Uluslararası Af Örgütü'nün yayın organı Amnesty Journal'ın genel yayın yönetmeni Markus Bickel, "Terörden fayda sağlayanlar: Almanya savaşlardan nasıl kazanç sağlıyor ve Arap diktatörler nasıl güçleniyor" başlıklı kitabında terörle mücadelenin arka planını anlatıyor.
DW: Sayın Bickel kitabınıza "Terörün Vurguncuları" adını verdiniz. Terörden avantaj sağlayanlar kimler?
Markus Bickel: Önce silah şirketleri. 2015 yılında bütün dünyada 370 milyar dolarlık silah satıldı. Başta Amerikan şirketleri kazandı. Almanya da 5 milyar euro tutarında silah ihraç etti. Terörden kârlı çıkanlar arasında Arap ülkelerindeki rejimler de sayılabilir. Batılı hükümetlerin ortağı olan Arap yönetimleri Batı'dan aldıkları destekle halkları üzerindeki baskıyı sürdürebiliyorlar. Bütün bu baskılar da ‘IŞİD ve terörle mücadele' adı altında yapılıyor.
DW: Almanya'dan söz ettiniz. Silah ihracatı Almanya açısından nasıl bir rol oynuyor?
Bickel: Çifte rol oynadığı söylenebilir. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar gibi ülkeler kendilerini ‘parlatmaya' meraklılar. Leopard 2 tanklarını çöl savaşları yapmak için değil, askeri portföylerine uyduğu için alıyorlar. Tabii Almanya da rakipleri ABD, Fransa ve İngiltere'den geri kalmak istemiyor. Silah ihracatı farklı ticari ilişkilerin sadece bir parçasını oluşturuyor. Bölgedeki en önemli ticari ortakları Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri aynı zamanda Almanya'dan silah alan en önemli ülkeler arasında yer alıyor.
DW: Kitabınızda öncelikle Körfez ülkelerinin Almanya'daki ekonomik angajmanından söz ediyorsunuz. Bu faktör silah ticareti üzerinde de etkili oluyor mu?
Bickel: İkisi birbirinden ayrılamaz. İki yıldır Yemen'de devam eden ve binlerce kişinin ölümüne yol açan savaşa katılmalarına rağmen Berlin'de Başbakan Merkel ve eski Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier tarafından ağırlanan Birleşik Arap Emirlikleri'nin politikacıları ile konuştum. Alman işadamları bakanlarla ya da başbakanla birlikte ziyaret ettikleri Körfez ülkelerinden sivil olduğu kadar askeri sipariş de almaya çalışıyorlar. Körfez ülkeleri 2030 yılına kadar silah ithalatından bağımsız olmayı amaçlıyorlar ama teknoloji transferine de ihtiyaçları var. Bu nedenle sivil ve askeri işbirliği el ele yürüyor.
DW: Almanya bir yandan Ortadoğu'ya silah ihraç ederken, diğer yandan bölgedeki anlaşmazlıklara arabuluculuk etmeye çalışıyor. Bu noktada bir çelişki görüyor musunuz?
Bickel: Çelişki olduğu ortada. Mart ayında Federal Güvenlik Konseyi, Yemen'deki koalisyonun baş aktörü olan Emirliklere silah satılmasına onay verdi. Aynı zamanda Dışişleri Bakanı Gabriel anlaşmazlığa siyasi çözüm bulma imkânlarını görüşmek üzere Yemen'deki savaşa taraf olan ülkelerin temsilcileriyle Berlin'de görüşme yaptı. Bu çelişki ancak söz konusu ülkelere yapılan silah satışlarının durdurulmasıyla çözülebilir. Avrupa Parlamentosu 2016'da Suudi Arabistan'a silah satışının yasaklanmasını talep etmişti.
DW: Girişte silah satışlarına, öncelikle IŞİD terörüyle mücadelenin gerekçe gösterildiğini söylemiştiniz. Sizce bu gerekçeye karşı ne söylenebilir?
Bickel: IŞİD ile mücadele en az dört düzeyde sürdürülmelidir. Askeri mücadele de bunlardan biridir. Aynı zamanda marjinalleştirilen Sünnilerin katılımını sağlayacak siyasi mücadeleye de önem verilmelidir. İdeolojik mücadele, terör saldırılarının kısa zamanda siyasi dengeleri değiştireceği tezini çürütme düzeyinde sürdürülmelidir. Bir diğer unsur da dini özellikte olup Suudi Arabistan'daki Vahabilikle IŞİD ideolojisinin kesişme noktalarını gündeme getirmelidir. Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde İslam dini ile terörizm arasındaki ilişkinin tartışılıp, radikal gruplarının tezlerinin çürütülmesini amaçlayan girişimler başlatıldı. Ama bu çok uzun vadeli bir projedir ve cereyan etmekte olan savaşlardan çok farklı bir ritme sahiptir. Savaşın ürettiği korku, IŞİD ya da El Kaide'nin yeni versiyonları şeklindeki terörist oluşumların yaratılmasına yol açabilir.
DW: Silah ihracatı ve onun yol açtığı acıların sona erdirilebilmesi için ne yapılmalıdır?
Bickel: Önce nesilleri kapsayan uzun vadeli bir proje başlatılabilir. Almanya ve bütün Avrupa 2011 yılında otoriter rejimlere karşı sokaklara dökülen kitleleri hatırlamalıdır. Yenilmiş olmalarına rağmen bu antiotoriter akımlar Avrupa tarafından desteklenmelidir. Vakıflar bu amaçla harekete geçebilir, çevre inisiyatifleri başlatılabilir, takibata uğrayan gençlere ve genç öğrencilere burs verilebilir. Bu gençler bilgilerini ve demokratik düşüncelerini kırılmadan geçen ülkelerine taşıyabilirler. Unutulmamalıdır ki Fransız ve Amerikan devrimleri de birçok aşamadan geçmiş ve oldukça zaman almıştır. Bütün Avrupa'da kriz devletleri ile savaşa karışan devletlere silah satışını yasaklayan yasalar çıkarılmalıdır. Kara listeye alınacak devletlerin durumu her üç yılda bir gözden geçirilebilir. Böylece Suudi Arabistan, Arap Emirlikleri, Katar ve Mısır gibi ülkelerin silah alması önlenebilir.
2017'de Amnesty Journal dergisinin genel yayın yönetmeni Markus Bickel, son 20 yılda Saraybosna, Beyrut, Bağdat ve Şam'da muhabir olarak çalıştı. Aktüel görevinden önce ise Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin Kahire merkezli Ortadoğu muhabiriydi.
© Deutsche Welle Türkçe
Kersten Knipp