T24 - Halen Ankara Büyükelçisi olan James Frank Jeffrey'nin Bağdat'a gitmesi ihtimali üzerine ABD'nin Türkiye büyükelçiliği görevi için ismi geçen Ricciardone'nin Türkiye, Türkçe ve Kürt meselelerine hâkimiyeti ile tanınan bir diplomat olduğunu belirten Yasemin Çongar, 28 Şubat döneminde Türkiye'de bulunan Ricciardone'nin PKK ile mücadelenin askerî yöntemlerle kazanılmayacağını savunduğunu da ifade etti.
Taraf gazetesi yazarlarından Yasemin Çongar'ın "ABD'den Kürt uzmanı elçi" başlığı ile kaleme aldığı (28 Haziran 2010) başlıklı haberi şöyle:
ABD’den Kürt uzmanı elçi
Obama yönetimi Türkiye’yi, Türkçe'yi ve Kürt meselesini iyi bilen F. Ricciardone’yi Ankara’ya büyükelçi atayabilir.
Türkiye’de Kürt meselesinin bir kez daha şiddet sarmalına tutsak düştüğü ve açılıma bağlanan umutların zayıfladığı bir dönemde, Obama yönetimi, Ankara’ya Kürt meselesini çok iyi bilen ve demokratik çözüm yanlısı bir yetkilisini göndermeyi düşünüyor.
Adını kısaca “Frank” olarak kullanmayı yeğleyen deneyimli diplomat Francis J. Ricciardone, Jr., diplomatik kulislerdeki atama beklentisinin doğrulanması, ardından da Senato’dan gerekli onayı alması halinde, Bağdat’a gitmek üzere Türkiye’den ayrılacağı söylenen James Frank Jeffrey’nin yerine, ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi olacak.
Frank Ricciardone, soyadının çağrıştırdığı gibi, İtalyan kökenli bir Amerikan ailesinden geliyor ve Katolik Kilisesi’ne mensup. Moleküler biyolog Marie Ricciardone’yle evli, iki kızı var. Deneyimli diplomat, Arapça, Türkçe, İtalyanca ve Fransızca biliyor.
'Arabist' bir büyükelçi
1951 doğumlu olan, ABD’nin en iyi yükseköğrenim kurumları arasında sayılan Dartmouth College’ı bitiren Ricciardone, 27 yaşında başladığı diplomatlık hayatının ilk döneminden itibaren daha ziyade “Arabist” diye tanımlanmasına neden olan bir kariyer yaptı.
Arapça bilmesi, 1986-1989 arasında ilk dış görevini Kahire Büyükelçiliği’nde siyasi memur olarak yerine getirmesi, daha sonra Sina Çölü’nde konuşlanan Çokuluslu Güç’te Sivil Gözlemci Ünitesi’ni yönetmesi (1989- 1991), ardından 1993’e dek ABD’nin Amman Büyükelçiliği’nde “ikinci adam” olarak görev yapması, Ricciardone’nin Washington’daki “Arap âlemi uzmanlarından biri” olarak tanınmasını sağladı.
28 Şubat’ta buradaydı
Ricciardone bu arada “Operation Provide Comfort” olarak bilinen ve Irak Kürdistanı’nı Saddam rejiminden korumayı amaçlayan “uçuşa yasak bölge”den sorumlu Türk ve Amerikalı generallere danışmanlık amacıyla İncirlik’te bulundu. Bu dönemde Türkçe öğrendi. Daha sonra da, önce Büyükelçi Marc Grossman, ardından Büyükelçi Mark Parris’in yanında ABD’nin Ankara’daki “ikinci adamı” olarak çalıştı.
Ben, Ricciardone’yi 1995’ten 1999’a uzanan bu dönem zarfında tanıdım ve o günlerdeki “off-the record” (yazılmamak şartıyla yapılan) sohbetlerimizde, gerek Kürt meselesinin siyasi çözüme kavuşturulmasına, gerekse Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği hedefi doğrultusunda demokratik reformlar gerçekleştirilmesi konularına öncelik verdiğini hatırlıyorum.
Tabii, Ricciardone’nin Ankara mesaisinin, 28 Şubat darbesi, ardından da Abdullah Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye teslimi gibi iki kritik gelişmeye denk düştüğünü not etmekte yarar var.
Irak sınırında mülteci saydı
Ricciardone’nin “Kürt uzmanlığı” da, o dönemde başlayan bir birikime işaret ediyor; Amerikalı diplomatın doğrudan sahadaki deneyimleri ve Türkiye ile Irak’taki Kürt siyasetçilerle birebir temasları sonucunda yıllar içinde zenginleşmiş bir birikim bu.
Ağustos 1996’da, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtsever Birliği’ne (KYB) bağlı peşmergeler arasındaki çatışmalara, KDP lideri Mesud Barzani’nin çağrısı üzerine müdahale eden Saddam Hüseyin yönetimi, Erbil şehrinin denetimini ele geçirmiş ve savaş, çok sayıda Iraklı Kürdün Türkiye sınırına sığınmasına yol açmıştı. Sınırdaki insani yardım operasyonunda bizzat görev alıp, Irak Ulusal Kongresi (INC) adlı muhalif gruba mensup birçok kişinin ABD ve Britanya’ya giderek, sürgünde Saddam karşıtı siyasi mücadeleye başlamasına yardım edenlerden biri de Frank Ricciardone’ydi.
Ricciardone, daha sonra, o günlerde üstlendiği görevi, “Türkiye-Irak sınırında oturmuş, mülteci sayıyordum” diye anlatsa da, sınırda yaptığı bu iş, Amerikalı diplomatın Iraklı muhaliflerle iç içe geçireceği dönemin sadece başlangıcıydı.
Saddam karşıtı muhaliflerle çalıştı
Amerikan Kongresi, 1998’de Irak’ın Kurtuluşu Kanunu (ILA) adı altında bir kararı kabul etti. “Yasa hükmündeki” bu kararla, Clinton yönetimi Saddam Hüseyin rejiminin muhaliflerine resmen para ve siyasi danışmanlık sağlamaya başladı.
Frank Ricciardone, Ankara’dan döndükten hemen sonra, kaynağını ILA’da bulan yeni bir göreve atandı. ABD’nin o yıllardaki Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ile Başkan Clinton’a bağlı olarak çalışmaya başlayan Ricciardone’nin unvanı “Irak’ta Geçiş Süreci İçin Özel Koordinatör”dü artık.
Ricciardone, bu sıfatla, 1999-2001 yılları arasında, başta Iraklı Kürtler olmak üzere, Saddam rejiminin karşıtlarıyla yakın ilişki yürüttü.
Irak’ta federasyon, Türkiye’de barış
O dönemde Washington’da gazetecilik yapıyordum ve “Irak’ta demokratik federasyon” fikrini savunan, Irak Kürdistanı’nın özerk bir yönetime dönüşmesi gerektiğine inanan Ricciardone ile, bu yöndeki bir gelişmenin Türkiye Kürtleri ve PKK üzerindeki muhtemel etkilerini birçok kez konuşup yazdım.
Söyleşilerimizden aklımda kalan iki temel vurgu var: Birincisi, Clinton yönetiminin çekirdek kadrosunun birçok mensubu gibi Ricciardone de, INC’nin, Ahmed Çelebi’nin “tek adamlık şov” yaptığı ve Amerika’yı savaşa sürüklemeye çalışan bir grup olmaktan çıkarılması için uğraşıyor; Irak’taki farklı muhalif grupların hepsinin bu yapıda ses bulması gerektiğine inanıyordu.
İkincisi, Ricciardone, PKK ile mücadelenin “askerî yöntemlerle” kazanılamayacağını, özünde “siyasi” olan sorunlar çözümsüz bırakıldığı için şiddetin tırmandığını ve Kürt meselesinin “daha fazla demokrasi” içinde, Kürt kökenli vatandaşların kendilerini her anlamda “eşit” hissetmesini sağlayacak haklara kavuşturulmasıyla hallolabileceğini savunuyordu. Ricciardone, “Saddam sonrası Irak’ta oluşacak federal düzenin Türkiye’de ‘tehdit’ olarak algılanmamasının da, ancak Ankara’nın kendi Kürtleriyle barışmasıyla mümkün olacağı” fikrindeydi.
2000’lerde dört kritik görev
Aradan on yıl geçti ve Saddam rejimi, Clinton, Albright ve Ricciardone’nin o zamanlar öngördüğü şekilde olmasa da, 11 Eylül saldırılarının ateşlediği “zorunluluğa değil, tercihe dayalı” bir savaşla devrildi. Amerika, en büyük bedeli sivil halka ödeten Irak işgalini nihayet sonlandırmaya hazırlanıyor. Ankara artık “federal Irak” gerçeğini kabulleniyor ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile ilişki yürütebilecek olgunluğa büyük ölçüde erişti. Buna karşın, PKK hâlâ Kandil Dağı’nda, şiddet hâlâ sürüyor ve âdil bir siyasi çözüm hâlâ “uzak” görünüyor.
2001-2002 yıllarında, terörizme karşı uluslararası işbirliği üzerine çalışan, ardından sırasıyla ABD’nin Filipinler ve Mısır Büyükelçisi olan, yaklaşık iki yıldır da Afganistan Büyükelçiliği’nde “ikinci adam” olarak bulunan Ricciardone, şimdi bu dört önemli görevin ardından Ankara’ya gelme hazırlığı yapıyor. ABD Senatosu, Ricciardone’ye “yeşil ışık” yakarsa Kürt meselesi, PKK, Bağdat ve Erbil’le ilişkiler gibi konuların yeni büyükelçinin dosyasında öncelik taşıyacağı muhakkak.