Türkiye, İran ve Rusya'dan üst düzey yetkililer arasında bugünden itibaren Tahran'da bir dizi görüşme yapılacak. İki gün sürmesi öngörülen görüşmelerin ana gündem maddesi, Suriye'deki çatışmasızlık bölgeleri.
Görüşmelere üç ülkenin dışişleri bakanları ile askeri yetkililerin de katılması bekleniyor.
İlk kez Mayıs ayında Türkiye ile Rusya tarafından açıklanan çatışmasızlık bölgeleriyle ilgili bilinenleri ve merak edilenleri 5 başlık altında derledik:
Çatışmasızlık bölgesi ne anlama geliyor?
Bu bölgeler neden oluşturuluyor?
Şu ana kadar nerelerde oluşturuldu?
Oluşturulma süreci nasıl gerçekleşti?
İdlib'te anlaşma neden zor?
İlk anlaşma Erdoğan ve Putin'in Soçi'de Mayıs başında yaptığı görüşmede sağlandı
Çatışmasızlık bölgesi ne anlama geliyor?
Çatışmasızlık bölgesi kavramı üzerindeki ilk anlaşma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 3 Mayıs'ta Soçi'de yaptığı görüşmede sağlandı.
Liderlerin ortak basın toplantısında Erdoğan, "Türkiye, Rusya, İran garantörlüğünde uygulanan ateşkes veya yeni adıyla çatışmasızlık, siyasi çözüm çalışmalarının başarıya ulaşması için önemli bir fırsat penceresi oluşturmuştur" dedi.
Erdoğan, çatışmasızlık bölgelerini Putin ile harita üzerinde görüştüklerini de söyledi. Putin de çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulmasını ABD'nin de desteklediğini açıkladı.
Söz konusu öneri daha sonra Astana'da yine Türkiye, Rusya ve İran'ın desteğiyle Suriye devleti ve silahlı muhalif gruplar arasında yürütülen görüşmelerde de ele alındı ve ayrıntıların önemli bir kısmı bu temaslarda belirlendi.
Türkiye, İran ve Rusya'nın imzaladığı mutabakat metnine göre, Suriye devletine bağlı güçler ile silahlı gruplar arasındaki çatışmaların en yoğun olduğu dört noktada "çatışmasızlık bölgesi" kurulması ve bunun da altı ay boyunca geçerli olması öngörülüyor.
2016'da adını Şam'ın Fethi Cephesi olarak değiştiren ve El Kaide'den ayrıldığını duyuran Nusra Cephesi ile son süreçte başka cihatçı gruplarla birlikte kurduğu Heyet Tahrir el-Şam ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ise ateşkes anlaşmalarının kapsamının dışında tutuluyor.
Çatışmasızlık bölgelerinin ana amaçlarından biri evlerinden ayrılan sivillerin geri dönmesini sağlamak
Çatışmasızlık bölgeleri oluşturulmasının amacı ne?
İmzalanan mutabakat ve sonrasında yapılan görüşmelerde çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulmasının amaçları içerisinde bu noktalara insani yardımın ulaştırılması ön plana çıktı. Açılacak yardım koridorlarıyla gıda ve tıbbi malzemenin taşınması amaçlanıyor.
Ulaşılmak istenen bir diğer amaç da savaş nedeniyle zarar gören yerlerde alt yapı yatırımlarının başlatılması.
Böylece varılacak bir siyasi uzlaşmayla savaşın sona erdirilmesinin ardından yeniden yapılanma çalışmalarının da hızla başlatılması öngörülüyor.
Ayrıca, bu bölgelerden ayrılan sivillerin de geri dönmeye başlaması da ulaşılmak istenilen hedefler arasında yer alıyor.
Silahlı muhalif gruplar için ise anlaşmanın en önemli unsuru Rusya ve Suriye'nin hava operasyonlarının durdurulması.
Böylece hem silahlı grupların elinde bulunan yerlerde sivil kayıpların engellenmesi hem de son zamanda sahada önemli mevziler kaybeden muhaliflerin daha da zayıflamasının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Çatışmasızlık bölgeleri nerelerde?
Erdoğan ve Putin'in harita üzerinde yaptığı çalışmaya göre, 4 noktada çatışmasızlık bölgesi kurulacaktı. Buralarda toplam 2,5 milyon kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Söz konusu bölgelerden üçü oluşturuldu. Sıra, İdlib eyaletinde oluşturulması öngörülen bölgeye geldi.
Birinci Bölge: İdlib eyaletinin tamamı, Lazkiye eyaletinin kuzeydoğusu, Halep eyaletinin batısı ve Hama eyaletinin kuzeyi. Buralarda 1 milyon kadar sivilin yaşadığı belirtiliyor. Bu bölge ağırlıklı olarak cihatçı örgütlerin elinde bulunuyor.
İkinci Bölge: Humus eyaletinin kuzeyindeki Rastan ve Talbise bölgeleri. Buralarda yaşayan sivil sayısı tahmini olarak 180 bin. Burası da ağırlıklı olarak cihatçı örgütler ve daha ılımlı başka İslamcı grupların yönetimi altında.
Üçüncü Bölge: Şam'ın kuzeyinde bulunan Doğu Guta. Bu bölge, güçlü İslamcı gruplardan biri olan Ceyş-ül İslam'ın kontrolü altında. Bu örgüt Astana görüşmelerinde de yer alıyor. Burada da 700 bine yakın sivilin yaşadığı tahmin ediliyor.
Dördüncü Bölge: Güneyde Ürdün sınırında bulunan Deraa ve Kuneytra eyaletlerinin belli bölgeleri. Yaklaşık 800 bin sivilin yaşadığı düşünülüyor. Bu bölgeleri Batı'nın desteklediği, 2014 yılında 50'den fazla silahlı grubun birleşmesiyle oluşturulan Güney Cephesi adlı muhalif grup kontrol ediyor.
Çatışmasızlık bölgesini Putin ile Trump Hamburg'da yaptıkları görüşmede sağladı
Çatışmasızlık bölgeleri şu ana kadar nasıl oluşturuldu?
Çatışmasızlık bölgelerinin tam sınırlarının çizilmesiyle ilgili çalışmaların, ilk etapta Haziran başında tamamlanması öngörülüyordu. Ancak bu hedef tutturulamadı.
Daha sonra Astana görüşmelerine ek olarak, Rusya'nın İran ve Türkiye'nin yanı sıra ABD, Ürdün ve Mısır gibi ülkelerle yaptığı temasları hızlandırması sonucunda Temmuz ayı itibariyle bu konuda da uzlaşma haberleri gelmeye başladı.
İlk çatışmasızlık bölgesi, 8 Temmuz'da Güney Cephesi'nin kontrolü altında bulunan Ürdün sınırındaki Deraa ve Kuneytra eyaletlerinde oluşturuldu.
Rus lider Putin ile ABD Başkanı Donald Trump, Hamburg'daki G20 zirvesinde yaptıkları görüşmede Deraa ve Kuneytra eyaletlerinin belli bölümlerinde ateşkes ilan edilmesi için uzlaşmaya vardı. Ateşkesin Ürdün tarafından da desteklendiği bildirildi.
ABD ve Ürdün, ateşkesin izlenmesi için ortak bir merkez kurdu. Söz konusu ateşkesin Nusra Cephesi gibi bazı cihatçı örgütlerin saldırıları dışında genel olarak yürürlükte olduğu bildiriliyor.
İkinci çatışmasızlık bölgesi, Şam'ın kuzeyindeki Doğu Guta bölgesinde Temmuz ayı sonunda oluşturuldu. Bunun için de Rusya desteğinde Suriye hükümeti ve burayı kontrol altında tutan Ceyş-ül İslam ile Faylak el Rahman grupları arasında Mısır'da yapılan görüşmelerde uzlaşmaya varıldı. Rus ordusunun yanı sıra Suriye polisi de ateşkesi denetlemeyi sürdürüyor.
Üçüncü çatışmasızlık bölgesi de Humus'un kuzeyinde geçen hafta içerisinde ilan edildi. Rusya ordusu, ateşkesin Talbise ve Rastan da dahil olmak üzere 84 yerleşim birimini kapsadığını ve buralarda 150 bine yakın kişinin yaşadığını açıkladı.
Rusya, silahlı örgütler ile Suriye ordusu arasındaki hatta iki kontrol noktası ve üç de ateşkes izleme noktası kuracağını bildirdi. Ateşkes anlaşması yine Kahire'de, Mısır'ın arabuluculuğunda bölgede faaliyet gösteren ve cihatçı olmayan gruplarla yapılan görüşmeler sonucunda sağlandı.
Böylece, ilk anlaşmada yer alan noktalardan çatışmasızlık bölgesi ilan edilmeyen bir tek İdlib kalmış oldu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov hafta sonunda yaptığı açıklamada, İdlib'i çatışmasızlık bölgeleri içerisinde "durumu en karmaşık olan nokta" olarak tanımladı.
İdlib'te neden anlaşma sağlanması zor görülüyor?
Nüfusu 1 milyonu aşan İdlib, şu anda tamamı Suriye hükümetine karşı savaşan silahlı grupların elinde bulunan tek eyalet. Ayrıca, Halep'ten tahliye edilen silahlı militanlar da aileleriyle birlikte İdlib'e yerleştirilmişti.
İdlib'in zorlu bir yer olmasının başında burada birden fazla aktörün yer alması ve bu dört bölge içerisinde cihatçı grupların en güçlü olduğu yer olması geliyor.
Suriye düğümü İdlib'de mi çözülecek?
ABD: İdlib'te El Nusra hakimiyet kurarsa bunun ağır sonuçları olur
Nusra Cephesi’nin öncülüğündeki grup, İdlib'de kontrolünü artırdı
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov yaptığı açıklamada, "İran, Rusya ve Türkiye'nin yanı sıra ABD gibi diğer aktörlerin, elbette ki hiçbir anlaşmanın kapsamında yer almayan teröristler hariç olmak üzere, silahlı örgütlerin içinde yer alan militanlar üzerinde etkili olacağını düşünüyoruz. Eğer İran, Türkiye, Rusya ve ABD önderliğindeki koalisyon eş zamanlı olarak belli bazı oyuncular üzerinde etki kurarsa, o zaman ateşkesin ilan edilmesine olanak tanıyacak şekilde tavizlerin verilmesi ve siyasi süreç için gerekli koşulların oluşması da mümkün olur" diye konuştu.
İdlib'in zorlu bir nokta olmasında ayrıca burada faaliyet gösteren cihatçı gruplar arasındaki çatışmalar da önemli rol onuyor.
2015 yılında İdlib'i alan Fetih Ordusu isimli çatı örgütte birlikte hareket eden ve daha sonra eyaleti ortak yönetmeye başlayan iki büyük cihatçı grup -Ahrar'uş Şam ve daha sonra Heyet Tahrir'üş Şam adında bir çatı örgüt kuran Nusra Cephesi- arasındaki anlaşmazlıklar son dönemde bugüne kadarki en şiddetli çatışmalara dönüştü.
Nusra Cephesi, Birleşmiş Milletler (BM), ABD, Rusya ve Türkiye'nin "terör örgütleri listesinde" yer alıyor.
Ahrar'uş Şam ise BM, ABD ve Türkiye'nin bu listesinde bulunmuyor.
Cihatçı bir örgüt olmasına karşın Ahrar'uş Şam; Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çatısı altındaki gruplarla yaptığı işbirliği, Türkiye ile iyi ilişkileri ve son dönemde kendisini uluslararası alanda kabul ettirmeye yönelik gayretleri sayesinde Nusra Cephesi'nden kendini ayrıştırmaya çal