ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma dünyanın büyük kısmı tarafından kınandı. Peki, bu tartışmalı adım bölgenin başlıca oyuncuları, barış süreci ve kentin kendisi için ne anlama geliyor, ne sonuçlar getirebilir? İngiliz Guardian gazetesinden derledik.
Eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin barış misyonunun 2014'te başarısızlıkla sonuçlanmasından bu yana barış süreci zaten fiilen can çekişiyordu.
Ancak ABD dışında uluslararası toplum, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasının, herhangi bir anlamlı barış sürecini yeniden canlandırma umutları açısından felaket olduğunu söylüyor.
Kudüs'ün statüsü, diplomatların iki taraf arasında müzakere sürecinde çözülmesi gerektiğini söylediği başlıca konulardan biri.
Filistinliler Trump'un duyurusunu, Doğu Kudüs'ün gelecekteki bağımsız Filistin devletinin başkenti olması umutları ve taleplerine son verecek bir adım olarak görüyor.
Çok az Filistinli şiddete geri dönmek istese de, çoğu diplomatik çabaların kendi devletlerine ulaşma amaçlarına çok yaklaştırmadığını hissedecek ve doğrudan harekete geçmenin dışında pek bir seçenekleri kalmadığını değerlendirecek.
İsrail hükümeti sevinçli. Doğu Kudüs'ü 1967'deki altı gün savaşlarında ele geçirip sonra ilhak eden İsrail "ebedi ve bölünmez" başkenti olduğunu iddia ediyor ve uzun süredir bunun uluslararası arenada tanınmasını istiyor.
Çok sayıda İsrailli politikacının Filistinlilerle müzakere yoluyla pek bir kazanım elde edilemeyeceği görüşünü de güçlendirecek.
İşgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan 200 bin Yahudi yerleşimci de sevinecek.
Trump'ın bu hamlesi zaten çalkantılı haldeki bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracak. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin bölgeyi ve dünyayı ufukta sonu gözükmeyen bir yangına sürükleyeceğini" söyledi.
Türkiye ayrıca İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesebileceğini belirtti.
ABD'nin bölgedeki önemli müttefiki Suudi Arabistan bu kararın Riyad'ın barış sürecini yeniden canlandırma çabalarına darbe vuracağına inanıyor.
İsrail'e komşu Arap ülkeleri Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye de Trump'ın kararını kınadı.
ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması çoğu Batı Avrupa ülkesinde kaygı yarattı.
Ancak buradaki en önemli mesele, AB'nin Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerinde üretilen mallara sıkı bir yasak koymak ya da işgal altındaki topraklarda faaliyet gösteren İsrail işletmeleriyle iş yapmayı reddetmek gibi adımlar atıp, ABD'den farklı bir yola girip girmeyeceği.
Kudüs'teki en üst düzey Hristiyan isim olarak görülen Rum Ortodoks Başpiskoposu 3. Theophilos ve Kudüs'teki 10 kadar diğer kilise lideri Trump'a bir mektup yazıp, kararın "tamir edilemez hasarlara" yol açabileceğini belirtti.
Mektupta kararın "Kudüs ve kutsal topraklardaki nefret, çatışma, şiddet ve acıyı arttıracağı, birlik olma amacından uzaklaştıracağı ve yıkıcı bir bölünmeye doğru götüreceği" belirtildi.
2015'te Filistinliler kentin 850 bin kişilik nüfusunun yüzde 37'sini oluşturuyordu. Çoğu kalabalık evler ve mahallelerde yaşıyor, yeni ev yapma ya da mevcut evlerini genişletmek için inşaat izni alamıyor. Dörtte üçü yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve dörtte biri duvar nedeniyle kentten kopuk mahallelerde oturuyor.
Trump'un son hamlesinin bu insanların koşullarını nasıl iyileştireceğini düşünmek zor.
Ancak Kudüs Belediye Başkanı Nir Barkat "Biz burada, Kudüs'te başkanı alkışlıyoruz" dedi ve şiddete başvuranların "ağır bir bedel ödeyeceği" uyarısında bulundu.