Cezaevlerinde anneleri ile birlikte kalan 668 bebek, bayramı parklarda değil, koğuşlarda karşılıyor. Anneleriyle birlikte koğuşlarda kalan bu bebeklerin yüzde 23’ü henüz 1 yaşını dahi doldurmamış.
Birgün gazetesinden Uğur Şahin’in haberine göre, 0 ila 6 yaş arasında çocuğu bulunan mahkûm kadınlar, ‘iki yıl denetimli serbestlik’ hakkında faydalanabiliyor. Ancak yasa siyasi mahkumları kapsamıyor. Özellikle 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından cezaevinde anneleriyle birlikte kalmak zorunda olan bebeklerin sayısı ciddi şekilde arttı. “Çocuklar ölmesin” diyen Ayşe Öğretmen, bebeğiyle birlikte cezaevine girenlerden biri. ‘İçerideki’ bebeklerin durumunu ise astım ve bronşit hastası Arin bebek özetliyor. Henüz 3,5 aylıkken cezaevine giren Arin bebeğe ilaçları verilmiyor, ihtiyacı olan hava makinesi getirilmiyor.
Cezaevinde ‘büyümek’ zorunda kalan bebeklerden birisi de Miraz bebek. Babası Cengiz Akbaba, yaşadıkları zorlu süreci şöyle anlatıyor: “Hapiste yüzlerce bebek var. Ancak OHAL’le birlikte iki binin üstünde bebek, hapishaneye girip çıktı. Miraz 2 ay Bakırköy Cezaevi’nde kaldı. Ülkenin en büyük ve en sert bebek cezaevidir. Burada bebekler hapistir. Bebeğimle, iki ay boyunca bir mahkûmmuş gibi kapalı görüş yaptırdılar. Yani Miraz’ı öpemeden, sevemeden yaptığımız bir görüş. Miraz ve bana 2 ay görüş cezası da verildi. Şimdi Gebze’deler. Ya annesiz ya da babasız kaldığı bir denklem. Miraz büyüyor, bazen annesi ile içeride bazen benimle dışarıda. Görüş günü aldığımda, “Annem gelmiyor mu” diye soruyor. Eşim Gülistan’a da, “Babam işe gitti, gelecek mi” diye soruyor.”
Kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nden Ezgi Koman ise şöyle konuşuyor: “Bu durum aslında çocuklara yönelik ayrımcılığın bir türü. Çocuk haklarına aykırı ve onları merkeze almayan bir yaklaşım. Cezaevinde kalmaları, gelişimleri açısından olumsuz. Annelerinin yanında olmaları güven duygusu gelişimi için tercih edilir bir şey. Fakat içindeki bulundukları ortam gelişimleri açısından yetersiz. Bu anlamda çocukların tutukevinde olması, gelişim hakkının ihlali anlamına geliyor.”
Cezaevlerindeki bebek ve çocuklar yasaklardan payına düşeni alıyor. ‘Kreşlerde yeterli oyuncak olduğu’ gerekçesiyle pelüş oyuncaklar haricinde koğuşlara oyuncak getirilmesi yasak.
‘680 bebek parmaklıklar ardında’
Cezaevlerindeki hak ihlallerine yönelik birçok isim faaliyet yürütüyor. Bu isimlerden birisi de Zafer Kıraç. Kıraç, OHAL döneminin geride kalmasına rağmen, cezaevlerinden hâlâ görüş yapılamadığını aktararak başlıyor sözlerine. Devamında da şunları ifade ediyor: “OHAL isim olarak kalktı ama hâlâ bir sivil toplum kuruluşu bu anneler ve bebekleri ne durumda diye gözlem yapamıyor. Ülkede herkes bayram yaparken, 680 bebek bayramda parmaklıklar arkasında olacak. Esas sorun bebeklerin durumunun gündem olamaması. 680 bebek cezaevindeyken, ülkenin yöneticileri, ‘Her şey yolunda’ diyor. Yani gerçekten hayretler uyandıracak bir şey bu. Uykularımızın kaçması lazım bebekler içerideyken.”
Zafer Kıraç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Düne kadar yemek mönüleri, kendilerine ait yatakları yoktu. Bunlara kavuştular. Kreşe gitme haklarını elde etmiştik. Ancak cezaevlerinde ‘iki çocuk var, onlar için araba mı ayarlayacağız’ diyerek bu uygulanmıyor. Çocuğun yüksek yararı diye bir ilke var buradan bakmak gerekiyor ama bu oturtulamadı. Oyun oynamak, kendi akranlarıyla birlikte olmak, parka gitmek gibi hakları var. Orada daracık alanda çocuğun ufku ve gözleri gelişemeyecek. Gözleri sorunlu olacak bu çocukların, renklerle olan ilişkileri sınırlı olacak.”