Medya

"500 liraya pizzayı kim yer' demeyin; Çeşme'deki o işletmede sezon başından beri 350 kadar satmışlar"

"Hamura deniz ürünü yakıştırmadığım için tatmadım, ziyan etsen dilimi 100 lira"

07 Ağustos 2018 16:16

Hürriyet yazarı Savaş Özbey, İzmir'in Çeşme ilçesindeki Zio Beach'te pizzanın 500 liradan satıldığını belirterek "Çeşme’de bu yaz herkesin dilinde Zio Beach’in 500 liraya sattığı pizza var. 'Kim yer' demeyin, sezon başından beri 350 kadar satmışlar.Hamura deniz ürünü yakıştırmadığım için tatmadım, ziyan etsen dilimi 100 lira. Ama bayramda tatile Çeşme’ye falan giderseniz haber verin, dördümüz beşimiz birleşip pizzaya gireriz. Bakmayın içinde 1 kilo ıstakoz var dediklerine. Yıldız şeklinde, basketçi eli kadar bir pizza topu topu. Istakoz buradaysa pizza nerede, pizza buradaysa ıstakoz nerede" diye yazdı.

Hürriyet'ten Savaş Özbey'in yazısı şöyle:

Çeşme’de bu yaz herkesin dilinde Zio Beach’in 500 liraya sattığı pizza var. “Kim yer” demeyin, sezon başından beri 350 kadar satmışlar.

Çeşme Alaçatı’daki Zio Beach, Bodrum Türkbükü’nde pahalı lahmacunuyla meşhur, Maça Kızı’nın Alaçatı versiyonu. Geçen yaz da 250 liralık burger’leriyle gündeme gelmişti. 
Hamura deniz ürünü yakıştırmadığım için tatmadım, ziyan etsen dilimi 100 lira. Ama bayramda tatile Çeşme’ye falan giderseniz haber verin, dördümüz beşimiz birleşip pizzaya gireriz.
Bakmayın içinde 1 kilo ıstakoz var dediklerine. Yıldız şeklinde, basketçi eli kadar bir pizza topu topu. Istakoz buradaysa pizza nerede, pizza buradaysa ıstakoz nerede...

Bence asıl mevzu, “Zenginin malı züğürdün çenesi” diyalektiğinden faydalanarak, pazarlama ve tanıtım. “500 liralık pizza” başlığında Ekşi Sözlük’ü 14 sayfa yormuşlar mesela.
İşletmeler vitrine bu tür ürünler koyarak “Bakın bana böyle insanlar geliyor” mesajı veriyor.
“Öyle” bir insan olduğunun altını çizmek isteyenler de gidiyor, tüketiyor, paylaşıyor. Hayır pizzayı değil canım. Instagram’da fotoğrafını...
250 liralık hamburger, 500’lük pizza... Önümüzdeki yıl 1000 liralık makarna duyarsanız şaşırmayın.
Bırakınız yapsınlar, bırakınız satsınlar...
Liberalizmin kimine göre tatlı, kimi için acı menüsü işte...

Nurella’ya acil şifa temennisi

Daha önce şehitlerimizi hor gören bir paylaşımından dolayı kafa-göz girmiştim modacı Nur Yerlitaş’a.
Daha geçen hafta da şarkıcı Hadise’nin annesinin intihar hadisesini medyaya yaydığı için eleştirdim Yerlitaş’ı: “Kötülük de iyilik gibidir: Çift taraflı işler. Kimsenin yanına kalmaz, döner dolaşır, yapana da zarar verir...”
Dilimi ısıraymışım da keşke öyle yazmasaymışım. 
Beş gün sonra beyin kanseri olduğu çıktı ortaya.
Alakası yok tabii ama...
Sanki benim de payım varmış, çağırmışım gibi...
Suçluluk hissetmekten bir türlü alamıyorum kendimi.
Bu satırların yazıldığı an itibarıyla ameliyatta.
Nurella delidir/doludur, bazen densiz/bazen de biraz “dan dan”dır ama güçlü kadındır. 
Eminim bunu da yenecek, yine bizi kızdırmaya, gülümsetmeye, hayatımızı renklendirmeye devam edecek. Acil şifalar dilerim.

Buse Varol’un eşi Alişan’a aşkı

Alişan’ın eşi Buse Varol, Kanal D’de yeni başlayan “Çok Tatlı” programı için hafta sonu verdiği röportajında, kocasının terliklerini getirmekten gocunmayacağını söylemiş.
İnsanın, hele de yeni evlilerin eşlerine olan aşkı/muhabbeti anlatmak için güzel şeyler söylemesi mutluluk verici tabii.
Mesela ne dersin? “Tehlikeye düşse, kendi canımdan önce onun canını düşünürüm” dersin.
Başka ne dersin? “Sağlığı bozulsa bende yedek böbreği var” dersin.
Daha başka? “Durumu bozulsa varım yoğum ona feda olsun” dersin.
Dersin de dersin yani...
Bizdeki bütün 
örnekler yok ayak yıkama, yok terlik taşıma gibi şeyler üzerinden.
Türk magazin hayatını takip eden bir yabancı olsam “Bunlar kafayı niye ayağa takmış?” diye düşünürdüm.