-"HÜKÜMET SABRININ SONUNDA NE YAPACAK?" ANKARA (A.A) - 09.08.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye'deki gelişmeler ve Türkiye'nin tavrına ilişkin, ''Ortadoğu halklarının daha fazla demokrasiye, özgürlüğe ihtiyacı vardır. Burada hiçbir tereddütümüz yok. Demokrasi ve özgürlük bağlamında Türkiye, her türlü katkıyı yapmalıdır'' dedi. Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde bir grup öğretmen adayını kabul etti. Kabule katılan öğretmen adayları Milli Eğitim Bakanlığının 1 Haziran'da 30 bin öğretmen ataması gerçekleştireceği yönünde açıklama yaptığını ancak sözleşmeli öğretmenlere de başvuru hakkı verdiği için bu atamanın yarım yapıldığını ve mağdur olduklarını savundular. Ataması yapılmayan 7 bin 702 öğretmen adayı adına ziyareti gerçekleştirdiklerini belirten öğretmen adayları, haklarını alabilmek için CHP'den destek beklediklerini kaydettiler. Kılıçdaroğlu, öğretmenlerin Türkiye'de en çok övülen ancak sorunlarına da aynı ölçüde ilgisiz kalınan meslek grubu olduğunu belirterek, atanamayan öğretmenlerin sıkıntılarını parlamentonun gündemine taşıyacaklarını belirtti. Öğretmen atamaları konusunda Hükümeti peşinen suçlamak istemediğini belirten Kılıçdaroğlu, ancak sorunun 8 yıldır devam ediyor olmasının da Hükümetinin yanlış yaklaşımını ortaya koyduğunu dile getirdi. Kılıçdaroğlu, öğretmen adaylarının sorunlarının giderilmesi için gerekirse yeni yasama yılında Meclis araştırmasını gündeme getirebileceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, kabulün ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Suriye'de yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin yaklaşımı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bu ülkeye yaptığı ziyareti nasıl değerlendirdiğine ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, AK Parti hükümetinin dış politikada ''komşularla sıfır sorun'' anlayışını ifade ettiğini, ancak bunu hayata geçiremediğini savundu. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Suriye ile karşılıklı vizeler kaldırıldı. Sayın Başbakan Suriye'ye gitti, büyük bir heyecanla karşılandı. Beraber baraj temeli attılar, birbirlerini kardeş ilan ettiler fakat ne olduysa batılı egemen güçlerin devreye girmesi sonucu bu ilişki birden bire bozuldu. Şimdi Suriye neredeyse bizim Ortadoğu'daki en büyük düşmanımız konumuna geldi. Şu gerçeğin altını özenle çizelim; Ortadoğu halklarının daha fazla demokrasiye, özgürlüğe ihtiyacı vardır. Burada hiçbir tereddütümüz yok. Demokrasi ve özgürlük bağlamında Türkiye, her türlü katkıyı yapmalıdır. Ama hiçbir ülkenin iç işlerini Türkiye'nin iç işiymiş gibi algılama hatasına düşmemelidir. Dış politika ciddi bir iştir, iç politikaya alet edilemeyecek kadar ciddi bir iştir. Dış politika sabır, tutarlılık ister. Dış politika Türkiye'nin egemen güçlere maşa olmamasını ister. Ama maalesef batılı egemen güçlerin Ortadoğu'daki sözcüsü konumuna geldik.'' Türkiye'nin bütün komşularıyla ilişkilerinin bozulduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Suriye'nin Arap dünyasının sıradan bir ülkesi olmadığını, kilit konumda bulunduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, Suriye'deki bir huzursuzluğun, çatışmanın, kargaşanın Türkiye'ye yansıyacağını, Türkiye'nin bu gerçeği görerek hareket etmesi gerektiğini kaydederek, ''Dış politika romantizm üzerine kurulmaz. Gerçekçilik ülkelerin karşılıklı çıkarları üzerine inşa edilir. Suriye ile aramızda uzun bir sınır komşuluğu var. Batılı egemen güçler, yarın çıkarları değiştiği zaman onlar koşa koşa Suriye'ye gideceklerdir ama Suriye halkı bize kuşkuyla bakacaktır. O komşuluğu pekiştirmemiz lazım. Suriye ile ilişkilerde daha dikkatli, tutarlı politika izlemek gerekiyor'' diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Suriye ile ilgili ''Sabrımızın sonuna geldik'', ''Suriye bizim iç meselemiz'' ifadelerini kullandığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Her gün yağmur gibi şehitler geliyor, bizim iç meselemize karşı Başbakan üç maymunları oynuyor. Irak'ta yaşanan dramları biliyoruz, Libya'da yaşanan dramı biliyoruz. Libya'nın bölünmesine adeta çanak tuttuk. Bizim Dışişleri Bakanımız gitti Libya'da muhaliflerin mitingine katıldı. Yarın Doğu Anadolu'daki bir mitinge başka bir ülkenin Dışişleri Bakanı olarak birisi gelip katılırsa, Sayın Başbakan ne söyleyecek? Verecek yanıtı var mı? Akdeniz'in soğuk sularında binlerce Müslüman öldü. Hiç kimse bunlara yardım eli uzatmadı, hepsi boğulup gittiler. Sorumlusu kim? NATO'ya Libya'ya müdahale izni veren Recep Tayyip Erdoğan'dır. Irak'ta binlerce Müslüman öldürüldü. Hiç çıkıp dediler mi 'Irak bizim iç işimizdir' diye? Niye demediler? Bir düşünün ABD'ye her türlü bilgi veriliyor. Türkiye'de kime bilgi veriliyor? Kendi halkına bilgi vermeyeceksin ama egemen güçlere her türlü bilgiyi vereceksin. Onların talimatı ile hareket edeceksin, ülkenin 'bağımsız' olduğunu söyleyeceksin, bağımsız bir dış politika izlemediği belli, egemen güçlerin politikası izleniyor.'' Suriye'deki olayların ciddiyetine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, ''Eğer Türkiye'ye sıçrarsa bunun sorumlusu AKP iktidarıdır, AKP iktidarı olacaktır'' diye konuştu. Bir gazetecinin ''ABD Dışişleri Bakanlığının mesajlarının Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aracılığıyla Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a iletileceği'' yönündeki haberleri hatırlatarak değerlendirmesini sorması üzerine, Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun Suriye'ye giderek görüşme yapmasına karşı çıkmadıklarını belirtti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Gidip görüşmeli, demokrasi taleplerini aktarmalı, özgürlük taleplerini aktarmalı, daha sağlıklı açılımların yapılması gerektiğini söylemeli. Türkiye bu konuda elinden gelen katkıyı vermeli. Burada bir sorunumuz yok. Sorun, Türkiye'nin müdahaleci bir tavrı sergilemiş olmasıdır. 'Sabrımızın sonuna geldik' cümlesi... Bu sabrın sonunda ne yapacak hükümet? Askeri müdahale mi yapacak Suriye'ye? Hangi gerekçe ile sabrının sonuna geldiğini Sayın Başbakanın çıkıp açıklaması lazım, hepimizin de bilmesi lazım. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, milletvekillerine seslenerek, ''Türkiye'nin iç savaşın eşiğine geldiğini ama sorunun çözümünün Başbakan'ın iki dudağı arasında olduğunu'' söylediğinin ifade edilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ''İmralı ile yapılan görüşmelerin ayrıntılarını kendilerinin bilmediğini'' belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Büyük bir olasılıkla Sayın Demirtaş biliyordur. Bilen ikinci kişi de Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Çünkü onun direktifi ile gidilip görüşmeler yapılıyor. Onun direktifi ile yapılan görüşmelerden elde edilen sonuçlar gelip doğrudan Başbakana aktarılıyor. Sayın Demirtaş da herhalde o görüşmelerin sonucunda olacak ki 'Sayın Başbakanın iki dudağının arasındadır barış' diyor. Biz ayrıntıları bilmediğimiz için bir şey söyleyemiyoruz. Ama pazarlıkları, pazarlıklarda nelerin görüşüldüğünü herhalde iki taraf da biliyor'' dedi. -''EKONOMİ ÇOK İYİ OLSA BAŞBAKAN KURMAYLARI TOPLAR MI?''- Başka bir gazetecinin, Başbakan Erdoğan başkanlığında ekonomi toplantısı yaptığını anımsatarak ''Siz ekonomik gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, ''Ekonomi çok iyi olsa Başbakan kurmayları toplar mı?'' diye sordu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Ekonominin iyi gitmediğini ilk önce sayın Gedikli açıkladı. 'Harcama yapmayın' dedi. Arkasından başka bir hükümet yetkilisi çıktı, 'istediğiniz kadar harcama yapabilirsiniz' dedi. Arkasından birisi çıktı 'kriz geliyor' dedi. Arkasından Sayın Başbakan çıktı 'Ne krizi, kriz filan yok ülkede. Her şey çok sağlam' dedi. Sonra bunlar ülkeyi yönettiklerini sanıyorlar. Sıcak paraya teslim olan bir ekonomi var. Hükümetin de en büyük korkusu, (sıcak para Türkiye'yi terk ederse biz mahvoluruz) diyorlar. Şu anda dünyanın en yüksek faizini veren ülke Türkiye, sıcak parayı tutmak için. Bedelini de bu ülkenin yoksul insanları ödüyor.'' Kılıçdaroğlu, RTÜK'ün çeşitli ülkelerin Meclis televizyonlarını inceleyerek rapor hazırladığının hatırlatılması üzerine de ''Kendi parlamentosuna sansür uygulayan tek ülke herhalde Türkiye'dir'' ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Parlamentodaki görüşmeleri Sayın Başbakan 'şov yeri' olarak tanımladı. Başbakanın şov yerinde ne işi var? O şov yeri dediği yerde gelip güvenoyu almıyor mu? Ağzından çıkanı kulaklarının duyması lazım. Parlamentoya saygısızlık yapma hakkı Başbakanda değildir, böyle bir hak hiç kimsede de yoktur. Orası yasama organıdır ve o organa herkesin saygı duyması lazım. Eğer şov yeri arıyorsa sayın Başbakan, AKP Genel Merkezine gidebilir. Parlamentoda her parlamenter çıkar kürsüye özgürce konuşur. Halktan bunu gizlemenin de bir anlamı yoktur. 1940'ların tek parti dönemine doğru Türkiye gidiyor. Demokrasiyi geliştirelim diyoruz, sansürlerle demokratik alanları daraltıyoruz...'' Kılıçdaroğlu, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantıları öncesi yaşananlar ve sonrasındaki sürece ilişkin soruyu yanıtlarken de ''YAŞ süreci yargının desteği ile Hükümetin yaptığı bir operasyon. O pazarlıklar sonucunda zaten, ertelemeler büyük bir ihtimalle oldu. Delil karatma, düşünün savcı iddianameyi veriyor, kişiler YAŞ'a katılıyor, delil karartırsa komutan koltuğunda karartır zaten, talimat verir 'delilleri yok edin' der. Tutuklandıktan sonra delil mi karartılır? Tam bir komedi'' ifadelerini kullandı. -''UZLAŞMA KOMİSYONU'NA ÜYE VERİRİZ''- ''Az önce 1940'larla AKP dönemi uygulamalarını eşleştirdiniz, yani İnönü dönemindeki uygulamalarla AK Parti dönemindeki uygulamaların benzer olduğunu mu söylüyoruz?'' sorusunu yanıtlarken de ''Tek parti dönemi'' ifadesini kullandığını, ''İnönü dönemi demediğini'' vurguladı. Kılıçdaroğlu, ''İnönü tek partili dönemi savunsaydı, çok partili döneme geçmezdi. İnönü bir adım attı çok partili döneme geçti. Şimdi biz çok partili düzenden vazgeçip, tekrar tek partili düzene geçmek için bir çaba içerisindeyiz. Demokrasi geriye gidiyor'' dedi. Kılıçdaroğlu, ''AK Parti iktidarı askerlik süresinin kısaltılmasına ilişkin bir adım atacak gibi görülüyor, bu sizin seçim vaadinizdi, CHP olarak buna destek verir misiniz?'' sorusunu, ''AK Parti'nin CHP'nin bütün vaatlerini hayata geçireceğini, çünkü partisinin vaatlerinin tutarlı ve gerçekçi olduğunu'' diye yanıtladı. Yeni anayasanın yapımı aşamasında Meclis'te bir uzlaşma kurulu kurulursa, buna üye verip vermeyeceklerinin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, ''Üye vereceğiz, daha sağlıklı bir anayasanın oluşmasına katkı vereceğiz'' karşılığını verdi.