İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- BİRLEŞMİŞ Milletler\'de (BM) gündeme gelen, hazırlıkları süren okyanus ve denizlerin yüzde 64\'ünü oluşturan, Türkiye\'yi de Akdeniz nedeniyle yakından ilgilendiren ‘Ulusal Yetki Alanları Dışında Kalan Açık Denizlerin Korunması’ konusu bilim insanları ve alanlarında yetkili isimler tarafından ele alındı. BM Uluslararası Hukuk Komisyonu üyesi Dr. Nilüfer Oral, Türkiye’nin \'Deniz görüşünün\' biraz dar olduğunu ifade ederken, \"Dünya ile birlikte açık denizlere biraz açılmamız bence iyi olur\" dedi.
AÇIK DENİZLERDEN YARARLANMADA ÖZEL HÜKÜMLER VAR
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından İstanbul Deniz Ticaret Odası’nda dün düzenlenen ‘Ulusal Yetki Alanları Dışında Kalan Açık Denizlerin Korunması’ konulu çalıştayda BM tarafından geçen Eylül ayında düzenlenen açık denizlerin korunması konulu toplantı ve Türkiye’ye olası etkileri ele alındı. TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, okyanus ve denizlerinin yüzde 64’ünü ‘Açık denizlerin’ oluşturduğunu belirterek şunları söyledi:
“Açık denizlerin uluslararası sözleşmelerde ayrı yeri var. Bu alanlardan yararlanmak deniz taşımacılığı yapmak, bilimsel araştırma veya suçlu takibi, balıkçılık gibi faaliyetler için özel hükümler bulunmaktadır. Açık denizler, bütün uluslara ait. Ancak, bunun da kuralları var. Bu toplantının amacı bu konuda uluslararası bir sözleşme taslağı oluşturmak ve müzakere süreci başlatmaktır. Açık denizler veya ulusal yetki alanı dışı denilince akla ilk gelen gemicilik ve balıkçılıktır. Yine derin deniz madenciliği, petrol çıkarma ve son zamanlarda denizsel genetik kaynaklar öne çıkmıştır. \'Mavi büyüme\' olarak bilenen okyanus ve denizlerin potansiyelinin ortaya çıkarılması ve denizcilik araştırmaları sürdürülürken, halen 862 tür deniz canlısı, başta ilaç ve besin elde etmek için açık denizlerden çıkarılmaktadır. Üstelik bu canlıları değerlendiren ülke sayısı 10 kadardır ve kalan 165 açık denizden yararlanmamaktadır.”
Prof. Dr. Bayram Öztürk, BM’de katıldıkları toplantıda, açık denizlerle ilgili dünya ülkelerini kapsayan yeni sözleşme hazırlığı yapıldığını ifade ederken, “Çalıştayımızda ağırlıklı olarak Türkiye’nin açık denizler konusunda ne yapması gerektiğini ele alıyoruz. Türkiye, Akdeniz nedeniyle açık denizler konusunda taraftır. Açık denizlerin nasıl koruması, uygulamanın nasıl yönetilmesi, haklarını nasıl koruması gerektiği ve açık deniz balıkçılığında nasıl daha iyi bir yere gelebileceğini görüşeceğiz” dedi.
\"TÜRKİYE\'NİN BU KADAR ÇEKİMSER KALMASI GEREKMİYOR\"
BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun 2017-2021 döneminde görev yapacak 34 üyeden biri olan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Nilüfer Oral, Prof.Dr. Öztürk ile birlikte katıldıkları toplantıda ülkelerin politikaları ile ilgili bilgi verdi. Dr. Oral, açık denizlerin korunması ile müzakerenin hukuki altyapısını, devletlerin değişik görüşlerini anlatırken, çalıştay öncesi DHA muhabirine yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Çalıştayda önümüzdeki ne tür zorluklar olduğunu dile getirmeye çalışacağım. Türkiye’de daha çok Ege, Doğu Akdeniz, Karadeniz’i biraz unuttuk. Deniz görüşümüz biraz dar. Dünya ile birlikte açık denizlere biraz açılmamız bence iyi olur. Akdeniz’de hala açık deniz alanları var ve bunların korunması gerekiyor. Bu işbirliği gerektiriyor. Bu yeni anlaşma bizim taraf olmadığımız 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin altında yapıldığı için Türkiye hala çekimser kalıyor. Bu çalıştayın bir amacı biraz bilinç yaratmak, Türkiye’nin bu kadar çekimser kalması gerekmiyor. Çünkü sonuçta bu bir çevre konusu. Türkiye’nin çekincelerini biliyorum, anlıyorum. Fakat bu konuya katılmakla o çekincelerine zarar geleceğini düşünmüyorum açıkçası.”
Çalıştaya katılan uzmanlar, açık denizlerin korunması ve Akdeniz’deki durumu kapsamlı olarak anlatırken, Türkiye’nin Akdeniz’de koruma kararı alınabilmesi için komşu ülkelerle işbirliğine gidilmesi koşulu bulunduğunu, bu durumun Suriye’nin mevcut durumu, KKTC’nin uluslararası alanda tam tanınmaması nedeniyle sorun oluşturduğu hatırlatıldı.
(FOTOĞRAFLI)