Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Refah Partisi'nin yüzde 22 oy alarak birinci parti olduğu için iktidardan düşürülerek kapatıldığını hatırlatarak, "Bu mantık 2008’de, üstelik yüzde 47 ile iktidardayken Ak Parti’ye karşı kullanıldı. “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak” suçlamasıyla kapatma davası açıldı ve parti benim ifademle “ipten döndü.” Parti “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmasına odağı idi ama, büyük ihtimal kimi iç pazarlıkların ürünü olarak kapatmak yerine hazine yardımından kesinti ile cezalandırmak” tercih edildi.
Bugün Türkiye demokrasisi “HDP’yi ne yapmalı?” sorusu etrafında kıvranıyor. Şu andaki konforumuz, HDP’nin parlamenter sistemde olduğu gibi henüz birinci parti olup hükümet kuracak, ya da mevcut sistemde Cumhurbaşkanı adayını seçtirecek oy potansiyeline sahip olmaması… Yani farzı muhal HDP yüzde 50 artı 1 oy alabilse ve içinden bir Cumhurbaşkanı çıkarabilse sistemimiz ne yapardı?" diye sordu.
31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde Abdullah Öcalan'ın HDP'ye İstanbul seçimleri için yaptığı "tarafsızlık" mesajına vurgu yapan Taşgetiren, "HDP rakip alana mesafe koysa onunla bir derdi yok arkadaşların. Ne Kandil derdi olacak ne İmralı. Demek HDP’nin tarafsız kalması bile Öcalan’a devlet nezdinde itibar kazandırıyor... Yazıyı noktalamadan Selahattin Demirtaş’ın Kobani davasındaki savunmasında yaptığı “PKK silah bırakmalı. Devlet bunu Öcalan’la görüşmeli” çağrısına temas etmek isterim. Bu çağrının “PKK silah bırakmalı” bölümü bence önemli. Bunu Demirtaş’ın yapması önemli.
“Öcalan’la görüşme” kısmı devletin hiç yapmadığı bir şey değil. Belki şu anda da yapılıyordur. Bence HDP de Demirtaş’ın bu çağrısını daha etkili biçimde meydanlara taşımalı." ifadelerini kullandı.
Yazının tamamı için tıklayın...