07 Haziran 2016 20:44
Agos gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazan ve Ermeni toplumundan yoğun tepki alan Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan'a cevap verdi. Agos, “Zat-ı Alilerinize akıl, fikir, izan diliyoruz” başlıklı mektupta Ateşyan’a “Mektubu, o cemaate mensup olan ancak sizin dile getirdiğiniz görüşlerin içerik ve üslubuna katılmayanların sesi olarak kabul edin” diyerek cevap verdi. Mekupta, "Geleneksel çizgide kalınarak dengeli bir duruş sergilenmesinin bazılarının hoşuna gitmeyeceğinin bilincinde olduğunu söylemişsiniz. Doğrusu bir kul edasıyla iki büklüm olmanın neresi duruştur, onu da anlamakta zorluk çekiyoruz" ifadeleri yer aldı.
Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan, Almanya’nın Ermeni Soykırım Tasarısı’nı kabul etmesi üzerine Erdoğan’a bir mektup yazmıştı. Ateşyan, mektupta tasarının kabulünü “Ermeni Milletinin emperyalist güçler tarafından kullanılması’ olarak tanımlamış, kararın ‘Ermeni milletinde derin bir üzüntü yarattığını’ savunarak ‘Yüksek Makamımıza arz ederiz” demişti.
Agos’un yazdığı mektup şöyle:
"Sayın Başepiskopos,
"Almanya’da kabul edilen Ermeni Soykırımı yasasına ilişkin Cumhurbaşkanı’na hitaben ve ‘Türkiye Ermenileri Cemaati olarak’ ifadesiyle yazmış bulunduğunuz mektubu teessür, öfke ve hicap duyguları ile okumuş bulunmaktayız. Bu mektubu, o cemaate mensup olan ancak sizin dile getirdiğiniz görüşlerin içerik ve üslubuna katılmayanların sesi olarak kabul edin.
"Bir halkın vatandaşı olduğu devletin kararı ve sistematik uygulaması ile yaşadığı topraklardan neredeyse topyekûn silinişini, ‘Birinci Dünya Savaşı’nın trajik dönemlerinde cereyan etmiş olaylar’ şeklindeki devlet söylemiyle tarifiniz, sizin de dahil olduğunuz halkın nezdinde atalara, kurbanlara ve kalanlara hakarettir.
"‘Vatandaşlık bağlarıyla bağlı olduğu Devlet’e karşı yükümlülüklerini kusursuz yerine getiren, ve kendisini bu ülke insanlarından farklı görme kompleksinden sıyrılmış, gerektiğinde kanun ve nizam çerçevesi dahilinde hakkını korumasını bilen Hıristiyan-Ermeni Türk vatandaşlar’ olarak tanımladığınız toplum, homojen bir yapı olmayıp kendi bağımsız his , kanaat ve değişmez hakikat bilgisine sahip bireylerden müteşekkildir. Mesele şu ki, Ermeniler kendilerini farklı gördüğü için değil, 1915 sonrası da 1942 Varlık Vergisi, 1955 6-7 Eylül yağmaları, Kıbrıs dönemi gerginlikleri başta olmak üzere siyasetin gerildiği her ortamda ayrımcı, faşist ve alenen tehditkâr söylemlere, tehditlere maruz kalmış; 19 Ocak 2007’de de kendini iki halkın barışına adamış en kıymetli seslerinden Hrant Dink’in öldürülüşüne şahit olmuştur.
"‘Patriklik Makamı olarak Türkiye ve Ermenistan’ın dostluğu ve iyi komşuluk ilişkileri içerisinde olmaları için dua etmeye devam ettiğinizi’ söylerken, hitap ettiğiniz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta olduğu gibi, daha iki gün önce bir kez daha ülkedeki Ermenistan vatandaşlarını tasarının kabulüne tepki olarak tehdit edişini kendinize, vicdanınıza nasıl açıklamaktasınız? O sözleri belki unutmuşsunuzdur diye size buradan bir kez daha hatırlatalım: “Şu anda ülkemde 100 bine yakın Ermeni var. Bunların yarıya yakını bizim vatandaşımızdır. Şu anda bizim ülkemizde yaşıyorlar, burada çalışıyorlar ama bir de bizim vatandaşımız olmayan bir o kadar da şu anda Türkiye'de Ermeni var. Biz eğer bu noktada böyle bir hassasiyeti gözetmemiş olsak şu anda bizim vatandaşımız olmayan Ermenileri biz niye ülkemizde tutalım? Şu anda Avrupalıların yaptığı gibi biz de onları Ermenistan'a göndeririz. Yaparız bunu!”
"‘Geleneksel çizgide kalınarak dengeli bir duruş sergilenmesinin bazılarının hoşuna gitmeyeceğinin’ bilincinde olduğunu söylemişsiniz. Doğrusu bir kul edasıyla iki büklüm olmanın neresi duruştur, onu da anlamakta zorluk çekiyoruz.
"Ermeni Soykırımı, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak Ermenilerden bağımsız bütün insanlığın meselesidir. Zira, iyiliğine duacı olduğunuzu ifade ettiğiniz halkların ortak geleceği sizi kendi tarihinizi inkâr edecek noktaya getirecek baskıların hissedilmediği onurlu bir yüzleşme sonrasında mümkündür.
"Sayın Başepiskopos,
"‘Alman İmparatorluğu’nun bu trajik olaylardaki menfi rolünün iki satırla geçiştirilmesi’ demenizden anlıyoruz ki, siz o içeriği hiç kavrayamamışsınız. Alman İmparatorluğu’nu bu cürmün doğrudan suç ortağı ilan eden metnin neredeyse yüzde seksenlik bölümü Almanya’nın kendi tarihi ile hesaplaşmasından oluşmaktadır. Keza, tasarının iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin en yoğun olduğu bir dönemde kabulü, ‘travmanın uluslararası alanda kullanılması’ iddianızı boşa çıkarmaktadır.
"Devam edelim; “Ermeni milleti nezdinde bir travma yaratmış bu acının uluslararası siyaset arenasında kullanılması gerçekten bir hüzün ve bir acı kaynağıdır” demişsiniz. Doğrudur, sizi bu mektubu yazmaya iten baskı, bizler için hüzün ve acı kaynağıdır. Keza Türkiye Ermeni toplumunun üst ve alt kimlikleri, dediğiniz gibi bu yasanın kabulünden değil sizin bu satırlarınızdan yara almıştır. Hele “Ermeni Milletinin emperyalist güçler tarafından nasıl kullanıldığı gerçeğin”den bahsiniz, sizin bu resmi devlet söyleminizi kullanacak çevreler dışında, kendi halkınız nezdinde ibretlik bir inkârcı söylem olarak kayda geçmiştir. Bu söylemin yakın gelecekte kimler tarafından ‘coşkulu alkışlarla’ karşılanacağı görülecektir.
"Bu vesileyle sizin mektubunuzdaki dille ifade edecek olursak, duyduğumuz teessürü ve ilaveten isyan ile öfkeyi bir kez daha dile getiriyor, Zat-ı Alilerinize akıl, fikir, izan ihsan etmesini Allah’tan diliyoruz. Bir iç savaş ortamında her gün insanlar öldürülürken, ‘yurdumuz insanına yararlı hizmetlerde bulunan Devlet Ricalini çalışmalarında başarılı kılmasını’ dilediğiniz Yüce Allah’tan size de vakur duruş niyaz etmesi de en büyük temennimizdir.
"En derin saygılarımızla."
Aram Ateşyan imzasıyla Türkiye Ermenileri Patrikliği facebook hesabından yayımlanan mesajın tamamı şöyleydi:
"Sayın Cumhurbaşkanımız,
"Birinci Dünya Savaşı’nın trajik dönemlerinde cereyan etmiş olaylar hakkında Almanya Cumhuriyeti Millet Meclisi’nin aldığı karar, Milletimiz nezdinde derin bir üzüntü yaratmıştır. Türkiye Ermenileri Cemaati olarak bu üzüntüye paydaş olduğumuzu, kalbi ve samimi duygularımızın bir ifadesi olarak Yüksek Makamınıza arz ediyoruz.
"Türkiye Ermenileri Patrikliği, vatandaşlık bağlarıyla bağlı olduğu Devlet’e karşı yükümlülüklerini kusursuz yerine getiren, ve kendisini bu ülke insanlarından farklı görme kompleksinden sıyrılmış, gerektiğinde kanun ve nizam çerçevesi dahilinde hakkını korumasını bilen Hıristiyan-Ermeni Türk vatandaşlarının duygularına tercüman olmayı kendisine şiar edinmiş dini bir kurumdur. Patriklik Makamı, geleneksel çizgide kalınarak dengeli bir duruş sergilenmesinin bazılarının hoşuna gitmeyeceğinin de bilincindedir. Bu kutsal makamda görev yapan merhum Patriklerimiz, gerek ifadeleri, gerekse takındıkları yapıcı tavırlarla önderlik ettikleri cemaate dini hizmet vermeleri dışında, onlara örnek olacak olumlu davranışlarıyla tarihe geçmişlerdir. Bu büyüklerimizin örnek davranışları günümüzde de rehberimiz olmaya devam etmektedir
"Bu bağlamda, Alman vatandaşlarının oylarıyla teşkil edilmiş bir meclisin, kendilerini seçmiş olan milletin huzuru, refahı, güvenliği ve özet olarak selamet ve esenliği için yasalar çıkarmak olan görevinin yanında, hakkı olmadığı bir konuda fikir beyan etmesi ve bu beyanını yasallaştırması ve bunu da tüm Alman Milleti adına yapması ve kendisini yargıç mevkiinde görmesi kadar hatalı bir davranışta bulunması kabul edilemez.
"Sayın Cumhurbaşkanımız,
"Türkiye Ermeni toplumu o acılı ve de kederli günleri yaşayanların torunlarıdır. Zat-ı Alilerinizin bu yıl yayınladıkları taziye mesajında “Tarih bilinci ve insanlık hukuku gereğince, Osmanlı Ermenilerinin hatıralarına sahip çıkmaya devam edileceği, Türklerle Ermenilerin bin yıla uzanan ortak yaşam kültürünün hatırlatılmasının sürdürüleceği” dile getirilmişti. Müteaddit vesilelerle bu ifade doğrultusunda hareket etmiş olan Patriklik Makamı, bu tutumunu gelecekte de sürdürmeye devam edecektir.
“Tartışmalı bir olgudur”
"Alman İmparatorluğu’nun bu trajik olaylardaki menfi rolünün iki satırla geçiştirilmesi, Osmanlı Türkiyesi’nin suçlanmasından da öte, tamamen suçlu ilan edilmesi etik açıdan tartışılacak bir olgudur. Ayrıca yasallaşan tasarının Alman kamuoyunun hissiyatına ne derece tercüman olduğu gerçekten tartışmalıdır.
"Birçok vesilelerle ifade ettiğimiz gibi, Ermeni milleti nezdinde bir travma yaratmış bu acının uluslararası siyaset arenasında kullanılması gerçekten bir hüzün ve bir acı kaynağıdır. Kabul edilen bu yasa ve bununla aynı niteliği haiz yasalar bizleri derinden yaralamaktadır. Ermeni milletinin tarih sayfalarındaki bu acısı, ne yazık ki uluslararası siyaset platformunda Türkiye’yi ve Türk Milleti’ni suçlamak ve cezalandırmak için bir araç olarak algılanmakta ve bu sakil anlayış nedeniyle Türkiye Ermeni toplumunun üst ve alt kimliklerinin yara almasına neden olmaktadır. Bu ve bu gibi yasaları coşkulu alkışlarla kutlayanların araladıkları pencereden, bir gerçek yaşam manzarasının varlığını gözlemliyoruz. Duymak ve dinlemek için kulakları olanlar, bu manzaradan yansıyan Ermeni Milletinin emperyalist güçler tarafından nasıl kullanıldığı gerçeğinin yankılarını duyabilirler.
"Türk ve Ermeni halkları aynı coğrafyayı paylaşmak durumundalar. Bu iki kadim ve komşu halk nefret ve düşmanlık söylemleriyle birbirinden uzaklaştırılmamalı, tarihin siyasileştirilmesi yerine dostluk ve barış hedefiyle çalışılmalıdır. Ortak tarihi ve benzer gelenekleri olan iki komsu halk, bir gün dostluk atmosferini birlikte soluyacaklardır. Yeter ki, bunun gerçekleşmesi imkânsız görülmesin ve yararı olmayan tohumlar ekilmesin. Bir gün gelecek bu iki halk birlikte tarlalarındaki zehirli otları temizleyecek ve arınmış tarlalara buğday ekecekler. Bununla da yetinmeyecekler. Bu tarlaların buğdaylarından hazırlanmış ekmeği bir sevgi ve dostluk nişanesi olarak tuza banıp paylaşacaklardır.
“Bazıları bu duruşa olumlu gözle bakmayacak”
"Siyaset adamlarının kendi anladıkları şekilde ve siyasi hesapları doğrultusunda, halkımızın bu acıları hakkında fikirlerini beyan ettikleri bir dünyada, Patriklik Makamı olarak Türkiye ve Ermenistan’ın dostluğu ve iyi komşuluk ilişkileri içersinde olmaları için dua etmeye devam edeceğiz. Bu duruşumuz bizler için inancımızın bir gereği olduğu kadar, vatandaşlık duygularımızın da ifadesidir. Aynı zamanda biliyoruz ki bazıları bu duruşumuza olumlu gözle bakmayacak. Allah her iki ülkenin vatandaşlarının yüreklerinde işlesin. Allah, iyiyi ve güzeli inşa etmeye azmetmiş kullarına yardım etsin.
"Bu vesileyle duyduğumuz teessürü bir kez daha dile getiriyor, Zat-ı Alilerinize sağlık, başarı ve mutluluk ihsan etmesini Allah’tan diliyoruz. Ayrıca, yurdumuz insanına yararlı hizmetlerde bulunan Devlet Ricalini çalışmalarında başarılı kılmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.
"En derin saygılarımızla,
"Başepiskopos Aram Ateşyan
"Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili"
© Tüm hakları saklıdır.