Gündem

'Boyum 7 santimetre kısaldı, gittikçe küçülüyorum'

1992'den bu yana kısa bir ara dışında sürekli cezaevinde yatan Yasemin Karadağ avukatına mektup yazdı

21 Mart 2012 10:52

 

T24 - Yasemin Karadağ, avukatına bir mektup yazdı ve maruz kaldığı insan ve hasta hakları ihlallerini anlattı. Karadağ mektubunda " Ben kendimi bildim bileli boyum 1.60’tı. Bugün boyumu ölçtürdüm. 1.53 çıktım. Kemiklerimin zayıflığını erimeyi öğrendim ama bu kadar da beklemiyordum doğrusu. Ne diyebilirim ki anlaşılan gittikçe küçülüyorum" diye yazdı. Karadağ böbrek, ülser, tansiyon hastası ve beyin kanaması geçirmiş.
 
Karadağ'ın Taraf gazetesinde yayımlanan mektubu aynen şöyle:
 
Bakırköy Cezaevi’nde yatan Yasemin Karadağ: Kemik erimesi hastalığı yüzünden boyum yedi santim kısalmış 
 
Merhaba Barkın Hanım Selam ve sevgilerimi iletiyorum size öncelikle. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Havalar yeniden soğudu sağlığınıza aman dikkat edin. İyi olmanızı ümit ederek, size kendi sağlığımdan söz etmek istiyorum. Hastalıklarımla ilgili geçirdiğim evreleri anlatmak istiyorum.
 
1994 yılında Ulucanlar Hapishanesi’nde kronik böbrek yetmezliği sebebiyle, böbreğimin biri ameliyatla alındı. Diğeri de kötü durumdaydı, fonksiyon kaybına rağmen onu en azından kurtarabildik o dönem. Ancak tansiyon sorunu çözülemedi. O günden beri yüksek tansiyon problemi devam ediyor.
 
Kesintisiz 12 yıllık bir tutsaklıktan sonra 2004’ün son aylarında tahliye oldum.
 
Sosyalist düşüncelerimden, devrimci kimliğimden kaynaklı yattım bu kadar uzun süre.
 
Bu süre içinde kalan böbreğimin durumu her geçen gün kötüleşti. Hapishanede hastaneye gitmek bir sorundur. Gitseniz de tedavi olamazsınız. Doktora derdinizi anlatamanız başlı başına başka bir sorundur. Askerin engellemesine maruz kaldığınız nadir zamanlarda da doktorun önyargısına çarparız. Dinlemez bile sizi. Dinlediğinde de psikolojik deyip geçer. Çok tutsağın başına gelmiştir bu durum. Bir hastaneye gidişimde doktoru tek böbrekli olduğuma dahi ikna edemedim. Elimde kalın bir dosya olduğu halde dosyaya bakma gereği bile duymadı doktor. Çanakkale’de Nefroloji Polikliniği olmamasından dolayı zorunluluktan İstanbul’a sevk edilmiştim. Tam yedi buçuk ay Bayrampaşa’da Özel Tıp Hastanesi’nde kaldım. Fakat bir kez yapılan tahlilin dışında hiçbir şey yapılmadan Çanakkale Hapishanesi’ne geri döndüm. Kısa bir süre sonra da 19 Aralık hapishaneler katliamı sürecini yaşadım. Katliamın ardından sürgün edildim. Başka hapishaneye Manisa’da da Nefroloji polikliniği yoktu. İzmir‘e gitmek zorunda kalıyordum. Uzak olmasından dolayı sık kontrol yapılmıyordu. Tahliye olduğum 2004 yılı sonuna dek böbreği korumaya, yüksek tansiyon sorununun başıma dert olmasını sağlamaya arkadaşlarımın yardımı, desteği ile çalıştım.
 
Sosyalisttim. Bu yüzden bir kez daha gözaltına alındım, tutuklandım. Yaptığım müzik de bu sefer tehlike oldu sistem için. 2007 yılında tutuklanıp Gebze Hapishanesi’nde 13 ay tutuklu kaldım. Sonra tahliye oldum. Orada bir kez hastaneye gidebildim. Oysa ben dışarıdayken 1 veya 2 ay içinde hastaneye gitmek zorunda kalan biriydim.
 
Bu sefer 8 Mart 2011’de Şişli’nin göbeğinden kaçırılarak gözaltına alındım. 4 gönlük gözaltı süresi böbreğimi kötü yaptı. Bu gözaltının tahribatını çok geçmeden daha ağır yaşadım. 7 Mayıs’ta yüksek tansiyon sebebiyle beyin kanaması geçirdim. Uzun süre komada kalmışım. Anevizma ameliyatı geçirdim. 10 ay kalkamazcasına yattım. Kısmi hafıza kaybı dengede sorun, mide bulantıları kafada uğultu, şiddetli başağrısı ve sese duyarlılık gibi kalıcı tahribatlarıyla bu süreçten kurtuldum.
 
Henüz yeni yeni kendim gezmeye başlamıştım, yeni yeni ayağa kalktığım bir süreçte bir ay süreyle peş peşe gözaltına alınmam zaten kronik yetmezlik sorunu olan böbreğimi iflasın eşiğine getirdi. Her gözaltı böbreğimin fonksiyonlarını daha da düşürdü.
 
7 Aydır Bakırköy Hapishanesi’nde tutuluyorum. Bu tutukluluk süresince böbreğimin fonksiyonu daha da düştü. Burada hastaneye gidiyorum ancak muayene odasına askerin girmesinden dolayı muayene olamıyorum.
 
Muayene olmayı başardığım nadir zamanlarda öğrenebildiklerimle sınırlı bilgim. Hapishanede tedavisi zor hastalardan biriyim.
 
Tansiyonum, 20/15’e fırladı. Revir doktoru acil sevk ettirdi. Ancak acil sevke rağmen 3 saatte gidebildim hastaneye.
 
Tansiyon ilaçlarım yetersiz kalmış. Bir hafta tansiyon takibi yapıp tahrip kağıdıyla bir hafta sonra yeniden muayene kararıyla geri gönderildim. Bu arada yeni bir tansiyon ilacı daha eklendi. Bir hafta sonra kontrole gittiğimde ne yazık ki muayene olamadım. Asker muayene odasından çıkmadı. Çünkü doktor askerin içeride bulunmasını önemsemedi bile. “Muayene etmeyeceğim bir şey olmaz” diyerek hekimlik mesleğinin etik kurallarını hiçe saydı. İki gün boyunca mide bulantısı nedeniyle dengem iyice bozuldu. Buna rağmen tedavi olmadan geri döndüm.
 
Kullandığım ilaçlar ağır. İki tane dozu yüksek tansiyon ilacı kullanıyorum. Ben doktorla konuşamadığım için hangi ilacı niye kullanıyorum bilemiyorum. En son, evet bunca aydan sonra konuşabildim. Bu da arkadaşlarımın idareyle uzun süre konuşmalarıyla olabildi. Asker bu kez içeri girmedi. İlaçlarımın neye yaradığını öğrenebildim.
 
Fakat bunca zaman sonra meyve yememem gerektiğini öğrendim. Böbrek zorlandığı, hücreler öldüğü içinmiş. Böbrek zorlandığı için süzme görevini yapamıyormuş. Zararlı maddeler kemiklerde birikiyormuş. Bu yüzden bir burkulma, çarpma durumunda kemiklerim hemen kırılıyormuş. Ayrıca kemik erimesi de var. Kemiklerimin durumunu öğrenmeden önce hastaneye iki kez saldırıya uğradım.
 
Birinde daha muayene bitmeden sedyedeyken askerin saldırısına uğradım. Yerlerde sürüklendim ve yaralandım. Bu arada doktor bu işkenceyi izlemekle yetindi. Hiçbir müdahalede bulunmadı. Yaralanmadan dolayı rapor aldım. Buna rağmen bir ay iletişimden men cezası aldım. Bana saldıran asker hakkında suç duyurusuna ise takipsizlik kararı verildi, hem de hızla.
 
İkinci saldırıyı ise ringde yaşadım. Ringde arkadaşımın bulunduğu hücreye geçmek istemem sebebiyle saldırıya uğradım. Bir çuval gibi ringin hücresine atıldım.
 
Ciddi bir yaralanma kırık olmaması tamamen bir şans. Ancak bu nereye kadar gidecek bilmiyorum.
 
En son idrarımın kanlı olması sebebiyle gittim hastaneye. Kan, idrar tahlili yaptırdım. Ancak ultrason da yazdı. İki haftadır bekliyorum ultrason çektirmek için. Daha ne kadar bekleyeceğim ise belirsiz. Bu arada böbrek ne duruma gelir bilinmez.
 
Böbrek ve beyin kanamasından dolayı diyet yapmam zorunlu. Böbrekten dolayı tuz, yağ, protein diyetim var. Yiyemediğim yiyecek sayısı çok fazla. Beyin kanaması ise bünyemi iyice yıprattığı için iyi beslenmem gerekiyor ancak iyi beslenemiyorum.
 
Hapishane yönetimi uzun tartışmalardan sonra diyet vermeyi kabul edebildi. Ancak diyet yemeği bir tane patlıcan, bir veya iki tane havuç ve patates. Kabuklarıyla birlikte. Hepsini birarada suda haşlayıp getiriyorlar. İşte diyet. Hapishane yönetimi diyet veriyor mu? Evet veriyor ama böyle. Ne besleyici bir değeri var ne de benim sağlığıma iyi olan bir diyet. Nitekim hastalığımın geldiği durumdan kaynaklı sürekli mide bulantısı yaşıyorum. Bu zaten yememi etkiliyor. İyice halsizleşince yataktan kalkamıyorum.
 
Böbreğe bağlı kansızlık var ve ileri durumda. Böbreküstü besleri kan yapan hormonu üretemiyor ve sorun kronik olduğu için ben kansızlıktan kaynaklı sorunda yaşıyorum.
 
Midemde ülser var, daha önce tedavi görmüştüm ancak dönem dönem aktifleşiyor. Bu da yememi etkiliyor. Kaldı ki kan yapıcı ilaçlar ve diğer ilaçlar da ağır olduğu için mide koruyucu ilaç almama rağmen de sorun yaşıyorum.
 
Beyin kanamasından dolayı uzun süre görme bozukluğu yaşadım. Şimdi azaldı bu sorun. O dönem hiçbir şey okuyamıyordum. Şimdi kısmen okuyabiliyorum. Kısa süreli oluyor. Çoğunlukla arkadaşlarım okuyorlar bana.
 
Sonuç olarak tüm bu hastalıklardan kaynaklanan arkadaşlarımın desteği ve yardımıyla bu haldeyim. Eğer arkadaşlarımla birlikte kalmıyor olsaydım daha kütü durumda olurdum.
 
Barkın Hanım benim sağlığımla ilgili aktaracaklarım bu kadar. Size bugün öğrendiğim ilginç bir şeyi anlatayım. Ben şaşırdım gerçekten. Bugün revire çıktım kilo alamıyorum zaten ama verirken hiç zor olmuyor. Son dönemde tansiyondan dolayı mide bulantısı ve denge kaybından dolayı zorluklar çekiyorum. Bu yüzden kilo vermişim. Tartıldım 40 kilo çıktım. Beni şaşırtan kilom değil boyum. Ben kendimi bildim bileli boyum 1.60’tı. Bugün boyumu ölçtürdüm. 1.53 çıktım. Kemiklerimin zayıflığını erimeyi öğrendim ama bu kadar da beklemiyordum doğrusu. Ne diyebilirim ki anlaşılan gittikçe küçülüyorum.
 
Müvekkiliniz Yasemin Karadağ

İlgili Haberler