Türkiye'de parlamenter sistemi bitiren "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 48.6 "hayır" oyuna karşılık yüzde 51.4 "evet" oyu ile kabul edildiğinin açıklanmasıyla sona eren halk oylamasına giden süreçte kimi köşe yazarlarınca "gizli hayırcı" olmakla suçlanan Ahmet Taşgetiren'in, 2013 yılından bu yana yazarlığını sürdürdüğü Star gazetesi ile yollarının ayrıldığı iddia edildi. Söz konusu iddiayla ilgili olarak T24'e konuşan Taşgetiren, "Doğru olduğunu düşünmüyorum" dedi. İddia, Star Gazetesi Kurumsal İletişim Müdürlüğü tarafından da yalanlandı.
Mahallede 'gizli hayırcı' kavgası sürüyor; kimler suçlandı, ne yazıldı, ne cevap verildi?
Gazetede bugün (28 Nisan 2017) yazısının yayımlandığını hatırlatan Taşgetiren, şunları söyledi:
"Bana ulaşan herhangi bir şey yok. Gazetede bugün yazım var. Bir internet sitesinde öyle bir haber çıktı. Teyit edilmiş bir haber değil. 'İçeriden bilgi aldık diyorlar'. Doğru olduğunu düşünmüyorum. Kimse beni bu konuda bilgilendirmedi"
"Şimdiden bir yorum yapmak, konuşmak, kesin bir yargılamada bulunmak doğru değil. Dediğim gibi daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyorum"
"Kuyruklarına bastım, basacağım"
Taşgetiren yayımlanan son yazısında, “Artık AK Parti’nin bu radikal İslamcılarla da, yani bu Mavi Marmara’daki manyak tipler, yani kafadan İsrail düşmanı, kafadan Batı düşmanı, kafadan her şeye düşman tipler var, bunlarla da yolların ayrılması lazım" ifadesi tartışmalara neden olan gazeteci Cem Küçük ve Türkiye yazarı Fuat Uğur'a tepki göstermişti. "TGRT. Bu bir misyon. Kutlu Doğum tartışması da bir misyon. Oradaki Cem Küçük – Fuat Uğur tetikçiliği de bir misyon. Kuyruklarına bastım, basacağım" diyen Taşgetiren, "Anlarız bakalım, 'İhlas'lı kardeşlerimiz' neyi oynuyor? Bu arada istirham etsem, danışmanlar benim yazımı ve Küçük-Uğur programını Sayın Cumhurbaşkanı'na birlikte takdim edebilirler mi?" ifadesini kullanmıştı.
Ahmet Taşgetiren'in "İktidar da muhalefet de okumalı" başlığıyla yayımlanan (28 Nisan 2017) yazısı şöyle:
Referandum yüzde 51.4 “Evet”le geçti. Ancak yüzde 48.6 oranında da bir “Hayır” var. Şu anda herkes, öncelikle bu dağılımın nasıl gerçekleştiğini, “Evet”in neden arkasındaki siyasi desteklerin toplamından çok daha az, “Hayır”ın da, organize bir hareket olmamasına rağmen neden bu ölçüde çıkabildiğini anlamaya çalışıyor. Bir de buradan yola çıkıp, 2019'da nasıl bir sonuç görüleceğini tahmin çabaları var. Burada da “Evet” cenahı için kaygı, “Hayır” cenahı için bir tık daha olur mu, ihtimalleri değerlendiriliyor.
Türkiye kamuoyu, Kemal Gözler ismini, referandum öncesinde Anayasa tartışmaları sırasında çok duydu. Onun “Anayasasızlaştırma” makalesine pek çok atıf yapıldı. Gözler'in http://www.anayasa.gen.tr/dev.html'de “Demokrasi Nasıl Korunabilir? Uyuyan Devi Uyandırmak” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Okudum ve birçok bölümün altını çizdim.
Kemal Gözlerile muhtemelen düşünce iklimi noktasında pek çok farklılıklarımız var. Ak Parti ile de farklı dünyalarda olduğu açık. Ancak makaleyi ilginç bulduğumu söylemeliyim. Bence Ak Parti'nin de muhalefetin de okumasında fayda var.
“Uyuyan dev”den söz ediyor Kemal Gözler. Ve o uyuyan dev uyanırsa, siyasette başka bir dönemin başlayacağını yazıyor. Ona göre ekonomik şartları ve sosyal statüsü iyi kesimlerden oluşan uyuyan devin şu anda “Gündeminde siyaset yok. Çünkü kendisini tehdit altında hissetmiyor.” “Ancak,diyor Gözler,“Son bir iki yıldır işler değişti. Demokrasi eksikliği ve özellikle hukuk güvenliğinin zayıflaması iyi yetişmiş kitlenin yaşam tarzını da tehdit eder hâle geldi.”
Bu yargı doğru mu yanlış mı tartışılabilir. Ama tartışmak için de bakmak lazım.
“Uyuyan devi ancak Ak Parti uyandırabilir”görüşü de Gözler'e ait. Şöyle diyor: Türkiye’nin uyuyan devini AKP, birkaç yıldır izlediği yanlış politikalar sayesinde uyandırmak üzere. Dev uyanırsa, AKP devi uyandırdığına bin pişman olacak.”
Ancak “Uyuyan devi uyumaya devam ettirme” işini de Ak Parti'nin başaracağını söylüyor Gözler. Şöyle diyor:
“AKP’nin 2002 yılındaki kuruluş felsefesine dönmesi durumunda, demokrasi üzerindeki tehdit kendiliğinden sonra erer. AKP’nin bu süreçte izleyebileceği en akılcı politika, baskı politikasından vazgeçip 2002’deki kuruluş felsefesine dönerek uyuyan kitlenin tekrar uykuya dalmasını sağlamaya çalışmaktan ibarettir.”
Gözler'in muhalefete de söylediği şeyler var. Ona göre Türkiye'de demokrasi mücadelesinin yolu hukuk'tan geçmiyor. Diyor ki “Bunun yolu seçimden galip çıkmaktır.” Ama muhalefet de sorunlu. Hatta öyle sorunlu ki “Türkiye’de muhalefetin iktidarı değişmeden Türkiye’nin iktidarı değişmez.” Gözler'e göre“referandumdaki yüzde 48 de CHP sayesinde değil, uyuyan devin kıpırdanmasının ürünü.”
Gözler iki soru ortaya koyuyor:
- Dev uyanacak mı uyanmayacak mı?
- Uyandığında deve kim yön verecek?
Uyandığında da “Etrafında derin uçurumlar var devin, diyor Gözler, uyku sersemliği ile o uçurumlara düşme riski var, uçurumlardan biri, eski hataların tekrarı, diyor ve şöyle tamamlıyor yazısını:
“İktidara gelecek olan dev, ahlâkî ilkelerle hükmetmeyecekse, iktidarın değişmesinin Türk demokrasisine sağlayacağı bir yarar olmayacaktır.”
Bir okuyun derim sadece. Bence herkes yararlanacak.
İki not:
- TGRT. Bu bir misyon. Kutlu Doğum tartışması da bir misyon. Oradaki Cem Küçük – Fuat Uğur tetikçiliği de bir misyon.Kuyruklarına bastım, basacağım.Anlarız bakalım,“İhlas'lı kardeşlerimiz” neyi oynuyor?Bu arada istirham etsem, danışmanlar benim yazımı ve Küçük-Uğur programını Sayın Cumhurbaşkanı'na birlikte takdim edebilirler mi?
- Bilenlere sordum: 12 Rebiülevvel 571 güneş takviminde neye tekabül ediyor, diye. 15-25 Nisan arasında bir tarihe, denildi. Diyanet de sabit tarihi galiba böyle bir hesaplamayla tespit etmişti. Numan Bey “Yeniden 12 Rebiülevvel'e döneceğiz” demiş. İyi. Bu arada bir teklifim olsun: Mesela 29 Mayıs 1453'ün ya da ne bileyim 18 Mart 1915'in yıl dönümlerini de kameri takvime göre kutlayalım. İstanbul'un Fethi'ni Mayıs'ta değil, Ocak'ta kutlasak ne olur ki? Yaşasın kameri takvim!