Gündem

Ahmet Taşgetiren AYM'nin Şırnak kararını yazdı: Yargı, bir anlamda devletin elinden suçluyu almak gibi bir işi başarmak durumunda kalıyor

30 Ağustos 2020 09:16

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren,  Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünün, Şırnak Uludere’ye bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 1994’te askeri uçaklar tarafından bombalandığına, yaşamını yitiren 38 kişi ile yaralananların ve yakınlarının yaşam haklarının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermesini bugünkü köşesine taşıdı. Taşgetiren, "Yargı, bir anlamda devletin elinden suçluyu almak gibi bir işi başarmak durumunda kalıyor" düşüncesini dile getirdi. 

T24'ten Gökçer Tahincioğlu'nun "26 yıl sonra Anayasa Mahkemesi'nden tarihi karar: 1994'te Şırnak'ın iki köyünün askeri uçaklarca bombalanması yaşam hakkı ihlali" başlıklı haberinin bir bölümüne köşesinde yer veren Taşgetiren,  "AYM kararında takipsizlik vs gibi savsaklayıcı tavırlar sebebiyle “Benzer yaşam hakkı ihlallerinde yargının önleyici rolünün sakatlandığı” belirtiliyor. Buna göre Yargı, bir anlamda devletin elinden suçluyu almak gibi bir işi başarmak durumunda kalıyor. O devlet ki her şeyi, gerektiğinde şehit vermek gibi çoğu zaman fedakârlık da gerektiren, terörle mücadele gibi bir işle meşrulaştırıyor." görüşünü savundu. 

Taşgetiren, "Kuvvetler ayrılığı tam da bunun için hayati önem taşıyor. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı tam da bunun için hayati önem taşıyor. Yargı bazen kendi içinde bağımsızlık mücadelesi vermek zorunda kalıyor. Kolay değil. Verdiğiniz karar sebebiyle 'terörü ıskalamak'la hatta 'terörü desteklemek'le suçlanmak söz konusu. Hatta AİHM’i referans aldığınız için 'Türkiye aleyhtarı' gösterilmek söz konusu. Ama işte 38 canın yaşam hakkını gözetmek de devletin görevi. Siyaset de bu hassasiyet içinde olmalı, medya da. Hatta sokaktaki insan da 'dolduruşa gelmeme' gibi bir hassasiyeti kuşanmalı." ifadesini kullandı. 

Taşgetiren yazısında şunları kaydetti: 

"Ya Tahir Elçi gibi birisi her şeyi göze alıp bu mücadeleyi vermeseydi… Biz 38 kişinin parçalanmış bedenleri üzerine bir bardak soğuk su içip içimizi rahatlatacak mıydık? Ne kötü bir soru değil mi? 

2011’deki Uludere faciası ne durumda? Siyasete, medyaya, yargıya, devlete soralım bakalım?

Bırakın bir avukat herkesin sessiz kaldığı bir noktada sesini yükseltsin. Bırakın bir savcı, süreci değiştirsin. Bırakın bir siyasetçi, iktidar – devlet dilinden farklı bir iddiada bulunsun. Bırakın medyada birileri kalıplaşmış yargıları sarssın. Akıl devreye girsin, vicdan, insaf, adalet hassasiyeti devreye girsin."

Yazının devamı için tıklayın