HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 35 yılını geçirdiği üniversiteden KHK ile ihraç edilmesiyle ilgili olarak, “Bir garabet var ortada. Zaten bu garabetin içinde boğuluyoruz. Derdimiz de bu garabetten nasıl çıkarız” yorumunda bulundu.
O dönem HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı olduğu ve siyasal kimliği açık olduğu için barış bildirisine imza vermediğini kaydeden Temelli, “İhraç nedenim diğerlerinde yazdığı gibi, ‘terör örgütü ile iltisaklı olmak’tı. Bu iktidar istikşafi, iltisak gibi farklı kavramlar konusunda mahir. İnsanlar sağlıklı düşünmesin ya da yanıltılsın diye böyle kavramlar buluyor” yorumunda bulundu.
"Mesele bizim işe dönmemiz değil; mesele OHAL’e karşı bir demokrasi mücadelesi"
Gazete Duvar’da Nergis Demirkaya’ya konuşan Temelli, “Yargı kararı olmadan ihraç edildiniz. İhraç sonrası siz nasıl bir yargı süreci işlettiniz” sorusuna da şu cevabı verdi:
“Böyle bir hukuksuzluk, yasa tanımazlık yok. Hukuk devleti, evrensel hukuk, insan haklarını zaten geçtik, bunlar yok, ama kendi yasalarını dahi tanımayan bir yapıyla karşı karşıyayız. 12 Eylül rejiminin bundan farkı şuydu: Kendi yasalarını tanıyordu. Şimdi kendi yasasını tanımıyor. Tutuklu milletvekilimiz Leyla Güven ile ilgili de yasayı tanımıyor. Demirtaş’la ilgili AYM de kendi içtihatını tanımıyor. Belediyelere kayyım atamada da yasayı tanımıyor. KHK’lilerde de tanımıyor.
İdare Mahkemesi’nde dava açtık, Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Sonra bu süreçte kurulan Komisyon’a başvurduk. Başvurumuzda “İşimizi geri istiyoruz” meselesinin ötesinde demokrasi ve hukuk mücadelesi üzerinden itirazlarımızı yaptık. Mesele bizim işe dönmemiz değil. Mesele OHAL’e karşı bir demokrasi mücadelesi. Bu ülkeye demokrasi gelmeden, evrensel hukuk ilkelerine dayalı bir anayasa gelmeden, insan haklarına duyarlı bir yaşam inşa edilmeden bizlerin işe dönmesi zaten mümkün değil.”
"Ne devlet sisteminin ne de toplum-devlet ilişkilerinin bir anlamı kalmamış"
Temelli, KHK’yla ihraç edilmesinin ardından yaşadıklarına dair şunları söyledi:
“Şimdi bu işleyen sistemi masanın üzerine yatırıp buna bir tanılama getirme şansınız yok. Bir garabet var ortada. Zaten bu garabetin içinde boğuluyoruz. Derdimiz de bu garabetten nasıl çıkarız. Bugün Cumhurbaşkanlığı sistemi, Meclisin pozisyonu, yürütme, bakanların durumu, aslında hiçbir şeyi tariflememiz ya da belli bir sistemik anlayışın içine oturtmamız mümkün değil. Bir garabet var. Bizim durumumuz da buna benziyor. İltisaklı diyor, bu nedenle kamuda çalışmasında sakınca gördüm, ihraç ettim diyor. İhraç ederken bütün özlük haklarını sıfırlıyor. Bununla kalmıyor. İşe giremiyorsunuz. Çünkü SGK kodu karşısına KHK’lı çıkıyor. Diğer taraftan yurt dışına çıkacaksınız pasaportunuza el konuluyor.
Ben havaalanında öğrendim. Öncesinde bir bildirim yoktu. O aşamada öğreniyorsunuz. Bir polis geldi, “maalesef pasaportunuza el koymak zorundayız” dedi. Görevliler de şaşırdı, anlam veremedi. Türkiye böyle anlam verilemez bir halde. Ne devlet sisteminin ne de toplum-devlet ilişkilerinin bir anlamı kalmamış. Esas vahim olan durum da bu. KHK meselesinde en önemli kritik mesele şu: Sizi ihraç ediyor ama bunun hükmü yok. Bu açıdan YSK’nın İbrahim Kaboğlu’nun adaylığına yapılan itirazı reddetmesi önemlidir. YSK neden reddetti. Çünkü bir hüküm, bir mahkeme kararı yoktu. Bir yargı kararı yok ama yasaklısınız, yurt dışına çıkamıyorsunuz, özlük haklarından yararlanamıyorsunuz."
Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın Temelli ile yaptığı söyleşinin tamamını şuradan okuyabilirsiniz.