Necatigil'in deyimiyle 'şiirimizin uçbeyi' İlhan Berk, dün yıllardır yaşamını sürdürdüğü Bodrum'da, tam 90 yaşındayken hayatını kaybetti. İlhan Berk, şiirimizin, edebiyatımızın kendine has kişiliklerinden biri olmuştur. Şiiriyle olduğu kadar türler ötesi metinleri, defterleri, resimleri ve desenleriyle de tanınan bir imzaydı İlhan Berk.
1918 yılında Manisa'da doğar İlhan Berk. Şairin güçlüklerle geçen, tuhaf çocukluğu belleğinde önemli bir yer kaplar. Çocuk olma(ma)nın onun için ayrı bir anlamı vardır. "Sanki, çocuk olmamışım ben. (...) Öyle sanıyorum ki benim çocukluğum olmadı derken, babamı, bir onu düşünüyorum da böyle, diyorum." Berk, büyüdüğü evde babasını hiç görmez. Babası, şair doğduğunda, çekip gitmiş ve bir daha eve ayak basmamıştır. Sonraları genç İlhan Berk, babasının öldüğü haberini alınca hiçbir şey hissetmediğini söyleyecektir. İlhan Berk, babasının mezarı nerededir hiçbir zaman bilmemiştir. Sonraki yıllarda da "Bütün bir çocukluk çağı kapalı bir sandık gibi, bir kıyıya atılmış ve hiç açılmamıştı" diye anar o yılları.
Şairin üç ağabeyi ve iki ablası vardır. Annesinin ise onun için yeri ayrıdır. "Annem dünya güzeliydi. Uzun boylu, incecik yüzlü, kâğıtlar gibi beyaz, duruydu. Nilüferler gibi de suskun gizemli." Çocukluğunun en belirgin anıları ise büyük ablası Huriye ile olanlardır. Huriye delidir. Yedi kişilik evlerinde tek başına bir odada kalan ablasıyla en çok iletişim kuransa İlhan Berk'tir.
Çocukluğunda ve daha sonraları hayatında etkisi olacak bir diğer kişiyse yanında çıraklık yaptığı dişçidir. Şair, onun teşvikiyle okur. Ustası bir köy öğretmeninden dördüncü sınıfa kadar okumuş gibi bir belge alıp, onu beşinci sınıfa yazdırır. İlkokulu, ortaokulu onun yardımıyla bitirir. Öğretmen okulunu bitirene kadar desteğini görür.
İlhan Berk, ilk şiirlerini ortaokulda yazar ve Manisa halkevi dergisinde yayımlatır. Berk, hiçbir zaman iyi bir öğrenci olduğunu düşünmez; ama yazmak onun için bir tutkudur. Bu tutku ilkokulda başlar. O zamanlar bile yazmak Berk'i her şeyden, ailesinden, arkadaşlarından, dünyadan uzaklaştırır.
Varsa yoksa şiirdir hayatı. İlk şiir kitabını on yedi yaşındayken 1935 yılında yayımlar. 1944 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nün Fransızca Bölümü'nü bitirir. Berk üniversiteyi bitirdikten sonra öğretmenlik yapmaya başlar. Şair, hiçbir zaman iyi bir öğretmen olduğunu da düşünmez. Çünkü onun asıl işi şiirdir.
Öğretmenlik yaptığı zamanlarda yağmurlu günlerin dışında hep açık havada ders yaptırır öğrencilerine. Bütün sınıfı otların, çayırların üzerine yatırıp gökyüzünü baktırır. Sınıfta ders yaptığında da doğa üzerine dersler verir. İlhan Berk, bu yıllarda da yazmaya devam eder ve yeni kitapları bir bir yayımlanmaya başlar.
Berk 1953 yılına kadar çıkardığı kitaplar ile gerçekçi bir şair görüntüsü sergiler. 1953 yılında Yenilik dergisinde yayımladığı 'Saint-Antoine'ın Güvercinleri' şiiri ile daha sonraları “İkinci Yeni” adını alacak akımın habercisi olur ve sonunda İlhan Berk İkinci Yeni şiirinin en önemli isimlerinden biri ve savunucusu olur.
Ömrü boyunca yaşadığının bir belirtisi olarak yazar. Bu dünyada yaşadığının bilinmesini isteyen şairlerin başında gelir İlhan Berk. "Yazmak, bu anlamda, önce kendimi sonra da yeryüzünü var etmektedir. Yazmanın böyle bir anlamı var benim için. Bunun için
gökyüzü
kent
orman
saç
su
y harfi
deniz
birer sözcük değil, benim varolma edimlerimdir. (...)
Açıklamak istediğim tek bir şey var: BEN."
Şair 1970 yılında Ziraat Bankası'ndan emekli olunca eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşir. Ölümüne kadar orada yaşar.
İlhan Berk'in ölümüne kadar aralıksız yazmayı sürdürmesi ihtiyarlık düşüncesinin şairde var olmadığındandır. "Bende ihtiyarlık düşüncesi var olmadı.
Bugün ihtiyar olduğum bu dünyaya bakarken, dünyaya bugün gelmişim gibi düşünüyorum. Bu yüzden ihtiyarlık bir sayı, bir sözcük olmaktan öteye gitmiyor bende."
Yalnız ihtiyarlık değil ölüm düşüncesi de şairin vaktini hiç ayırmadığı sözcüklerdendir neredeyse.
"Öte yandan, ölüm de bende bir sözcükten öteye gitmemiştir. Ona da kapalıyım. Ağaç, kuş, ot, saç, göz gibi bir sözcük ölüm de. Bir kitabın bir sayfasıdır sanki. Bir fotoğrafın arabıdır ya da. Boş bir bardak..."
* Radikal gazetesinden alınmıştır