her gün orada ne kadar esnaf var? Eğer gerçekten ihtiyaç varsa, Taksim esnafı “Biz cami olmadan yaşayamıyoruz” diyorsa, ki olabilir, cami yapılması gerekir. Taksim’e ya da Çamlıca Tepesi’ne Selimiye ya da Süleymaniye’nin kopyası yapılırsa yanlış olur ama… Çünkü bu gösterişe girer. Caminin özelliği bir cemaati yakalamasıdır, gösteriş yapmak değil. Benim için cami mimarisi demek göz önünde bulunmamak ve sadece cemaatle ilgili bir fonksiyonu ortaya koymaktır.

Çamlıca Tepesi’nde yapılması istenen İstanbul ’un en büyük camii için 8 Haziran’da düğmeye basıldığı ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı planda 250 bin metrekarelik alana düzenleme getirilmiş.

250 bin metrekare üzerinden konuşalım.... Bir kere oranın cemaati yok, orada ev bile yok. TOKİ’nin Seyrantepe’de yaptığı stadı düşünün. Orası maç varken nasıl oluyor, maç yokken nasıl oluyor? Cami bir stadyum değildir ki, sadece maç zamanı insan çeksin. Çamlıca Tepesi’ne sanki bir olimpiyat stadı gibi bir cami yapıp, dosta düşmana bir şey göstermekse amaç, buna karşıyım. Çünkü bu, işin temeline de aykırı. Siz nasıl bir gösteriş için böyle bir bina yapar ve onun adına cami dersiniz? Düğmeye basılmıştır çünkü bu ülkede Başbakan çok güçlü olduğundan tek kişilik kararlar alınıyor. Çamlıca’ya veya Taksim’e cami yapılması sadece mimarın ya da belediyenin işi de değildir, sosyologların da devreye girmesi gerekir. Bütün hesaplar kitaplar yapılır, hatta icabında küçük bir referandum yapılır, ona göre ortaya bir sonuç çıkar.

Dünyada en çok camisi olan ülke Türkiye …

Betonarme çıktı, mertlik bozuldu. Kalıbı döktün, içine demiri koydun, üstüne de beton, al sana bina. Bu kolaylık bir anda kişilerin cemaat kavramını ortaya koyan bir meta haline gelmeye başladı. Elazığ’da bir mahallenin cemaati ikiye ayrıldı. Mahallede koca bir cami var ama cemaat ayrıldı diye yenisi yapılıyor. Caminin amacı zaten cemaati birleştirmek! Yani bu kadar çok caminin yapılmasının sebebi cemaatin cami yapmaktan hoşlanması.

Bir de “Cami yapan cennete gider” düşüncesi etken olabilir mi buna?

Tabii ki cami yapanın cennete gittiği düşünülüyor. Kişilerin inançlarını sorgulayamayız, ama madem cami yaptırmak büyük sevap, camiyi iyi yaptırmanın daha önemli olduğunu anlatmalıyız. Taklit, oransız ve her tarafında süsten hem de beyaz çimentodan, hatta köpükten, barok öğelerden ve bazen Antik Yunan sütunlarından oluşan cephelerle, Dolmabahçe Camii taklitleri yapmak, yaptırmaktan bahsediyoruz. Onun yerine bir bilene danışmak yerine “Cami şöyle olacak, şu kadar minaresi, şerefesi olacak” zorlamaları, çok bencilce değil mi? Ya da şöyle böyle olsun gibi kişisel ve bazen de kitsch seçimler, cennete gitmeyi daha da sağlamlaştıracak mı? Böyle sorsak hayırseverler kızar ama aynı tarafta olduğumuzu bilmeleri gerekir.

Modern camilere bakışınız nasıl? Cami ruhuna aykırı mıdır modern mimari?

‘Modern’ denince aklımıza ‘yeni’ ya da ‘çağdaş’ geliyor. Modern demek klasik camiden farklı bir şey yapmak ve hatta minaresini, kubbesini farklı yorumlayıp da evirip çevirmek değil. Modern çok farklı bir olgudur, sadelik ve saf tasarımı barındırır. Yakın zamanda New York’taki kiliselerde de aynı sorun var. Gotik taklitler de var, yaratıcılıktan yoksun tekrarlar da… Modern ve büyük bir bina yapıldığında, bir sürü tasarım kararının önceden alınması gerekir. Modernlik biraz da budur. O yüzden modern cami pekâlâ olur hem de çok güzel olur.

Çamlıca ve Taksim’e cami fikrine diğer mimarlar ne diyor?

Mİmar Ömer Kanıpak

 

'Kopyalanan camiler alay konusu'

 

Bu iktidarın mimarlık icraatları, ihtiyaçtan çok gösterişli, azametli projeler oldu. O yüzden ne Taksim ne de Çamlıca’ya cami tartışmasında ihtiyaç argümanını kullanmak doğru olmaz. Bugün kopyalanan Osmanlı camileri de zamanında salt ihtiyaçtan yapılmadı ne de olsa, çoğu bir şekilde yaptıranın iktidarının taşlaşmış göstergesi. Sorun şu ki bugünkü iktidarlar kendi güçlerini mimariyle göstermek isterken bugünün mimarlik bilgisini kullanamıyor, hatta bundan kaçınıyor. Bu yüzden klasik Osmanlı camileri hâlâ hayranlıkla izlenirken, onların Türkiye ’ye saçılmış kopyaları, Ataşehir’deki inşaatı süren ya da Taksim’e önerilen tuhaf camiler alay konusu oluyor.

Mİmar Emre Arolat

 

'Gösteri dünyasının enstrümanı gibi'

 

Genel olarak en büyük, en gösterişli ve en çok görünen camiyi yapmaya niyetlenmenin, İslamiyet’in ana şiarlarından olan tevazu ve tevekkül yönelimleriyle çeliştiğini düşünüyorum. Kuşkusuz ihtiyacın olması halinde herhangi bir ibadet mekânının inşa edilmesi kadar doğal bir durum olamaz. Bu bağlamda eğer Taksim’de ya da Çamlıca’da böyle bir ihtiyaç varsa bunu sorgulamanın anlamı yok. Ancak bunu gösteri dünyasının bir enstrümanı olarak kullanmak, nitelik yerine büyüklük üzerinden karar üretmek benim bildiğim ya da anladığımı sandığım İslam düşüncesiyle bağdaşmıyor. İlk anda şaşırtıcı gelebilir, ancak burada benim birinci meselem yapılacak caminin mimari anlayışı ya da niteliği değil. Önemsediğim ana unsur, bu yapıların inşa edimlerinin ardındaki tahayyül. Tabii ki bir sonrasında devreye mimari yönelimler, sözgelimi bu yapıların kullandıkları dil, mekânsal kalite, çevre duyarlılığı gibi yüzlerce ölçüt girmeli. Ancak gerek Taksim gerekse Çamlıca projeleri ilkin arka planlarıyla birlikte sorgulanmalı. (İpek İzci-Radikal)