Serkan Demirtaş/BBCTürkçe
10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacağı açıklanan ilk aday Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu oldu. Türkiye kamuoyu, iki muhalefet partisinin ortak adayı olarak seçimlere gireceği açıklanan İhsanoğlu’nu 2005-2014 yılları arasında üstlendiği İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) genel sekreterliği görevinden hatırlıyor.
Bilimsel çalışmaları ve akademik kimliği ile uluslararası planda Türkiye’den daha çok tanınan ve saygı gören İhsanoğlu ile–henüz adaylığını açıklamasa da- son 12 yılın tartışmasız en önemli siyasi figürü, her seçimden başarıyla çıkmış Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki yarışı kim kazanır?
Rakamsal avantaj kimde?
İlk kez halkın doğrudan seçeceği Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı, kullanılan oyların yüzde 50+1’ini kazanmak zorunda. Eğer ikinci tura kalırsa da, geçerli oyların en fazlasını alan aday cumhurbaşkanı olarak seçilecek. Rakamsal açıdan bakıldığında, 30 Mart yerel seçimleri yapılacak değerlendirmeler için en geçerli baz olarak alınabilir.
Başbakan Erdoğan’ın liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Anadolu Ajansı verilerine göre 30 Mart yerel seçimlerinde yüzde 45,6 oranında oy almıştı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) aynı seçimlerde yüzde 27,8; Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ise yüzde 15,2 oranında oy almıştı.
CHP ve MHP toplam oylarının yüzde 43 oranında olduğu hesap edilirse, AKP ve muhalefet partilerinin adaylarının başa baş bir yarış içinde olacağı öngörülebilir.
Kilit Kürt oyları kime gider?
Son seçimlerde, cumhurbaşkanlığı yarışında kilit rol oynayacakları kaydedilen Kürt siyasi partileri de yüzde 6,1 oranında oy almışlardı. Saadet Partisi de aynı seçimlerde aldığı yüzde 2’lik oy oranıyla cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önemli rol oynayacak bir parti olarak görülüyor.
Bu durumda Kürt partilerinin kendi adaylarını gösterip göstermeyecekleri, göstermemeleri durumunda hangi adayı destekleyecekleri büyük önem taşıyor.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş geçen hafta yaptığı açıklamalarda, Kürt çözüm sürecinde yaşanan gelişmelerden rahatsızlığını aktarırken, "Erdoğan’ın, Kürtlere karşı kullandığı dil ve yaklaşımlara yanıtı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağı" değerlendirmesinde bulunmuştu.
Kürt liderler, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile geçen hafta yaptıkları istişare toplantısında da muhalefet adayına ikinci turda destek verebileceklerini ancak önerilen kişinin "Demokrasi, özgürlükler, Kürt sorunu gibi başlıklarda güven veren bir isim olması" koşulunu dile getirmişlerdi.
Her ne kadar İhsanoğlu’nun, Kürt sorunu konusunda bilindik bir tavrı olmasa da, genel olarak insan hakları ve özgürlükler konusundaki yaklaşımı açısından Kürt gruplarının hemen karşı çıkacağı bir isim olmayacağı değerlendiriliyor.
İhsanoğlu’nun elini kuvvetlendirebilecek durum ise Erdoğan’ın giderek çözüm sürecinden uzaklaşıyor olması. Ama hem Erdoğan’ın, hem de Kürt siyasi partilerinin pragmatik siyaset anlayışları göz önünde tutulursa, uzakmış gibi görünen Kürt oylarının AKP adayına akmasına yol açabilecek gelişmelere de hazırlıklı olunmalı.
Ortadoğu’daki gelişmeler kime yarar?
Bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağına rakamsal veriler kadar, iç ve dış politika gündeminin seçimlere nasıl yansıyacağı da etki edecek. Özellikle dünya ve Türkiye gündemini meşgul eden, Ortadoğu ve bölgede giderek artan aşırı İslamcı terör varlığı belki de bu seçimlerde üzerinde en çok durulacak gelişmeler olacak.
Sorunların diyalog yoluyla, uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesi gibi temel anlayışları dile getiren İhsanoğlu, özellikle Mısır’da yaşanan darbe nedeniyle Erdoğan hükümeti ile geçen sene ters düşmüştü.
Hükümet yanlısı gazetelerin yaylım ateşiyle başlayan kampanya neticesinde o zaman Başbakan Yardımcısı görevinde olan Bekir Bozdağ, görev süresi dolmasına sadece aylar kalan İhsanoğlu’nu istifaya davet etmişti. O zaman yapılan yorumlarda, AKP’nin olası cumhurbaşkanı adayı olarak görülen İhsanoğlu’nu yıpratmayı amaçladığı da iddia edilmişti.
Ortadoğu’yu dışardan değil içerden bilen bir kişi olarak İhsanoğlu’na adaylık götüren muhalefet partileri, son dönemde işledikleri "Ortadoğu’nun bataklığına sürüklendik", "Erdoğan hükümeti sayesinde cihadçı terör örgütleriyle anılır olduk" söylemlerini sıkça kullanacaklar gibi görünüyor.
İhsanoğlu’nun kimliği nasil etkiler?
Muhalefet partilerinin Erdoğan’a karşı kullanacakları önemli bir unsur da İhsanoğlu’nun uluslararası saygın kimliği ve örnek bir çağdaş-muhazakar duruşu olacak gibi görünüyor.
İİT Genel-Sekreteri olmasının yanı sıra İslam, İslam tarihi, kültürler arası etkileşim ve bilim tarihi gibi alanlarda tanınan ve dört yabancı dil konuşan İhsanoğlu’nu ön plana süren muhalefet partileri böylece Erdoğan’a karşı "uluslararası imaj" üstünlüğünü de ele geçirmiş oldular.
Tarafsız bir cumhurbaşkanı adayıyla, halkın tamamını kucaklamayı amaçlayan muhalefet partileri, Erdoğan ve yakın çevresinin son dönemde çizmiş olduğu “kendi vatandaşını tokatlayan, tekmeleyen otoriter” portresine de İhsanoğlu’nun "yumuşak ve nazik" portresiyle yanıt vermeyi hedefliyor.
İhsanoğlu’nun dezavantajı nedir?
İhsanoğlu’nun en büyük dezavantajı ise Erdoğan gibi Türkiye’nin tartışmasız en önemli ve başarılı siyasetçisine karşı yarışacak olması. Siyasi bir kimliği olmaması, günlük siyasi dilden uzak olması nedeniyle seçim kampanyası sürecinde Erdoğan’ın gerisinde kalması muhtemel olan İhsanoğlu’nun halkın geniş kesimlerince tanınmıyor olması da olumsuzluk olarak görülüyor.
Erdoğan’ın arkasındaki kuvvetli AKP desteği ve organizasyon yeteneği ile propaganda sürecini domine ederken, İhsanoğlu’nun bu süreci CHP-MHP arasında sağlanacak bir eşgüdümle yürütmesi ancak bu süreçte de ciddi sorunların olabileceği öngörülüyor.