Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, 7 Haziran seçimi sonrası ortaya çıkan koalisyon senaryolarına ilişkin olarak, “Paralel cenahın enforme ettiği bu arkadaşlar, HDP’nin dışarıdan destek vereceği bir ‘CHP-MHP koalisyonu’ istiyorlar. Koalisyonun ismi ‘Yüce Divan Hükümeti’ olmalıymış. Bu hükümet, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlıktan indirdikten ve bütün yandaş gazetecileri içeri tıktıktan sonra “erken seçim” kararı almalıymış” dedi.
Kekeç’in Star’da “Yandaşları içeri tıkacak bir koalisyon aranıyor” başlığıyla yayımlanan (12 Haziran 2015) yazısı şöyle:
Sıkıcıdır... Böyle yazılar yazmak ve okuru bir “oldu-bitti” karşısında düşünmeye zorlamak sıkıcıdır ve bu satırların yazarına uygun bir “iş” değildir.
Dünkü, “Erdoğan-Baykal” buluşmasının verdiği gazla, olası koalisyon senaryolarına katkı niyetine de okunabilecek ve asla kalemim olmayan bir yazı yazdım.
Meseleyi doğru kavrayabilmek için de, iki eski CHP milletvekilini, bir eski CHP genel başkan yardımcısını (ki, yakın dostumdur) ve AK Parti kulislerini iyi bilen bir “yandaş gazeteci” arkadaşımı aradım. Sonucu da yazdım:
Bir “koalisyonlar dönemine” gireceksek (ki, seçim sonuçları bunu gösteriyor), koalisyon hükümetlerinin bir parçası olmak, AK Parti’den önce, CHP için bir ihtiyaç olarak beliriyor. Yani Kemal Kılıçdaroğlu “liderliğini” kurtarmak,“başarısızlığını” unutturmak için, illa ki bir koalisyon hükümetine “aza” yazılmak durumunda.
Şunu da ekledim:
Erdoğan, muhtemel bir AK Parti-CHP koalisyonuna sıcak bakabilir, ekonomik istikrarın güçlü bir koalisyonla devam edebileceği düşüncesinde olduğu için, bu formülü kategorik olarak dışlamayabilir ama mesajını Baykal aracılığıyla iletmez. En azından, bu basiretsizliği göstermez...
Koalisyon görüşmeleri, öncelikle bu görüşmeye hak kazanmış taraflarca yapılır. Yani CHP, düşünülen bir ortaksa, bu teklifi iletme görevi Başbakan Ahmet Davutoğlu’na aittir. Dolayısıyla, “Erdoğan-Baykal” buluşmasını olası bir koalisyonun işareti sayan arkadaşlar hem yanılıyorlar, hem ayıp ediyorlar.
Bana kalırsa, AK Parti için (ille de bu yola girecekse), en uygun koalisyon ortağı MHP’dir. CHP, düşünülecek son alternatif olmalıdır. Hatta hiç düşünülmemelidir; bütün yollar tüketildiyse, derhal erken seçime gidilmelidir
Fakat koalisyon spekülasyonlarının bazı arkadaşların canını sıktığı vakıa...
Paralel cenahın enforme ettiği bu arkadaşlar, HDP’nin dışarıdan destek vereceği bir “CHP-MHP koalisyonu” istiyorlar.
Koalisyonun ismi “Yüce Divan Hükümeti” olmalıymış.
Bu hükümet, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlıktan indirdikten ve bütün yandaş gazetecileri içeri tıktıktan sonra “erken seçim” kararı almalıymış.
Haa... Bu hükümeti, Gezi yiğidi Sırrı Süreyya Önder ve Aydın Doğan’ın memurları da destekliyor.
Nasıl bir hükümet olacağını siz tahayyül edin artık.
Kullanışlı garson
Herkes senin kadar “kullanışlı” değil aslan parçası... Bırak kullanışsızları tarih ayıklasın... Sen neden nefesini tüketiyorsun?
Demiştim ki, “Greve bayılıyorsun. Sendikacılığa tapıyorsun... Patronunun damadına ait havayolu şirketinde neden sendika yok, neden grev yapılamıyor? Grev sever bir sendika dostu olarak sen neden burada bir eksiklik görmüyorsun?”
Kullanışlı bir yiğit olduğun için tavana bakmayı tercih ettin.
Bazı sorularıma niçin cevap alamadığım da, böylece (kullanışlı bir garson olmayı tercih ettiğin için), kendiliğinden ortaya çıkıyor galiba...
Delikanlı ol, hangi basın patronunun hangi ballı şartlarla (ve hangi hizmetinin karşılığı olarak) TEDAŞ ihalelerine, Dışbank’a, Petrolofisi’ne “konduğunu” ve devleti nasıl tokatladığını yaz. O basın patronunun generallere olan aşkını yaz...Şems Aydın’ı yaz...
Bu basın patronu, kendisine TEDAŞ ihalesi olarak dönecek süreci anlatırken, “1997 yılında ordunun baskısı sonucu istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi” diyordu. Sen iyi tanıyorsun onu.
İkincisi şu:
Hakaretlerine, mukabil hakaret bekleme.
Müptezellikte kimse seninle yarışamaz.