Darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan gazeteci - yazar Ahmet Altan'ın 13 Nisan 2015'te verdiği söyleşide Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla 1 yıldan 4 yıl 8 aya kadar hapsi istendi. İddianamede, "Kuşkusuz ifade özgürlüğü sınırları oldukça geniş tutulmalı özgürlük anlayışına öncelik tanınmalıdır. Ancak yazı içeriğinde Cumhurbaşkanına atfedilen sözlerin eleştiri sınırlarını aşan ve hakaret teşkil edebilecek mahiyette sözler olabileceği değerlendirilmiştir" ifadesi yer aldı.
15 Temmuz darbe girişimi öncesinde kardeşi Mehmet Altan'la katıldığı televizyon programında 'subliminal mesaj' vererek darbeye zemin hazırlama suçlamasıyla 12 gün gözaltında kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Altan, savcılığın itirazı üzerine "darbeye teşebbüs ettiği" iddiası ve 'FETÖ üyeliği' suçlamasıyla 23 Eylül'de tutuklanmıştı.
Altan, söz konusu tarihte Grihat.com.tr'ye şu açıklamaları yapmıştı:
"Hırsızlık yaparken yakalandıkları için darbecilere sığınıyorlar. O yüzden bütün darbecileri, Ergenekoncuları, derin devleti, katliam sanıklarını bıraktılar. Erdoğan, siyasetle, seçimle başkan olmayacağını gördükçe orduya yanaşıyor. Çünkü Erdoğan da, AKP de muhalefete düşmeyi göze alamaz. Muhalefet olmak siyasi bir sonuç değil onlar için. Muhalefete düşmek, onca suçtan yargının önüne çıkmak demek. Bunu önleyebilmek için siyaset dışı yollara sapıyorlar"
"Erdoğan, bu süreci, kendi başkanlığı için bir koz olarak gördü. HDP ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dediği andan itibaren, ‘barış süreci’nden vazgeçti. Kürtlere, ‘Barış istiyorsanız faşist bir diktatörlüğü kabul edin’ diyor. Bu, ahlaksız bir tekliftir. Kürtler, faşizmle barış olmayacağını görünce de orduyu devreye sokuyor iktidar. İnsanları öldürtüyor"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 2 sayfalık iddianamede bir internet sitesinde Ahmet Altan ile yapılmış olan söyleşiye yer verildiği belirtildi. Söyleşiyle ilgili başlatılan soruşturma kapsamında ifadesi alınan Ahmet Altan, konuşmanın içinde hakaret sözcüğünün olmadığını yalnızca eleştiri yaptığını söylediği iddianamede kaydedildi
"Hakaret teşkil edebilecek sözler..."
İddianamede, "Şüphelinin gazeteci olması sebebiyle ifade özgürlüğünden en geniş şekilde yararlanma hakkı bulunmalıdır. Gazeteci aynı zamanda kamunun bekçisidir. Ancak ifade özgürlüğünün başkalarının itibarları noktasında bir sınırı da bulunmaktadır. Kuşkusuz ifade özgürlüğü sınırları oldukça geniş tutulmalı özgürlük anlayışına öncelik tanınmalıdır. Ancak yazı içeriğinde Cumhurbaşkanına atfedilen sözlerin eleştiri sınırlarını aşan ve hakaret teşkil edebilecek mahiyette sözler olabileceği değerlendirilmiştir" denildi.
"Hata olmuş, şikayetimiz devam ediyor"
İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan ilk duruşmaya Ahmet Altan katılmadı, tarafları avukatları temsil etti. Şikayetçi Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Murat İlvan şikayetlerinin devam ettiğini söyleyerek "Her ne kadar daha önce davadan feragat ettiğimize dair dilekçe göndermiş isek de bir çok benzer dava söz konusu olduğundan yaptığımız dosya numarası ile ilgili hata yüzünden sehven gönderdik. Şikayetimiz devam etmektedir. Davaya katılmak istiyoruz" dedi.
"Vazgeçmeden dönmek mümkün değil"
Ahmet Altan’ın avukatı ise "Son gelen dilekçeden şimdi bilgi sahibi olduk. Ancak şikayetten, vazgeçmeden dönmek mümkün değildir. Bunun dikkate alınmasını talep ederim. MüvekkilimizSilivri Cezaevi’nde tutuklu olup burada bir sonraki duruşmaya getirilmesini talep ediyorum" diye konuştu.
"Uzlaşılmış bir husus yok"
Tekrar söz alan Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı, "Bizim feragat beyanımız sadece bizden sadır olmuş bir tasarruf olabilir zira karşı tarafla görüşülüp uzlaşılmış bir husus yoktur. Karşı tarafın bir katkısı da yoktur. Bu hususun dikkate alınması gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Cezaevinden getirilecek
Suçtan zarar görme ihtimaline binaen Recep Tayyip Erdoğan’ın davaya katılan sıfatıyla katılmasına karar veren mahkeme, sanık Ahmet Altan’ın ifadesinin alınması için cezaevine celbi hususunda müzekkere yazılmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.