Eritreli 21 yaşındaki Shewit Ghezea beş yıl önce kız kardeşiyle birlikte ülkesindeki askerî dikta rejiminden kaçarak Sudan ve Mısır üzerinden iki aylık bir yolculuk sonrası İsrail’e gelmiş. Mısır’ın Sina Yarımadası’ndan İsrail’e geçebilmek için kaçakçı çeteye bin 500 dolar ödemiş. Ghezae, kendilerine günde sadece bir bardak su verildiğini, onu da paylaşmak zorunda olduklarını belirtiyor ve yaşadıklarını "Çok zordu. Yolda ölen birini gördüm” diye anlatıyor.
Ancak Shewit Ghezea İsrail’de de huzur bulmamış. İsrail’in resmî mülteci statüsü tanımaması nedeniyle sadece sınır dışının ertelenmesi yoluyla ülkede kalabiliyor. Bunun için birkaç ayda bir İçişleri Bakanlığı’na yeni vize başvurusu yapması gerekiyor. Pek çok sığınmacı gibi onun da çalışma izni yok. İbranice öğrenip ufak tefek işlerde çalışarak Tel Aviv’deki tek odalı evinin kirasını çıkarmaya çalışan Ghezea, çalışma izni olmadan işverenin insafına kaldıklarını, paralarının her zaman ödenmediğini belirtiyor.
Çöle gönderilme korkusu
İkamet izni sorununun gündelik ayrımcılıktan da kötü olduğunu belirten Eritreli sığınmacı, İsrail parlamentosunda aralık ayında kabul edilen yeni yasanın kendilerini korkuttuğunu söylüyor. Yasa, İsrail makamlarına sığınmacıları yargıç denetimi olmadan ülkenin güneyindeki Negev Çölü'nde kurulan kampa gönderme imkânı tanıyor.
İsrail’de birkaç haftadır süren protestolarda sığınmacıların içinde bulunduğu zor duruma dikkat çekilmek isteniyor. Eritreli Schewit Ghezea da gösterilere katılan aktivistler arasında. Hoparlörlerden “Biz mülteciyiz, iltica hakkına ihtiyacımız var” diye seslenerek İsrail kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. İsrail kamuoyu ise bu konuda ikiye bölünmüş durumda.
Bir İsrail vatandaşı, “Ben bunu destekliyorum. Onlar için ülkemizde yeterince yer olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çok da uzun olmayan bir zaman önce biz kendimiz de mülteci konumundaydık, başımızı sokabilecek yer arıyorduk. Bunu unutmamalıyız” derken, bir diğeri “Aralarında bazıları mülteci olabilir. Ama bence çoğu çalışmak için göç edenler. Ülkelerindeki ailelerini arayıp ‘Buraya gelin. Burada iş var’ diyorlar” diye konuşuyor.
İsrail hükümeti de kaçak göçmenlerin arasında büyük çoğunluğun iş bulma umuduyla İsrail’e geldiği, siyasî takibat mağduru olmadığı görüşünde.
‘Artık bireysel başvuru hakkı var’
İsrail’de şu an iltica başvurusunda bulunmuş yaklaşık 53 bin Afrikalı yaşıyor. Çoğu Eritre ve Sudan’dan gelmiş. Bu ülkelerde durum şu an tehlikeli olduğu için geçici olarak sınır dışı edilmiyorlar. Bir yıl öncesine kadar bireysel olarak iltica başvurusunda bulunmaları mümkün değildi.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yigal Palmor, bir yıldır yürürlükteki bir yasayla Eritre ve Sudan vatandaşları için bireysel iltica başvurusunun mümkün olduğunu ancak bunun pek bilinmediğini, gösteri ve protestolarda bu bilgi eksikliğinin rolü bulunduğunu belirtiyor.
Ancak Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları örgütleri yıllardır sürecin adil ve şeffaf olmadığı eleştirisinde bulunuyor. Uluslararası Af Örgütü İsrail şubesinden Adi Drori-Avraham “İnsanlar süreç konusunda bilgisiz, sürece erişimleri zor. Formlar anlayabilecekleri dilde yazılmıyor. Ve bu, uluslararası standartlara uygun bir şekilde adil ve şeffaf bir süreç değil” şeklinde konuşuyor.
İsrail’in devletin kuruluşundan bu yana çok az sayıda iltica başvurusunu kabul ettiğine dikkat çeken Drori-Avraham, başvurunun olumlu yanıtlanması şansının son derece düşük olduğunu, ayrıca hükümetin potansiyel mültecileri gönüllü olarak ülkelerine geri dönmeye teşvik etme politikası izlediğini belirtiyor.