Kültür-Sanat

61 yıllık opera binası yenileniyor

Ankara'daki tarihi opera binasının 61 yılda yıpranan çehresi tadilatla yenilenecek.

11 Şubat 2009 02:00

Türkiye'de opera ve bale sanatlarının kurumsallaştığı sürece tanıklık eden, birbirinden ünlü sanatçılara ev sahipliği yapan tarihi opera binasının 61 yılda yıpranan çehresi tadilatla yenilenecek.

Tadilat kapsamında koltuklardan orkestra çukuruna, koro ve orkestra prova salonlarından sahneye kadar geniş çaplı bakım ve onarım gerçekleştirilecek.

Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB) Müdürü Erdoğan Davran, tarihi binanın büyük bir bakım ve onarıma gireceğini söyledi. Bu çok boyutlu tadilatın başlama tarihinin henüz kesinleşmediğini ifade eden Davran, tadilat kapsamında seyirci koltuklarının yenileneceğini, salona aynı stilde, ancak daha ergonomik koltukların konulacağını belirtti.

Orkestra çukuruyla ilgili düzenlemenin de projesinin çizildiğini aktaran Davran, ''Yaklaşık 1.5 metre kadar daha sahnenin içine girecek. Dolayısıyla seyircilerimizin oturuş alanından 1.5 metrelik daha bir rahatlama sağlayacağız. Bunu hem akustik açıdan, hem de izleyicilerimizin rahatlığı açısından düşünüyoruz'' dedi.

Daha önce orkestra çukurunun yerinin değişmesi nedeniyle akustik açıdan sıkıntı yaşandığını anlatan Davran, ODTÜ'den akustik uzmanlarının bu konuda yapılacak çalışmalar için binada incelemelerde bulunduklarını kaydetti.

Sahne içinde de bir çalışma yapacaklarını ve sahneyi çevreleyen çerçeve olan ''ön köprüde'' değişiklik yapılarak biraz yukarı alınmasının planlandığını dile getiren Davran, sahnenin içindeki asansörlerle ilgili sıkıntı bulunduğundan onların da düzeltilmesinin hedeflendiğini kaydetti.

Davran, binada yapılacak tadilat çalışmalarını şöyle özetledi:
''Operet Sahnesi'nde daha küçük olarak tabir edebileceğimiz etkinlikleri gerçekleştiriyoruz. Yani iki sahnemizde, haftanın 7 gününde 9 etkinlik gerçekleştiriyoruz. Bu binadaki sahnede pazartesi, çarşamba ve perşembe günleri ile cumartesi matine ve suare olmak üzere biz, salı ve cuma günleri ile pazar günleri matine ve suare olarak Devlet Tiyatroları'nın eserleri gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla bina, özellikle de sahne hiç boş kalmıyor. Onun için çok yoğun bir bakıma ihtiyacı var.

Sahnede, yukarıdan inip çıkan demirlerimizin sistemleri çok eskidi ve şu anda bu sezonu ancak çıkaracak durumda. Onların tamamen yenilenmesi gerekiyor. Bunların dışında atölyelerimizin bulunduğu yerde bazı sıkıntılarımız var. Onları gidermek için çalışmalara başladık. Ayrıca, en büyük sorunumuz kuru temizleme konusunda yaşanıyor. Tamamen modernleşmesi için bir çalışmaya başladık.''

Binanın tarihi olması nedeniyle sahne üzerinde fazla bir değişiklikte bulunamayacaklarını belirten Davran, ''Ancak, sahnenin ağzının genişletilmesi için proje var. Bunun için izin alma konusunda başvurduk. Onay gelirse, en sağda ve solda oturan seyircilerimizin de iyi bir açıdan sahneyi görme şansı olacak'' diye konuştu.

Koro salonumuz çok kötü

Prova salonlarında da büyük sorunlar yaşandığını dile getiren Davran, ''Koro salonumuz çok kötü. Yapıldığı dönemde yaklaşık 50-60 kadar koro sanatçımız varken şu anda 100'ün üzerinde koro sanatçısı bulunuyor. Eserlerde de minimum 90 koro sanatçımız yer alıyor'' dedi.
Koro sanatçılarının hijyenik olmayan bir ortamda prova yaptığını aktaran Davran, ''Odanın küçüklüğünden dolayı karbondioksit oranı fazla oluyor. Akustik açıdan da orada sorun var'' sözleriyle prova salonunun sanatçılara yaşattığı problemleri anlattı.

Orkestranın prova salonuyla ilgili de tadilat planlarının bulunduğunu ifade eden Erdoğan Davran, ''İlk olarak bitmesini arzu ettiğim sahne ve salonun tadilatı. Bunlar tamamlandıktan sonra 2009-2010 sanat sezonunun ne zaman açılabileceğini de ilan edeceğim. Ancak, sezonumuzu Ekim ayına yetiştirmeye çalışacağız'' diye konuştu.

Devlet Tiyatroları ile binayı paylaşmalarının da büyük bir problem olduğuna dikkati çeken Davran, bu konuyla ilgili beklentilerini de, ''Tek bir mekana sahip olsa opera o zaman çok daha verimli olacağımıza ve çok daha güzel prodüksiyonları kısa sürede çıkartacağımızdan kuşkum yok'' şeklinde özetledi.

Ankara'nın yeni bir opera binasına ihtiyacının bulunduğunu ve mimar Özgür Ecevit tarafından hazırlanan projenin maddi zorluklar nedeniyle hayata geçirilemediğini anımsatan Davran, şöyle konuştu:
''Cumhuriyetimizin başkentinde yapılacak çalışmanın hiç olmazsa geniş kapsamlı olmasını düşündük. Ancak, asıl hayalim, projesi hazır bekleyen opera binasının inşa edilmesidir. Gerçek anlamda bir opera binasına çok ihtiyacımız var. Şehrin simgesi olacak bir binaya çok ihtiyacımız bulunuyor. Bütün gayretimi ve enerjimi buna sarf ediyorum.

Böyle bir binaya sahip olmamız, bir çok sıkıntıyı sona erdirecek ve Cumhuriyet'in aydınlık yüzü olacaktır. O nedenle, bu binada ancak seyircimizin eserlerimizi biraz daha huzurlu ve rahat izleyecebileceği, bizim de sesimizi onlara biraz daha rahat iletebileceğimiz bir ortam sağlamayı hedefliyoruz. Ama bu köklü bir çözüm değil.''

Başkent'in ilk ve tek opera evi
Ankara'nın sanat sembollerinden tarihi Opera Binası'nın, 2 Nisan 1948 tarihinde büyük bir protokolün katılımıyla açılışı yapıldı.

Bugün halen Başkent'in ilk ve tek opera evi niteliğini taşıyan bina, Cumhuriyet'in ilk yıllarında sergi evi olarak tasarlanıp inşa edildi. Bina, daha sonra önemli işlevsel ve biçimsel bir dönüşüme uğrayarak opera evi olarak kullanılmaya başlandı.

1931 yılında Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti'nin açtığı uluslararası yarışma sonucunda mimar Şevki Balmumcu'nun projesi birinci oldu. Bu binanın yapılmasıyla, Türkiye'nin kendi kaynaklarıyla ulaştığı gelişmeleri topluma gösterilmesi ve böylece yönetimin modernleşme hedefinin toplumun yaygın kesimlerince paylaşılması hedefleniyordu. Sergi evi, mimarlık tarih yazımında ''Birinci Uluslararası Akım'' olarak adlandırılan üslupta tasarlandı.

Sergi evinin Opera'ya dönüşümü 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nın kararıyla gerçekleşti. Yapıyı tiyatro binasına çevirme isteğine, Ankara'nın tiyatro salonuna olan ihtiyacı neden oldu.
Sergi evini Opera Binası'na dönüştürme projesini ülkesi Almanya'da tanınmış bir mimar olan Paul Bonatz tasarladı. Yapı, mimarlıkta ''İkinci Ulusal Akım'' olarak adlandırılan üslupta inşa edildi.