Gündem

5 soruda Uygur Türkleri ve protestolar

Yakılan Çin bayrakları, Çin restoranlarına saldırılar ve Çin karşıtı gösteriler...

08 Temmuz 2015 17:19

Son 10 gündür Çin protestoları ve çeşitli saldırılar gündemden düşmüyor. Yakılan Çin bayrakları, Çin restoranlarına saldırılar, Çinli olan ya da "öyle olduğu sanılan" turistlere yönelik saldırılar olduğu iddiaları, ülke geneline yayılan Çin karşıtı gösteriler…

BBC Türkçe'den Selin Girit'in haberine göre, saldırıya uğrayan Tophane'deki Happy China isimli restoranın sahibi Cihan Yavuz, camı çerçevesi indirilen dükkanının vitrinini yeniledi. Yavuz, konuyla ilgili  "Bana 3000 liraya mal oldu, ama önemli olan o değil. Önemli olan ben şimdi ne yapacağım? Kimse dükkanıma gelmek istemiyor. Ya bir saldırı daha olursa diye korkuyorlar. Burada yemek yemek istemiyorlar" diye konuştu

Önce dükkanını kapatıp gitmeyi düşünen ama sonra vazgeçen işletmeci, "Bir sürü destek telefonu aldım. Emekli bir hanım aradı. Ağlıyordu. 'Ben sana çok üzüldüm evladım. Maaşımı sana vermek istiyorum' dedi. Kabul edemem, dedim. İzmir'den bir hanım aradı, maaşının yarısını teklif etti. Diyarbakır'dan aradılar. Biz kendimiz gelemiyoruz ama senin yanındayız, dediler. Yalnız olmadığımı anladım. Zaten 47 yaşındayım. Bütün paramı bu restorana yatırdım. Bundan sonra ne iş yaparım ki? Başka şansım yok. İşime devam edeceğim" dedi.

 

Protestolar neden başladı?

 

Çin karşıtı protestoların başlangıç noktası, Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan Uygurların oruç tutmasının engellendiği yönündeki haberlerdi.

Söz konusu haberlerde, Çin'in geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayında kamu görevlilerinin, öğretmen ve öğrencilerin oruç tutmalarına sınırlamalar getirdiği söyleniyordu.

Dışişleri Bakanlığı, bu haberlerin kamuoyunda üzüntü yarattığını belirtti, derin kaygı duyduklarını ifade etti. Çin ise bu yöndeki haberlerin doğrulanmasını istediklerini açıkladı.

Ancak sosyal medyada bilgi kirliliğine yol açan bazı paylaşımlar da söz konusu oldu.

Örneğin bazı sitelerde, 18 Uygur'un Haziran ayı sonunda 'oruç tuttukları için öldürüldükleri' yönünde ifadelere yer verildi.

Ancak bölgeden gelen haberlerde, bu ölümlerin bir polis kontrol noktasında çıkan çatışma sonucu gerçekleştiği anlaşıldı.

Buna karşın ülke genelinde protestolar dinmedi.

 

Koreli turistlere saldırı oldu mu?

 

İstanbul Sultanahmet'te Ülkü Ocakları'nın çağrısıyla Cumartesi günü yapılan protesto gösterisinde turistlere saldırı olduğu haberleri ile konu tekrar alevlendi.

Haberlerde, protestocuların Çinli olduğunu sandıkları Koreli turistlere saldırdığı iddia ediliyordu.

Ancak Ülkü Ocakları Derneği İstanbul İl Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım bu iddiayı yalanladı; gerilimin polis ile protestocular arasında yaşandığını, turistlere yönelik bir saldırının söz konusu olmadığını söyledi. Yıldırım, polisin konuyla ilgili olarak kendilerinden özür dilediğini, herhangi bir Koreli turistin saldırıya uğradıklarına dair bir şikayette bulunmadığını da belirtti.

Yıldırım, "Ülkemize gelen her turistin güvenliği, namusu bize emanet. Kaba kuvvet asla kabul edilemeyecek bir durum. Bizim sorunumuz Çinlilerle değil, Çin devletiyle. Nezaketsizlik bizim savunduğumuz davaya leke getirir. Çin lokantalarına yönelik saldırıları da tasvip etmemiz mümkün değil. Bu ülkedeki herkes barış içinde yaşamak zorundadır" diye konuştu.

Emniyet kaynaklarından Koreli turistlerin saldırıya uğrayıp uğramadığı ve şikayetçi olup olmadıkları konusunda teyit almamız mümkün olmadı.

Ancak Kore'nin İstanbul Başkonsolosluğu, kendilerine herhangi bir ihbar olmadığını, bir Kore vatandaşına yönelik herhangi bir saldırıyı doğrulayamayacaklarını ifade etti.

 

Çinli turistlere saldırı oldu mu?

 

Ancak Cumartesi günü protestolar sırasında Sultanahmet'te bulunan ve Çin vatandaşı olan turist rehberi Miray Hamit, kendi kafilelerine yönelik bir saldırı olduğunu söyledi. 

Hamit, "İkinci Ahmet Çeşmesi'nin önünden geçerken, bir grup genç üzerimize doğru geldi. Biri, kafiledeki bir arkadaşımıza 'Siz nerelisiniz?' diye sordu. Çinliyiz, yanıtını alınca saldırdılar. Ben ve Türk olan diğer rehber arkadaşım araya girdik. Ellerinde bıçaklar vardı. Hepimiz korktuk. Bir arkadaşımız yaralandı. Ama ağır değildi, çok şükür. Bana da bir yumruk isabet etti, parmağım şişti" ifadelerini kullandı.

Kendilerine yönelik saldırının Ülkü Ocakları'nın miting alanını geçmelerinden sonra meydana geldiğini söyleyen Miray Hamit, saldırganların münferit olduğu kanaatinde.

İstanbul sokaklarında rastladığımız Çinli turistler ise Çin karşıtı protestolardan ve saldırılardan haberdar olduklarını, buna karşın bir tedirginlik duymadıklarını söylüyorlar.

İçlerinden biri, Lucky Zhzng, "Biz hiçbir tatsızlık yaşamadık. Olan bitenin farkındayız. Ama bizim başımıza hiçbir şey gelmedi. Türkiye'ye güveniyoruz. Bir korkumuz yok. Türk halkı bize çok dostça davranıyor" diyor.

Çin yönetimi, Türkiye'ye seyahat eden Çinlileri uyarmış ve Dışişleri Bakanlığı'nın sitesinde şu açıklamada bulunulmuştu:

"Kesinlikle protestoları filme almayın ya da yaklaşmayın. Ve mümkünse dışarıda tek başınıza gezmemeye çalışın."

 

Çin'de Uygurlar bugün ne koşullarda yaşıyor?

 

Çin'in en büyük yönetim birimi olan Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygurlar nüfusun yüzde 45'ini oluşturuyor. Yıllar içinde Han nüfusunun bölgeye kaymasıyla Hanların nüfus oranı ise yüzde 40'ları bulmuş durumda.

Dokuz yıldır Çin'de yaşayan akademisyen Mehmet Söylemez, özellikle son iki yıldır Çin'in Uygurları dini ritüellerden soğutmaya yönelik bir politika güttüğünü savunuyor.

"Ramazan'da oruç tutulmasına getirilen sınırlamalar söz konusu. Dini kısıtlamalar, sosyal hayattaki eşitsizlikler Uygurlara çok rahat bir hayat imkanı sunmuyor. Dini faaliyetleri baskı altına alınmış, bu nedenle hapse girmiş çıkmış kişiler göç etmeyi tercih ediyor.

"Sadece dini değil, etnik manada da Uygur kimliğine yönelik bazı politikalar söz konusu. Örneğin çift dilde eğitim sistemi var. Fakat Uygurca ağırlıklı eğitim veren okullar giderek daha az tercih ediliyor. Çünkü bir Uygur'un Çince öğrenmeden kariyer yapması çok da mümkün değil.

"Bölgenin giderek Hanlaştırılması da bir sorun. Resmi rakamlara baktığınızda Han nüfusu, Uygur nüfusunu neredeyse yakalamış vaziyette. Bölgeye yatırım da oluyor. Ama bölgenin gelişiminde Uygurların pastadan aynı oranda dilim aldığını söyleyemeyiz.

"Sokaklara asılan bazı afişler var. Bu afişler üzerinde geleneksel dini kıyafetlerin, sakalın üzerine çarpı atılmış. Çin propaganda departmanının öne sürdüğü bir 'dinden uzak durun' argümanı var. Bu eskiden de vardı ama bu kadar şiddetli değildi. Bunun nedeni de son iki yılda artan terör olayları."

Söylemez, özellikle geçen yıl Kunming kentinde yaşanan olayların gerek Çin devletinde gerekse halkında travmatik bir sonuç doğurduğunu söylüyor.

Kunming'de Mart 2014'te düzenlenen bıçaklı ve palalı saldırıda 29 kişi ölmüş, 130 kişi yaralanmıştı.

Çinli yetkililer olaydan, Şincan bölgesinde bağımsız bir Doğu Türkistan devleti kurulmasını isteyen militanları sorumlu tutmuştu.

Söylemez, "Bu, Çin'in 11 Eylül'ü gibiydi" diyor. "Bunun üzerine Uygurların etnik aidiyetlerini arttırdığı için dini kimliklerini kazımayı düşündüler."

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamada, Uygurların barış içinde, memnuniyetle yaşadıkları ve çalıştıkları, anayasadaki din özgürlüğünden yararlandıkları belirtilmişti.

Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Hua Chunying, Türkiye'de yer alan bazı haberlere atıfla, "Bahsettiğiniz gibi bir Şincan etnik problemi tek kelimeyle yoktur" ifadelerini kullanmıştı.

 

Uygurlar neden Türkiye'ye göç ediyor?

 

Bugün nüfus açısından bakıldığında en yoğun Uygur diasporası Orta Asya cumhuriyetlerinde bulunuyor. Ancak Türkiye, Çin'den ayrılan Uygurların göç yolunda en çok tercih ettikleri ülke.

Dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınç 2009'da yaptığı açıklamada, Türkiye'de 300 bin Uygur Türkü'nün yaşadığını ifade etmişti.

Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, "Orta Asya'dan sonra en çok Uygur Türkiye'de yaşıyor. Göçün merkezi konumunda Türkiye. Türkiye'ye gelen Uygurlar ana yurtlarında can, mal ve namus açısından her türlü özgürlüklerini teminat altında hissediyorlar" diyor.

Adını vermek istemeyen 32 yaşındaki M.K., Aralık ayında Türkiye'ye gelmiş. Kaçak yollarla Vietnam, Kamboçya, Tayland ve Malezya'ya gitmiş, Malezya'da insan kaçakçıları vasıtasıyla bir uçağa bindirilmiş ve aylar süren yolculuğun ardından Türkiye'ye ulaşmış.

Yola çıkarken 30 bin doları varmış. Türkiye'ye geldiğinde ise cebinde 4 bin doları kalmış. Şimdi dört çocuğu ve eşiyle birlikte, 5-6 aileyle aynı evde, Zeytinburnu'nda yaşıyor. Neden ülkenden ayrıldın, sorusuna şöyle yanıt veriyor:

"Geçen yıl Kadir gecesiydi. Yaklaşık 50 kişi bizim evde toplandık. Koyun kesip yemekler hazırladık. Ama geç pişti yemek. Gece yarısını buldu. Kızım o sıra, 'Baba askerler geldi' dedi. Etrafımız sarılmış. Ellerinde silahlar bize doğrultmuşlar. Bizi tutukladılar. Sabah 4'e kadar sorguladılar. Bizi bırakmak için 1000 dolar istediler.

"4-5 kişi bile evde otururken, dini ibadet yaparken, kapıyı kırar içeri girerler, sorgularlar bizi. Sen neden sakal bırakıyorsun, sen neden Kuran okuyorsun, kadınlar niye örtünüyor diye sorar, hapse atarlar.

"10 yaşındaki oğlumu 4 arkadaşıyla birlikte okuduğu medresede tutukladılar. Kilometrelerce uzaktaki bir yere götürdüler, gel al dediler. Çocuklar rahat okusun diye buralara geldik."

M.K.'nın parası artık bitmiş. İnternet üzerinden ailesiyle bağlantı kurmuş. Para istemiş. Ama bunun üzerine kardeşi tutuklanmış. Yedi aydır hapisteymiş.

"Doğu Türkistan benim doğduğum, büyüdüğüm yer. Özlüyorum" diyor.

"Ama Türkiye'de rahatım. Özgürüm. İstediğim gibi giyiniyorum. İbadetimi yapıyorum. Gidersem gittiğim anda hapse atarlar beni."