Dünya
Deutsche Welle

65 yaşındaki DW'nin önemi artıyor

Dünya genelindeki krizler ve artan popülizm nedeniyle Almanya'nın uluslararası yayın kuruluşu Deutsche Welle 65 yaşına girerken yeni zorluklarla karşı karşıya.

05 Haziran 2018 12:24

“Uzak ülkelerdeki sayın dinleyicilerimiz...” Deutsche Welle (DW), dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Theodor Heuss'un bu hitabıyla 3 Mayıs 1953’te yayın hayatına “merhaba” dedi. O yıllarda temel amaç, “Yurt dışındaki dinleyicilere Almanya’nın siyasi, ekonomik ve kültürel unsurlarını aktarmak” olarak belirlenmişti. DW, Köln’deki yayın merkezinden bu hedef doğrultusunda yaptığı Almanca kısa dalga radyo yayınlarıyla dünyanın farklı köşelerindeki çok sayıda insana ulaşmayı başardı. Aradan bir yıl geçmeden belli başlı yabancı dillerde yayınlara da başlandı. 1992 yılında televizyon, hemen akabinde de internet yayınlarına geçildi.

Genel Müdür Peter Limbourg “Deutsche Welle 65 yılda hayli değişti” diyor ve ekliyor: “Yurt dışında yaşayan Almanlara hitap eden bir kısa dalga radyo istasyonundan, 30 dildeki analog ve dijital içerikleriyle dünya genelinde olabildiğince fazla insanı bilgilendirmeye, ayrıca sansür ve engellemelerin olduğu bölgelere de ulaşmaya çalışan uluslararası bir medya kuruluşuna dönüştü. Bu, geride kalan 65 yıllık süreçte hayli radikal bir dönüşüm.” Kısa dalga yayınlarla dünyanın her yerine ulaşmanın çok daha kolay olduğunu teslim eden DW Genel Müdürü, “Ancak bu dönüşüm ve değişimi yaşamasaydık, kim bilir şimdi ne durumda olurduk” diye konuşuyor.

Limbourg, bugün içeriklerin geniş kitlelere ulaştırılmasının çok daha zor olduğunu kaydetmekle birlikte şu saptamayı da yapıyor: “Ama aynı zamanda internet, sosyal medya ve yayın ortaklarımızdan oluşan bir ağ sayesinde, geçmişe oranla çok daha fazla insana ulaşma imkanımız var. Daha modern bir tarzada sunduğumuz haber, perde arkası ve yeni fikirlerden oluşan karma içeriğimizle ağırlıklı olarak gençlerden oluşan hedef kitlemizin gereksinimlerine göre hareket etmeye çalışıyoruz.” 4,5 yıldır Alman yurt dışı yayınlar kurumunun genel müdürlük koltuğunda oturan Peter Limbourg, DW’nin uluslararası çaptaki önemini daha da artırmayı hedefliyor.

DW 65’inci kuruluş yıldönümü vesilesiyle 5 Haziran Salı günü başkent Berlin'deki Federal Meclis'te bir resepsiyon düzenlenecek. Federal Hükümet‘in Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı Monika Grütters ile çeşitli partilerin milletvekillerinin de katılacağı etkinliğin onur konuğu ise Başbakan Angela Merkel olacak.

Sistemlerin savaşı

“Yayın kuruluşu” şeklindeki kısa tanımlamanın ifade ettiği anlam, DW söz konusu olduğunda aslında hayli geniş bir yelpazeye yayılıyor: Dört dilde televizyon yayını, farklı audio (ses) içerikleri, 30 dilde internet yayınları ve çok yönlü sosyal medya faaliyetleri. Akıllı telefonlar günümüzde giderek yaygınlaşıyor ve içerikler buradan takip ediliyor. Dünün dinleyicilerinin yerini bugün artık “takipçiler” almış durumda.

Kurumun, özellikle Almanya'da pek fazla bilinmeyen bir hizmeti daha var: DW Akademi. Gazetecilik eğitiminde Almanya’nın lider kuruluşu olan DW Akademi, 1965 yılından buyana dünya çapında on binlerce gazeteciye eğitim verdi. Bugün Alman bakanlar yurtdışına gittiklerinde, geçmişte DW Akademi'nin eğitimlerine katılmış olan ve hâlâ bundan övgüyle bahseden çok sayıda üst düzey yetkiliyle karşılaştıklarını belirtiyorlar.

Kuruluşunun üzerinden 65 yıl geçmesine rağmen, bugün bazı koşullar yeniden soğuk savaş dönemini anımsatıyor. İfade ve basın özgürlüğünün dünya genelinde ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu belirten DW Genel Müdürü Peter Limbourg, sözlerini şöye sürdürüyor: “Zorlu bir zaman dilimindeyiz. Bu da DW için daha fazla iş demek. Bilgilendirmek, köprüler kurmak ve değer yargılarını aktarmak zorundayız. Bunu ister soğuk savaş, ister çok kutuplu dünya düzeni olarak adlandırın, farketmez. Propagaanda, yalan haber, göç, iklim değişikliği ve terör gibi unsurlar nedeniyle görevimiz her geçen daha da zorlu hale geliyor.”

DW’ye erişimin Çin ve İran gibi kimi ülkeler tarafından engellenmeye çalışıldığını da hatırlatan Limbourg, “Bu canımızı sıkıyor. Ancak diğer taraftan işimizi etkin bir şekilde yaptığımızı da gösteriyor” diyor ve ekliyor: "Günümüzde sistemlerin ve ideolojilerin savaşı, aynı zamanda uluslararası medya tarafından sunulan içeriklerin birbirleriyle yarışını da kapsıyor.”

"Kültürler, dinler ve gelenekler arası etkileşim"

DW'in Temel İlkeler Belgesi’nde “Başarının anahtarı, çalışanlarımızdır” ifadesi yer alıyor. Bonn ve Berlin’deki yayın merkezlerinde yaklaşık 60 farklı ülkeden 3 bin 400 dolayında eleman görev yapıyor. Bu çapta bir çok kültürlülük ve zenginlik, muhtemelen Almanya’da başka hiçbir kuruluşta mevcut değil. Ayrıca Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki muhabir ağı da her geçen gün genişliyor. “Bu çeşitlilik, DW’nin en değerli hazinesi ve en büyük gücü” diyen Genel Müdür Peter Limbourg, bunu şöyle açıklıyor: “Birbirimizden çok şey öğreniyoruz. Kültürler, dinler ve gelenekler arası etkileşim sayesinde yeni ve güzel değerler oluştuğuna şahit oluyoruz. Farklı ve ilham verici arkadaşlarla çalışmak benim için büyük bir mutluluk. Belki bir start-up değiliz. Ama son derece esnek ve yeni şeyler denemeye açık çalışanlarımızla gayet modern bir medya kurumuyuz.”

Koza ağacı altında kahve keyfi

Deutsche Welle'nin en ünlü isimleri bile Almanya’da pek tanınmıyor. Ama yurt dışında durum çok daha farklı. Uzun yıllar kriz bölgelerinde görev yapan 45 yaşındaki deneyimli gazeteci Sandra Petersmann, Eritre’de yaşadığı anısını anlatırken hâlâ heyecanlanıyor: “Vakit öğleden sonraydı. Küçük bir köyden geçiyorduk. Birkaç düzine insan bir koza ağacının altında toplanmış ve hep birlikte transistörlü bir radyoya kulak veriyordu. Jingle çaldığında, Deutsche Welle’nin radyo yayınını dinlediklerini anladım. Bonn’daki arkadaşlarımın Amharca sunduğu programın tek kelimesini dahi anlamıyordum. Ama köylülere DW muhabiri olduğumu söylediğimde, beni hemen koza ağacının gölgesinde ve tütsü eşliğinde geleneksel bir kahve keyfi yapmaya davet ettiler.”

Benzer bir deneyimi Afganistan'da yaşadığını belirten Petersmann, “Kırsalda yaşayan insanların çoğu televizyndan bile mahrum ve bilgiye açlar. Tek haber kaynakları radyo. DW’nin pek çok dildeki radyo yayınlarını artık sürdürmüyor olması gerçekten çok üzücü. Ama podcast ve sosyal medya çağında radyo yayını için gerekli kapasiteler de ne yazık ki azalıyor” şeklinde konuşuyor.

Hassas konular

Bugün Ürdün veya Türkiye'deki mülteci kaplarında elinde DW mikrofonuyla dolaşan bir muhabirle insanlar hemen iletişim kuruyor. Arapça televizyon yayınlarının en ünlü ekran yüzü olan 36 yaşındaki Cafer Abdülkerim, Beyrut, Amman ya da Kahire sokaklarında gezerken, çevresini hemen ilgili ve meraklı gençler kuşatıyor. “Shabab Talk” isimli programında, ulusal kanalların ele almaya cesaret edemediği hassas konulara değinen Abdülkerim, Arap dünyasında milyonlarca genç izleyiciye ulaşıyor.

Bir başka örnek: Urdu, Paştu ya da Çince gibi dillerin internet sayfalarında yoğun tık alan haberlere bakıldığında, bunların genelde düşünce ve ifade özgürlüğü, kadın hakları, rüşvet ya da daha iyi eğitim gibi konular hakkında olduğu görülüyor. Aynı şekilde Donald Trump ve Vladimir Putin gibi liderlerin gövde gösterisi yapmaya çalıştığı bir dönemde, Angela Merkel hükümetinin izlediği politikalara dair haber ve multimedya içerikleri de büyük ilgi görüyor.

"Yenilikçi ve değerlere bağlı"

Geçmişte Almanya'da DW ile ilgili zaman zaman siyasi tartışmalar yaşansa da, kürsel istikrarsızlıkların hüküm sürdüğü günümüzde, Alman politikacıları DW’nin taşıdığı önemin bilincinde. 1960 yılında çıkarılan Deutsche Welle Yasası, kurumun işleyişini düzenliyor ve varlığını teminat altına alıyor. DW'nin çalışmaları, kısa bir süre önce Federal Melis'teki özel bir oturumda da büyüteç altına alındı. Oturumda söz alan iktidar ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekilerinden ve medya uzmanı Martin Rabanus’un tespitine hiç kimseden itiraz gelmedi: “Küresel bir medya kurumu olan DW, yalan haber değil somut bilgiler aktrıyor. Bunu da bağımsız, yenilikçi, değerlere bağlı ve yürekten bir özveriyle yapıyor.”

Uluslararası anketlere katılan kullanıcıların yüzde 96’sı, Deutsche Welle’nin güvenilir bir medya organı olduğu görüşünde. DW’nin sunduğu içerikler, dünya genilinde haftada ortalama 150 milyon kişi tarafından takip ediliyor ve bu sayı, her geçen gün daha da artıyor.

Christoph Strack

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle