Gündem

Abdülkadir Selvi: 'Ben görevimi yaptım' diyen vatandaş AKP'den 4 şey bekliyor

Abdülkadir Selvi: Gezi'den itibaren sergiledikleri bu hırçın tavırlar, vatandaşı ürkütüyor. YSK'yı ablukaya alan zihniyet, yarın es kaza iktidar olsa vatandaşa hayatı zindan eder

02 Nisan 2014 20:18

Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, 30 Mart’ta AKP’ye oy veren vatandaşların dört beklentisi olduğunu söyledi.

Abdülkadir Selvi “Seçimler bitti, millet kendi iradesine sahip çıktı. Şimdi sıra AK Parti'de. Vatandaş, 'Ben bana düşen görevi yerine getirdim, sıra sende' diyor” dedi ve dört talebi şöyle sıraladı:

"1-Vatandaş, 17 Aralık darbe girişiminde bulunan paralel yapının örgütlü boyutunun ortaya çıkarılmasını istiyor.

2-Paralel yapının, yabancı ülke istihbarat örgütleriyle işbirliğinin aydınlatılmasını talep ediyor.

3-Haklarında yolsuzluk fezlekesi düzenlenen 4 bakanın yargılanarak, suçsuzsa Yüce Divan'da aklanmasını, suçu varsa cezasını çektiğini görmek istiyor.

4- Eski AB Bakanı Egemen Bağış'a ait olduğu iddia edilen ve Müslüman halkımızın boynunu büken, ayeti kerime ile dalga geçilmesinin hesabının sorulmasını talep ediyor."

Selvi, "Vatandaşlarımız bir şey daha talep ediyor. Bunu da Başbakan'dan değil, Fethullah Gülen'den talep ediyor. Bir balkon konuşması ya da özür dilemesi istenmiyor. Hocaefendi cüppesiyle istihbarat oyunlarına neden alet oldu, hizmeti kirli işlere bulaştırıp, neden ateşin ortasına attı? Seçim sonuçlarıyla birlikte derin bir sessizliğe gömülen Fethullah Hoca'nın konuşma vakti geldi" görüşünü dile getirdi.

Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (2 Nisan 2014) nüshasında yayımlanan, “AK Parti'den ne bekleniyor?” başlıklı yazısı şöyle:

 

AK Parti'den ne bekleniyor?

 

Seçimleri kazanamayanlar şimdi seçimleri şaibeli hale getirmek için çaba sarf ediyorlar.

Bu zihniyet 1946'da ilk serbest seçimi yaptı. Ondan önce paşa babalarının hazırladığı listeye göre, CHP kodamanları hiç görmedikleri Kars'tan, Sivas'tan milletvekili seçilirdi. Hem seçim sistemi de manken kızımız Aysun Kayacı'ya göre düzenlenmişti. İki kademeli seçim yapılır, CHP'ye kayıtlı üyeler arasından seçilen bir grubun, CHP Genel Merkezi'nden gösterdiği listeyi onaylamaları suretiyle, paşa babalarının demokrasisi işlemeye devam ederdi.

1946'da yapılan, 'açık oy, gizli tasnif' rezaleti bu zihniyetin seçimden ne anladığını ortaya koyması açısından yeter de artar bile. CHP'ye açık oy, DP'ye çıkan oyların Halk Partisi'ne yazılması ise gizli tasnif olurdu. Hem de jandarma dipçiği ve vali baskısı altında.

Bu konuları merak edenler Prof. Dr. Ahmet Demirel'in, 'Tek Parti'nin İktidarı & Türkiye'de Seçimler ve Siyaset' isimli kitabına bakabilir. Taşralıyız, maşralıyız ama bakın biz de kitap tavsiye edebiliyoruz.

Arslanköy'ün kahraman kadınlarının mücadelesi sonucunda o devirler geride kaldı. Bak şimdi CHP'liler bile, itirazlarını seçim kurullarına yapıyor. Demokratik haklarını kullanıyorlar. Ama seçim gecesinden başlayarak, YSK'nın önünde sergiledikleri hırçınlıklar, sağduyulu vatandaşı rahatsız etmeye başladı.

CHP'lilerin anlamak istemediği nokta burası.

Gezi'den itibaren sergiledikleri bu hırçın tavırlar, vatandaşı ürkütüyor. YSK'yı ablukaya alan zihniyet, yarın es kaza iktidar olsa vatandaşa hayatı zindan eder.

CHP'nin kaybettiği ama anlamadığı nokta burası. CHP, güven vermek yerine ürkütüyor. Bu tavır biraz daha devam ederse, seçim kararı alınsın vatandaş bu kez Melih Gökçek'i daha yüksek oyla seçer. Ayrıca itiraz ettikleri yerlerde yeniden sayım yapılıp, CHP'nin oyu düşer AK Parti'nin oyu artarsa şaşırmam. Çünkü bu CHP ne yaptığını bilmiyor.

CHP'yi, CHP'ye havale edip AK Parti'deki gelişmelere dönmek istiyorum. AK Parti açısından kritik bir sürece girildi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Başbakan Erdoğan'ın tercihine bağlantılı olarak üç dönem kuralı ve AK Parti'nin başına kimin geçeceği konusu.

Gezi sürecinden bu yana yaşananların arka planında da bu kavga yatıyordu. Çankaya'ya giden süreci kimin yöneteceği ve AK Parti'nin geleceğini hangi iradenin şekillendireceği bugün AK Parti'nin önünde en çetin sınavlardan biri olarak duruyor.

Seçim gecesi, 'Niye yüzde 55 alamadık?' diyerek, partisinin önüne yeni bir hedef koyan Başbakan, 31 Mart'tan itibaren yeni süreci şekillendirmek için kolları sıvadı.

Başbakan, seçim gecesinden itibaren partisinin yetkili kurullarıyla görüşüyor. Bu daha çok seçim sonuçları, itirazlar ve bundan sonraki takvime dönük çalışmalar. Ama kısa süre içerisinde gündem yeni süreç olacak. Başbakan'ın, 'özgül ağırlığı yüksek' isimlerle bir araya gelip bir 'hata-sevap cetveli' çıkaracağı söyleniyor. Gezi olaylarından sonra bu yapılmış ve çok yararlı olmuştu. Başbakan'ın yapacağı tercihler, AK Parti'nin Türkiye'nin geleceğinde olup olmaması derecesinde hayati öneme sahip. Şimdiye kadar tehlikeli sularda AK Parti gemisini karaya oturtmadan, daha büyük limanlara taşıyan Tayyip Kaptan'ın, yeni sınavdan da başarıyla çıkacağından eminim.

Seçimler bitti, millet kendi iradesine sahip çıktı. Şimdi sıra AK Parti'de.

Vatandaş, 'Ben bana düşen görevi yerine getirdim, sıra sende' diyor.

1-Vatandaş, 17 Aralık darbe girişiminde bulunan paralel yapının örgütlü boyutunun ortaya çıkarılmasını istiyor.

2-Paralel yapının, yabancı ülke istihbarat örgütleriyle işbirliğinin aydınlatılmasını talep ediyor.

3-Haklarında yolsuzluk fezlekesi düzenlenen 4 bakanın yargılanarak, suçsuzsa Yüce Divan'da aklanmasını, suçu varsa cezasını çektiğini görmek istiyor.

4- Eski AB Bakanı Egemen Bağış'a ait olduğu iddia edilen ve Müslüman halkımızın boynunu büken, ayeti kerime ile dalga geçilmesinin hesabının sorulmasını talep ediyor.

Vatandaşlarımız bir şey daha talep ediyor. Bunu da Başbakan'dan değil, Fethullah Gülen'den talep ediyor. Bir balkon konuşması ya da özür dilemesi istenmiyor. Hocaefendi cüppesiyle istihbarat oyunlarına neden alet oldu, hizmeti kirli işlere bulaştırıp, neden ateşin ortasına attı? Seçim sonuçlarıyla birlikte derin bir sessizliğe gömülen Fethullah Hoca'nın konuşma vakti geldi.

Ses ver Pensilvanya, susmak sana yakışmıyor…