Politika

"CHP BEDEL ÖDEMEYE HAZIR" TBMM (A.A)

12 Temmuz 2011 01:07

-"CHP BEDEL ÖDEMEYE HAZIR" TBMM (A.A) - 11.07.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hak ve özgürlüklerin önünde hiçbir gücün duramayacağını ifade ederek, ''Demokrasi, özgürlük ve insan hakları bağlamında eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa o bedeli CHP ödemeye hazırdır'' dedi.  TBMM Genel Kurulunda, 61. Hükümet'in programı üzerinde söz alan Kılıçdaroğlu, demokrasiyi yüceltmek, insanların özgürce düşünebildiği bir Türkiye'yi ayaklandırmak istediklerini, bunun için de eski alışkanlıkların bırakılması gerektiğini ifade etti. Kısır tartışmaların ülkeye her zaman zarar verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, AB ülkelerinin gerisinde kalmasının nedeninin, bütün enerjinin bu tür kısır tartışmalara harcanması olduğunu söyledi. Yargıya kesinlikle müdahale etmeyeceklerini, kimsenin yargıya müdahale etmesini istemediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, yargının, kendi etik kuralları içinde çalışması gerektiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, yargının verdiği kararların kamu vicdanını seslendirmesi için, bu etik kurallar içinde çalışması gerektiğine dikkati çekti. Yargı ile ilgili sorunun çözümü için her türlü katkıyı sunmaya hazır olduklarını anlatan Kılıçdaroğlu, ''Dediler ki 'Öneriniz ne?' Bir öneri olur, iki öneri olur ama biz ortak aklı egemen kılmalıyız bu parlamentoda'' dedi. Sorunun, çözülemeyecek bir sorun olmadığını, bu konuda ortak irade beyan edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de bu ortak iradeye katıldığını ifade etti.  Meclis Başkanlık Divanının arkasında yer alan ''Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir'' cümlesine işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Altını çizmek istediğim iki sözcük var. Kayıtsız, şartsız... Şu anda egemenlik kayıtlı şartlı milletin oldu. Varsa bir hata, birlikte düzeltelim. Biz egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu kabul ederiz. Bunu yüceltelim. Milli iradeye pranga vurulmaz arkadaşlar. Milli iradeye pranga vurulmuştur, bizim bundan kurtarmamız gerekiyor. Sağlıklı, tutarlı bir milli iradeyi geliştireceğiz'' diye konuştu.  -''BİZİM SORUNUMUZ DEMOKRASİ KRİZİ''- Andiçme konusunda yapılan tartışmaları değerlendiren Kılıçdaroğlu, CHP'nin takındığı tavrın bir demokrasi tavrı olduğunu, ''Meclisi boykot etmediklerini, Genel Kurulda bulunduklarını'' söyledi. Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:  ''Niye konuşmadınız, niye yemin etmediniz?' diyorsunuz. Bizim yeminle bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz demokrasi krizi. Bir demokrasi krizi yaşanıyor. Sorun, bu demokrasi krizini çözmek. İrade beyan etmek. Asıl mesele budur. Bunu yaptığımız zaman biz parlamentoyu yüceltebiliriz. Biz hiçbir zaman şu söylemedik: 'Bu milletvekillerine özel bir ayrıcalık sağlayalım. Bunlar çıksınlar' Hayır... Hiçbir özel ayrıcalık sağlamıyoruz. Hukukun üstünlüğü içinde zaten bunlar gelecektir. Uluslararası anlaşmalar böyle öngörüyor. 'Bunlar affedilsin, bunlar yargılanmasınlar...' Hiçbir zaman böyle bir şey söylemedik. Gider mahkemede yargılanır. 'Efendim bunlar dokunulmazlık zırhına bürünsün.' Asla... Milletvekili olurken, bize başvururken, dilekçeleri vardır elimizde. Biz dokunulmazlık istemiyoruz diye 135 arkadaşımın, 135'inin de imzası var. Hiç kimse dokunulmazlık zırhının arkasına saklanmak istemiyor.'' Bu olayların çözümünün parlamentonun iradesinde olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, parlamento iradesinin bir demokrasi ayıbını ortadan kaldırması gerektiğine işaret etti. Bu ayıbın ortadan kalkması halinde hiç kimsenin bir sorunu olmayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, ''Kamu görevini yerine getirme hakkını alıyorsunuz ellerinden. Milletvekili görevi kamu görevidir. Hangi hukukta var bu?'' dedi. -''BEDEL ÖDEMEYE HAZIRIZ''- Tutukluluk konusunda yaşananların yeni bir olay olmadığını, ''Parasız eğitim istiyoruz'' diye pankart açan iki üniversite öğrencisinin 16 aydır tutuklu yargılandığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:  ''Bana dünyanın herhangi bir demokrasisinden örnek gösterin. Pankart açtı diye iki üniversite öğrencisini 16 ay hapse atan bana bir demokrasi örneğini gösterin. Birisini silahla tehdit mi etti, molotofkokteyli mi attı, camı pencereyi mi kırdı, vatandaşı mı dövdü? Hayır. Ne istiyor, parasız eğitim. Ben de arkadaşlarım da parasız eğitim istiyor. Eminim sizler de istiyorsunuz. Bunu istemek ne zamandan beri demokrasilerde suç olmaya başladı? Hak ve özgürlüklerin önünde hiçbir güç duramaz. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları bağlamında eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa o bedeli CHP ödemeye hazırdır. Yeter ki bu ülkeye demokrasi, özgürlük gelsin. Hükümet programında da demokrasinden, insan haklarından, özgürlüklerden bahsediliyor. Ama ben size Türkiye'nin gerçeklerinden rakamlar vereceğim. 2003-2010 yılları arasında faili meçhulden ölen vatandaşların sayısı 101'dir. Tam 212 kişi gözaltında ya da cezaevlerinde şüpheli şekilde yaşamlarını yitirdiler. 2005-2009 yılları arasında tutuklu sayısı neredeyse yüzde 100 arttı. 2005'te 31 bin olan tutuklu sayısı 2009'da 60 bine çıktı. 2010 yılında cezaevlerinde bin 857 çocuk tutukluydu. Bir çocuğumuz tutuklayıp hapse atmak, potansiyel suçlu yaratmak demek değil midir? O çocuklar bizim çocuklarımız. Onları topluma kazandırmamız lazım. Yanlış yapıyoruz. O yasalar parlamentodan geçti. Demek ki bir hatamız var.'' Yalnızca 2010 yılında 596 kişinin düşüncelerini açıklaması nedeniyle 1219 yıl hapis cezasına çarptırıldığını belirten Kılıçdaroğlu, herkesin düşüncelerini özgürce ifade etmesi gerektiğini kaydetti.  -''BESLEME MEDYA İLE DEMOKRASİ OLMAZ''- Basın özgürlüğünde, Türkiye'nin 196 ülke arasında 119. sırada, Avrupa'da ise sonuncu sırada olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'de demokrasinin önündeki en ciddi sorunlardan birinin bugün medyanın içinde bulunduğu durum olduğunu söyledi.  Bu tablonun değişmesi, daha özgürce düşünen medyanın olması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Özgürce düşünen, özgürce eleştiren, korkmayan, kendisine otosansür uygulamayan, bir medyaya ihtiyacımız var. Bu medya olduğu zaman demokrasiyi güçlü kılarız. Güçler ayrılığı ilkesinden bahsediyoruz. Ne güzel. Savunuyoruz güçler ayrılığı ilkesini. Yasamayı, yargıyı, yürütmeyi... Biri diğerine tahakküm eden değil, biri diğerinin dengi olan konuma getirelim. Eğer denkliği sağlayabilirsek demokrasiyi güçlendirmiş oluruz'' dedi. Yargıdaki önemli sorunlardan birinin uzun tutukluluk süreleri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Niye ille de kişiyi hapse atacağız. Aylar yıllar boyu niye bunu tutacağız içeride. Hangi gerekçeyle tutacağız. AİHM'in verdiği onlarca karar var. Hatta Sayın Rıza Türmen, Sayın Cemil Çiçek geldiği zaman dedi ki 'Ben AİHM'de görev yaptım. Arzu ederseniz o mahkeme kararlarından örnek çıkarayım size teslim edeyim' dedi. Sayın Çiçek dedi ki 'O kararları biz tercüme ettik. Bütün yargıçlara gönderdik bu kararlara uysunlar' diye. Niye Türkiye AİHM'de tazminata mahkum olsun? Olmamalı...'' şeklinde konuştu. Medyayı güçlü konuma getirmenin parlamentonun görevleri arasında olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Medya patronlarının hiç birisi ama hiç birisi. Altını çizerek söylüyorum. Ne doğrudan ne dolaylı hiçbir kamu ihalesine girmemelidir. Besleme medya mı olur? Besleme medya olursa demokrasi olmaz'' dedi.  -''YARGICA GÖRE DAVA OLMAZ''- Hükümet programında anayasa değişikliğinde bahsedildiğini, ancak ne yapılacağı konusunda tek bir satırın yer almadığını belirten Kılıçdaroğlu, kendilerin anayasa değişikliğinde öngördükleri hedefleri seçim sürecinde açıkladıklarını söyledi. Daha özgürlükçü bir anayasaya ihtiyaç olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, 12 Eylül ürünü özel yetkili mahkemelerin, Türkiye'de demokrasinin önündeki en ciddi engellerden biri olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:   ''Ne demek özel yetkililer. Nereden çıktı o özel yetkili mahkeme? Mahkeme düşünün; kişiyi tutukluyor, gizli karar koyuyor, sanığın avukatı dosyayı alamıyor. Peki, savunmayı nasıl yapacak. Hangi ileri demokraside böyle bir mahkeme türü var. 12 Eylül askeri darbesinin getirdiği o DGM'lere umut mu bağlayacağız. Bununla mı biz demokrasiyi kuracağız, bununla mı ileri demokrasi olucağız? Bunları şiddetle reddediyoruz. Parlamentonun, demokrasinin iradesiyle kaldıralım. Tutuklu ve yargıç arasında kan davası olmaması gerekiyor. Düşünün, ben tazminata mahkum oluyorum yargıç olarak... Ama o sanığın davasına ben bakıyorum; diyor ki 'Arkadaş, ben seninle zaten mahkemeliğim. Senin davadan çekilmen lazım.' 'Yok' diyor. 'Ben bu davaya bakacağım. Ben senin dersini vereceğim. Seni tutuklayacağım. Seni süründüreceğim.' 'Niçin?' 'Ben özel yetkili mahkemenin yargıcıyım' diyor. Bu demokrasi değil ki... Böyle demokrasi olur mu? O yargıç oradan çekilir başka bir yargıç gelir. Davalar yargıca endekslenmez. Yargıca görev dava olmaz ama 'Sen bu davaya bakacaksın. Çünkü senin görevin bunları mahkum etmek' dediyse, bu algı çıkarsa, yargılama süreci zarar görür.'' -''ÜNİVERSİTELER ÖZERK OLSUN''- Yeni Anayasada üniversitelerin de özerk kılınması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Allah aşkına, koca koca hocalar rektör seçemiyorlar mı? Bırakalım, rektörlerini kendileri seçsinler. Üniversite öğrencileri belli bir ağırlıkta üniversite yönetiminde söz ve karar sahibi olsun. Neden gençlerimize güvenmiyoruz?'' diye sordu.  Yüzde 10 seçim barajının da kalkması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, kendilerinin bu konuya popülist yaklaşmadıklarını, kanun teklifi verdiklerini ifade etti. Anayasada Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile ilgili de değişiklik istediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bu konuda ülkenin kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal'in de bir vasiyeti bulunduğunu söyledi. Atatürk'ün kendi malvarlığı üzerindeki payı bu iki kuruma verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''İş Bankasının gelirinden... Oradan elde edilen temsil yetkisi CHP'ye aittir ama buradan CHP'ye 5 kuruş para gelmez. O para olduğu gibi Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna gider ama 12 Eylül rejimi her iki kurum kapattı. Eğer biz gerçekten vasiyet kavramına inanıyorsak, bu ayıptan da Türkiye'yi kurtarmalıyız. Bu kurumlar eski konumunda olmalı. Anayasa değişikliğinde bizim önem verdiğimiz konulardan birisi'' diye konuştu.  -''DEMOKRASİLERDE EN BÜYÜK TEHLİKE''- ''Demokrasilerde en büyük tehlike, çoğunlukla iktidara gelen partinin 'ben her şeyi yaparım' iradesine sahip olmasıdır'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:   ''Bu demokrasinin önündeki en büyük tehlikedir. Her şeyi yaparım... Hukukun üstünlüğü içinde bizim çalışmamız lazım. İktidar her rejimde vardır ama muhalefet sadece demokrasilerde vardır. Muhalefetin olmadığı rejim sağlıklı bir demokrasi değildir.  Ben parlamentonun, varılan uzlaşmayla demokrasinin önündeki ciddi ayıpların kaldırılacağına yürekten inanıyorum. Gerek AKP, gerek CHP grubundan; katılan katkı veren, başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Çünkü arzumuz şu: Biz kaybetsek de demokrasi kazanmalı. Siz kaybetseniz de demokrasi kazanmalı. Demokrasi hak ve özgürlükler bizim için artık kaçınılmazdır. Arzumuz Türkiye'yi bir korku topluluğundan çıkarın herkesin düşüncelerini özgürce dile getirdiği sağlıklı çalışan bir demokrasiye kavuşturmaktır. O da başkalarının değil bizim görevimizdir.''