Avrupa Birliği (AB), üç buçuk yıl sonra vize muhafiyetinin kaldırılacağı taahhütünü verdi ve protokol Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalandı. Ancak, resmi süreç başlamış olsa da, üç buçuk yıl sonra AB, kararından geri dönebilir. Türkiye vatandaşlarının vizesiz Avrupa'ya gidebilmesi için, Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçmiş kaçak göçmenlerin geri alınması gerekiyor. Türkiye bu göçmenleri kendi ülkelerine yollayamayacak çünkü göçmenlerin geldikleri ülkelerin çoğu Geri Kabul Anlaşması'nı imzalamayı reddediyor. Böylece göçmenlerin Türkiye'ye yerleşmesi zorunluluğu ortaya çıkacak. Uzmanlar, kısa vadede tam üyelik ve göçmenlerin ikameti ile ilgili maddi yardım sözü alınmadıysa anlaşmanın Türkiye'nin zararına olacağını belirtiyor.
Prof. Dr. Mehmet Özcan, konuya ilişkin, "Türkiye'ye, 'siz yükümlülüklerinizi yerine getirin, 1951 tarihli mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi ve 67 Protokolü'ndeki coğrafi çekincenizi kaldırın. Bunların karşılığında biz size 3,5 yıl sonra vize muafiyeti getireceğiz' dediler. Fakat AB 3,5 yıl sonra nitelikli çoğunlukla karar verecek. Ülkeler buna çok taraftar olmayabilirler. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmişken, AB yükümlülüğünü yerine getirmeyebilir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ile AB arasında “Geri Kabul Anlaşması” bugün Ankara’da imzalandı. Peki, Türkiye yasadışı göçmenleri kabul etmeye ne ölçüde hazır? AB, vize muafiyeti sözünü tutacak mı? Prof. Dr. Mehmet Özcan'ın Deutsche Welle Türkçe'ye yaptığı değerlendirme şöyle:
Nitelikli çoğunluk sağlanamazsa...
Türkiye'ye vize muafiyeti diyalogunun sonucu olarak 3,5 yıl sonunda vize muafiyetinin kaldırılması taahhüt edildi. Söz konusu protokol Ankara'da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalandı. Ancak Prof. Dr. Mehhmet Özcan’a göre, vizesiz seyahat, sürecin kesin sonucu değil. “Türkiye’ye şu dendi: Siz yükümlülüklerinizi yerine getirin, sınırlarınızı koruyun, Türkiye’den geçen bütün yasadışı göçmenleri alın, 1951 tarihli mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi ve 67 Protokolü'ndeki coğrafi çekincenizi kaldırın. Bunların karşılığında biz size 3,5 yıl sonra vize muafiyeti getireceğiz.
"Ama 3,5 yıl sonra bu garanti değil. En önemli açıklardan ve bu konularda çalışan bir akademisyen olarak benim kafamdaki en temel şüphelerden birisi bu" diye konuşan Özcan, kararın siyasi olduğuna dikkat çekti. "AB 3,5 yıl sonra nitelikli çoğunlukla karar verecek. Ülkeler buna çok taraftar olmayabilirler. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmişken, AB yükümlülüğünü yerine getirmeyebilir” diyen Prof. Dr. Özcan’a göre, bu durumda Türkiye ile AB arasında yeni bir kriz doğabilir.
Avrupa'daki kaçak göçmenler Türkiye'ye yerleşmek zorunda kalacak
Müzakereleri uzun zamandan bu yana devam eden Geri Kabul Anlaşması, AB'nin serbest dolaşım bölgesi olan Schengen Bölgesi'ne Türkiye üzerinden yasadışı yollardan giren göçmenlerin Türkiye'ye iadesini öngörüyor.
AB-Türkiye ilişkileri ve AB hukuku uzmanı, Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özcan’a göre, Geri Kabul Anlaşması’na ilişkin esas sorunu geçiş güzergâhı olarak Türkiye’yi kullanan üçüncü ülke vatandaşlarının iadesi oluşturuyor. Özcan, “Üçüncü ülke vatandaşları Afrika’dan, Asya’dan, Ortadoğu’dan geliyor olabilir. Bunların da Türkiye üzerinden geçtiği tespit edilirse, Türkiye bu kişileri barındırmak veya kaynak ülkelere geri göndermek zorunda. Fakat Türkiye’nin bu noktadaki sorunu şu: Türkiye bu ülkelerle Geri Kabul Anlaşması imzalayamıyor, daha doğrusu bu kaynak ülkeler Türkiye ve AB ülkeleri ile Geri Kabul Anlaşması imzalamıyor. Dolayısıyla büyük ihtimalle bu insanların birçoğu Türkiye’de yaşamlarını sürdürmek zorunda kalacak” şeklinde konuştu.
Türkiye, iade edilecek mültecilerle başa çıkabilir mi?
Hâlihazırda Türkiye’nin yalnızca 2 ila 3 bin yasadışı göçmeni barındırabilecek geri kabul merkezleri olduğuna dikkat çeken Prof. Özcan, AB’nin desteğiyle yeni geri kabul merkezlerinin inşa edileceğinin fakat kısa sürede bir çözüm beklenmemesi gerektiğinin altını çizdi. “Sorunun özünde de bu yatıyor. Türkiye’ye geldiklerinde Türkiye’nin altyapısının yetersiz olması ve bu süreçte de bu insanların temel hak ve özgürlüklerle ilgili yaşayacağı sıkıntılar, kişilerin insani olarak yaşayabileceği bir ortamın şu anda altyapısının hazırlanamamış olması” diyen Prof. Özcan, bu kişilerin kendi ülkelerine gönderilmeleri halinde bunun maddi külfetinin de Türkiye tarafından karşılanmak zorunda olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Mehmet Özcan, “Zaten Türkiye’de şu anda Suriye’den kaynaklanan ciddi bir sorun var, Türkiye’de 800 bin civarında savaştan kaçmış Suriyeli var. Bu kadar büyük sorunun yanında yeni bir yükün Avrupa üzerinden Türkiye’ye gelmesinin Türkiye’nin ciddi bir sorunla karşılaşacağının işareti olduğunu düşünüyorum” diyor.
Destekleyen ve desteklemeyen ülkeler
Avrupa Birliği'nin (AB) genişleme ve vize politikası üzerine çalışmalarıyla tanınan düşünce kuruluşu Avrupa İstikrar İnsiyatifi (ESI) Başkanı Gerald Knaus ise, AB'nin vize muafiyeti karşılığında Türkiye'den istediği reformların sivil toplumun güçlü desteğiyle 2015 ortasına kadar hayata geçirilebileceğini ve bu süreçte Ankara'nın AB içinde lobi yaparak nitelikli çoğunluğun aranacağı oylamada gereken desteği toplayabileceğini söyledi.
Knaus'a göre AB içinde halen İtalya, Polonya, Romanya, İspanya ve İsveç olmak üzere 5 ülke Türkiye'ye vize muafiyetini açıkça desteklerken, Bulgaristan, Yunanistan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Portekiz, Slovakya ve Slovenya olmak üzere 14 üye muhtemel bir oylamada "evet" cephesine yakın duruyor. Knaus, böyle bir dengede Almanya ya da Fransa'dan birinin "evet" cephesine çekilmesiyle nitelikli çoğunluğun sağlanabileceğini belirtiyor.
Vizesiz Avrupa seyahati ve Geri Kabul Anlaşması
Avrupa'da vizesiz seyahat kavramı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi’nde kararlaştırılıp uygulamaya konuldu. Türkiye’nin de 1949 yılında üye olduğu Avrupa Konseyi, üye devletlerin vatandaşlarının birbirlerini daha iyi tanıyıp anlamalarını ve böylelikle 20’nci yüzyılın ilk yarısında iki korkunç savaş yaşamış kıtanın barışa kavuşmasını amaçlamaktaydı.
1960’a gelindiğinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa Konseyi ülkelerinin büyük çoğunluğu karşılıklı olarak vize uygulamasına son vermişti.
Ancak Türkiye 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren kendi içinde patlak veren siyasi istikrarsızlık nedeniyle 1980 yılında “Vizesiz Avrupa”dan çıkarıldı.
Türkiye'den gelenlere vize uygulanmasını geri getiren ilk ülke Federal Almanya oldu. 1980'lerde Türkiye üzerinden çok fazla göçmen geldiğini, ikamet ve yerleşme hakkıyla ilgili düzenlemelerin biçiminin bozulduğunu belirten Federal Almanya'yı Fransa takip etti. İki ülkenin de gerekçelerinde öne çıkan madde "asayiş endişesi"ydi.
AB şimdi, Türkiye'ye vize uygulamasının tekrar kaldırılması için, Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçmiş kaçak göçmenlerin Türkiye'ye dönmesini şart koşuyor. Türkiye bu göçmenleri almayı kabul ederse, ülkelerine geri dönmelerini sağlayamacak ve göçmenlerin barındırılması yükü Türkiye'nin omuzlarında olacak.