Cumhuriyet gazetesi davası kapsamında tutuklu kalan yazar ve yöneticilerinin nezdinde haksız tutuklamalar karşı çıkmak amacıyla başlatılan Adalet Nöbeti'nin 6 Nisan 2017'deki buluşmasında polis müdahalesi sonrasında gözaltına alınan 9 avukat hakim karşısına çıktı. Mahkeme, 'derhal beraat' talebini reddetti. Duruşma 12 Ekim'e ertelendi.
İstanbul Adliyesi'nde avukatlarca başlatılan Adalet Nöbeti'nin 6 Nisan 2017'deki buluşmasına polis ve güvenlik görevlileri saldırmış, saldırı sonucu Gökmen Yeşil'in burnu, Erkan Ünüvar'ın ise bacağı kırılmıştı. Saldırıda bulunan polisler hakkında takipsizlik kararı verilirken, avukatlar Kemal Aytaç, Gökmen Yeşil, Diren Yeşil , İsmail Anıl Başoğlu, Kıvanç Kayaoğlu, Özge Serdar, Erkan Ünüvar ve Sevinç Sarıkaya hakkında polise direnme suçlamasıyla dava açılarak 3'er yıl hapis cezası ile cezalandırılmaları talep edilmişti.
Cumhuriyet'ten Canan Coşkun'un haberine göre İstanbul 50, Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmaya yargılanan avukatlar Kemal Aytaç , Gökmen Yeşil , Kıvanç Kayaoğlu ve Özge Serdar katıldı. Yargılanan avukatları savunmak amacıyla oldukça küçük olan duruşma salonunda İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz ve Adana Barosu Başkanı Veli Küçük'ün aralarında bulunduğu çok sayıda avukat vardı. Aynı zamanda 400 avukata da dosya ile ilgili yetki belgesi verildi.
“İçimize sindiremiyoruz”
Duruşma başlangıcında İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu söz aldı. Durakoğlu, “Avukatların süpürülerek adliyeden çıkarıldığı bir olgunun yargılamasını yapmayalım. Nasıl karar alırsanız alın yargılamanın yapılmasını içimize sindiremiyoruz. Bir utancı tespit edip çıkalım. Avukatların haksızlığı dile getirirken maruz kaldığı durumun, avukatın adliyeden süpürülerek çıkarılmasının davasının görülmesini anlamıyorum” dedi.
Polis tutanağına tepki
Durakoğlu, davaya dayanak yapılan polis tutanağına tepki göstererek, “Tutanağa göre avukatlar kendi kendini ittiği için yaralanmış” ifadesini kullandı.
Yargılamanın başlamadan bitmesini istediklerini söyleyen avukatlar, derhal beraat talebinde bulundu.
“Adalet Nöbeti yargılanamaz”
Duruşmada yargılanan avukatlardan ilk sözü Kemal Aytaç aldı. Aytaç, neden Adalet Nöbeti tuttuklarını anlatarak, şunları kaydetti:
“Dava konusu nöbet ilk nöbetimizdi. Biz de tam ne yaptığımızı bilmiyorduk. Karşımızdakileri de bilmiyorduk. Bizim hukuksuzluklarla ilgili ses çıkarmamız gerekiyordu. Özellikle Cumhuriyet gazetesinden avukat arkadaşlarımızın da tutuklanması bir işaret fişeği oldu bizim için. Slogan atmadık. Çünkü biz kendimize bu kuralı koyduk. Emniyet müdürleriyle görüşmelerimizde hepsine anlattık. 'Burası adliye, bizim iş yerimiz. Yaptığımız meşrudur' dedik. Buna rağmen bize saldırdılar."
"Emniyet müdüründen özür"
Aytaç, müdahalenin sonraki haftası emniyet müdürünün özür dilediğini söyledi. “Biz haklıyız, meşruyuz” diyen Aytaç, 67 hafta boyunca nöbete katılıp konuşma yapan kişileri saydı ve şunları söyledi:
“67 haftadır tutulan nöbete katılan yüzlerce kişiye dava açılması gerekir eğer suçsa. Burada yargılanması gereken biz değiliz çünkü suç işlemedik. Adalet Nöbeti yargılanamaz ancak alkışlanır, ödüllendirilir.”
“Akıntıya karşı çakıl taşlarıyız”
Aytaç'ın ardından saldırı sırasında burnu kırılan ÇHD İstanbul Şube Başkanı avukat Gökmen Yeşil 'e söz verildi. Yeşil, Soma davasından geldiğini ve orada ödül gibi cezalar verildiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Şayet Adalet nöbetçileri olmasaydı baro başkanlarımız olmasaydı itiraf edenler olmasaydı halkımıza emekçilere yönelik saldırılar daha dizginsiz, pervasız olacaktı. Hesap soran hiç kimse olmayacaktı. Bu ülkede insan hakları, demokrasi için insanca yaşamak için Adalet Nöbetçilerinin varlığına ihtiyaç var. Bu nedenle oradaydım. 67 haftadır da buradayız. Biz itiraz etmeye devam edeceğiz. Akıntı çok şiddetli olabilir bazen ancak bizler akıntıya karşı çakıl taşlarıyız. Şayet bu Adalet Nöbeti , eylemler bizden ibaret olmasaydı, hakimler savcılar daha örgütlü olabilseydi bugün hiçbiri baskı altında olmayacaktı. Yargı mensuplarının kendi hak ve özgürlükleri için daha rahat karar verebilirlerdi. Biz Adalet Nöbeti 'ne, eylemlerimize devam edeceğiz.”
Berkin davasına gelenlere bilenmişler
Yeşil'in ardından sanık avukat Kıvanç Kayaoğlu konuştu. Kayaoğlu, müdahale sırasında polislerin kendinden yaşça büyük bir meslektaşını kalkanlarla sıkıştırdıklarını gördüğünü, kalkanların çekilince yere düştüğünü, meslektaşını yerden kaldırırken gözaltına alındığını söyledi.
Kayaoğlu, gözaltı otobüsünde bekletilirken, bacağı kırılan meslektaşı Erkan Ünüvar'ın elleri kelepçeli bir şekilde getirilerek yaka paça otobüse atıldığını belirtti ve “Gözaltında beklerken çevik kuvvet polislerinin aralarında 'Biz Berkin Elvan davasına gelenlere bilenmiştik. Bunlara nasip oldu' dediğini duydum” diye konuştu.
Yargılanan avukatlardan Özge Serdar ise, “Büyük bir öfkeyle ve kinle müdahale ediyorlardı. Bizim sürekli birada olmamız nedeniyle öfkeliydiler. Polisler, hakimler bir araya gelemiyorlar çünkü” dedi.
“Utanç davası”
Savunmaların tamamlanmasının ardından avukatları savunan avukatların beyanlarına geçildi. Mehmet Durakoğlu , şunları söyledi:
“Bu davanın haklı olup olmadığı çabası meslektaşlığımız açısından kabul edilebilir değil. Bunun polis tarafından yetkisiz, kanunsuz bir biçimde süpürülmesi gibi bir gerçeklik var. Bu bir utanç. Bunun yargılamasının yapılmaması gerekir. Biz haksızlıkların olduğu yerde dururuz. Kendi iş yerlerinde sadece ayakta durarak ifade etmeye çalışmışlar. 67 haftadır nöbet tutuluyor kimse yasa dışı demiyor.”
Ayıplı ve kusurlu dava
Durakoğlu'nun ardından avukat Akın Atalay söz aldı. Atalay, şöyle konuştu:
“Adalet Nöbeti esnasında 3 avukat Silivri'deki hücrelerimizdeydik. Bizlerle dayanışma, hukukumuza sahip çıkmak için toplanan avukatlar adalet talep ettikleri için saldırıya uğradılar. O saldırıyı izlerken duyduğumuz ıstırabı tarif etmek imkansız. Hüngür hüngür ağladık. Elimizden bir şey gelmemesi, arkadaşlarımızın tartaklanmasına bir şey yapamamak kahrediciydi. Şimdi de gerçekten suç işleyenler yerine adalet isteyenlerin yargılanmasına söyleyecek söz bulamıyoruz. Türkiye'de adaletsizliğin ulaştığı seviyeyi gösteren bu dava ayıplı ve kusurlu bir davranıştır. Türkiye'de bunca belgeye araştırmaya bakarak adaletin hukukun ve yargının içler açısı halini görmeyen üzülmeyen hukukçu varsa o kişinin insaf ve vicdanından kuşku duymak gerekir. Adaletsizlik ve yargının çöküşü karşısında susmak ve izlemek yerine nöbet tutarak toplumu uyarma çabası içindedir arkadaşlarımız. Avukatlar adalet dağıtılması gerekirken adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir mekanda adalet için nöbet tutuyorlar. Burada yargılananlar adalet sadece kendileri için değil insanlık değerleri adına herkes için talep ediyorlar. Türkiye'de yargılama deyince suçu kanıtlama çabası anlaşılıyor. Bu zihniyet ve bakış açısını değiştirmek zorundayız. İlk nöbetten bu güne dek kesintiye uğramadan düzenli bir şekilde tutulan nöbetin suç olarak görüldüğü bir toplum çürümüş ve kokuşmuş bir toplumdur. Türkiye bu muameleye layık olmamalıdır. Buna karşı çıkmak hukukun değil insan olmanın da gereğidir.”
Adalet çığlığı
Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz da, “Adalet nöbeti adalet çığlığının sesidir. Meslektaşlarımızın da görevidir. Burada hukuki bir savunma yapmak da mümkün değildir. Kendi suçlarını örtbas etmek için yargılama yapılıyor. Biz Mersin'de de tuttuk nöbet. İzin de almadık. Bu dava muhalif seslere saldırıdır. Bu yargılama polisin saldırısına meşruiyet kazandırmaktır” dedi.
Adana Barosu Başkanı Veli Küçük de farklı seslerin üzerinde yargının baskı unsurunu ortaya koymanın davanın temel amacı olduğunu söyledi ve derhal beraat kararı verilmesinin şartları oluştuğunu söyledi. Avukat Canan Arın da bu davanın açılması ve kabul edilmesinin polis saldırısına prim verme anlamına geldiğini belirterek, “Yarın aynı şey hakimlere de yapılır. Toplumun her kesimine yöneliktir” açıklamasında bulundu.
Avukat Bülent Utku da, polis tutanağının gerçeği yansıtmadığını ve derhal beraat kararı verilmesi gerektiğini ortaya koyduğunu belirtti. Avukat Bahri Belen ise, davaya konu Adalet Nöbetinin tutulduğu gün hukuksuzluklara karşı orada olduklarını söyleyerek, “Ne savcı, ne polis karışabilir bizim nerede duracağımıza” dedi. Avukat Cem Alptekin de soruşturma aşamasında suç işlendiğini söyleyerek, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Hakim, ara kararında, iddianamede müşteki olarak yer alan polislerin bu suçun mağduru olmadığını, müşteki olarak gösterilen 3 polisin tanık sıfatıyla dinlenmesi için duruşmaya çağrılmasına karar vererek, duruşmayı 12 Ekim'e erteledi.