-"BELLİ BİR EVET SAYISININ ÇIKARTILMASI PLANLANIYOR" KOCAELİ (A.A) - 10.09.2010 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylülde yapılacak halk oylamasına ilişkin, ''Bazı uzman kişiler öyle bir kurgulama yapıyor ki bu kurgulama sonrasında mutlaka belli bir 'evet' sayısının çıkartılması planlanıyor'' dedi. İzmit'teki ''Hasan Gemici Spor Salonu''nda partisince düzenlenen bayramlaşma programında katılan Bahçeli, partililer tarafından ''Başbakan Bahçeli'', ''Devletin başına devlet gelecek'' sloganlarıyla karşılandı. Partililerin bayramını kutlayarak konuşmasına başlayan Bahçeli, mübarek ramazan ayı ve bayramının, Türkiye'nin önemli bir gündeminin tartışıldığı dönemle örtüştüğünü söyledi. Anayasa değişikliği konusunda referandumun Pazar günü yapılacağını hatırlatan Bahçeli, söz konusu halk oylamasının Türkiye için önemli bir dönüm noktası olacağını belirterek, partililerden oylarını kullanmalarını istedi. ''Büyük engeller çıkmadığı takdirde mutlaka sandığa gitmeyi başarmalıyız'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti: ''Sandığa ulaştıktan sonra da bugüne kadarki gelişmeler doğrultusunda aklımızın, vicdanımızın sesine kulak vererek tercihimizi ortaya koymalıyız. Ne kadar çok yüksek katılımla bu tercih belirlenirse ülkemiz açısından o kadar hayırlı olacaktır. Çünkü yüksek katılımla yapılmış olan bir halk oylaması sonuçları itibariyle millet iradesini büyük bir çoğunlukla temsil edeceği için, böyle bir iradeyi ortaya koyacağı için üzerindeki tartışmalar son bulacaktır ve böylelikle referandum sonrasındaki siyasi ve sosyal gelişmeler üzerinde de tartışmalar belli bir seviyede sürdürülecektir. Bunu başarmalıyız. Mutlaka sandığa gitmeliyiz, ancak sandığa gitmek yeterli olmamaktadır. Verilmiş olan oyların veya belirlediğimiz tercihlerin sahibi olarak da arkasında durmalısınız. Bunlar üzerinde herhangi bir hileye yanlış değerlendirmeye fırsat tanımamalıyız.'' Siyasi partilerin, sandık kurullarındaki üyelerinin görevlerini aksaksız ve herhangi bir ihmale uğramadan yapmalarını temin etmeleri gerektiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle konuştu: ''İl ve ilçe başkanlarımız ve yönetim kurulu üyelerine buradan bir kez daha sesleniyorum. Birinci göreviniz bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmaların sonuçlarını ülkemiz için yaralı hale dönüştürmek istiyorsanız, halk oylaması sonuçları üzerine herhangi bir tartışmaya sebebiyet verdirmek istemiyorsanız veya halkımızın verdiği oyların sahipleri olarak onlara yardımcı olmayı istiyorsanız, mutlaka sandıkta görevli olan arkadaşlarınızı yarın bir kez daha ikaz etmelisiniz. Pazar günü de hangi sandıkta görevlilerse orayı denetleyerek görevlerinin başında olup olmadıklarını gözden geçirmelisiniz. Bu sizin için önemli bir görevdir. Bugüne kadar yaptığınız çalışmaların her türlü ve fedakarlık ve emeğimizin de heba olmaması için ortaya koyacağımız bir dikkat olmalıdır.'' Bahçeli, 2007 yılındaki seçimlerde uygulanan ''bilgisayar temelli değerlendirme'' üzerinde, seçim sonrası uzun süreli bir tartışma olduğunu, bugün de buna benzer bir tartışmanın daha halk oylamasına gitmeden başladığını gördüklerini belirtti. ''Bazı uzman kişiler öyle bir kurgulama yapıyor ki bu kurgulama sonrasında mutlaka belli bir 'evet' sayısının çıkartılması planlanıyor'' diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''İşte Sayın Başbakan ve Başbakan Yardımcısının herhangi bir halk oylamasını esas alarak bir değerlendirme yapmak yerine, şimdiden 46 veya 55 veya 45 veya 56 veya 55-60 arasında bir halk oylaması sonucu evet yönüyle elde edilecekmiş gibi bir değerlendirme yapması, acaba bahse konu olan böyle bir seçim sistemi üzerindeki kurgunun, bir hile hesabının bugünden hazırlığının yapıldığına dair bir işaret olarak kabul edilebilinir mi? Bunun için başta İçişleri Bakanı olmak üzere valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin, emniyet güçlerinin, yüksek seçim kurulu görevlisi olan memurların, sandık kurulunda görevli olan kişilerin ve yüksek seçim kurullarının il ve ilçelerdeki seçim kurulu başkanı olan değerli hakimlerin bu halk oylamaları sırasında oy sandıkları açıldıktan sonra yapılacak olan değerlendirmelerde daha sağlıklı sonuç elde edebilmek için adil olmalarını, görevlerinde titiz olmalarını, herhangi bir vatandaşımızın 'evet' ya da 'hayır' oyu üzerinde başkalarının niyetine, istismarına fırsat verdirmemelerini bir görev olarak kendilerinden bekliyoruz.'' -ESKİ ANAYASALAR Bahçeli, Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in kuruluş sürecinden bugüne 1921 ve 1924 anayasalarının, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kuruluş felsefesi doğrultusunda, milli ve üniter bir devlet yapısı olarak şekillenmesini belirleyen temel anayasalar olduğunu söyledi. 1961 ve 1982 anayasalarının ise demokrasiden sapılarak bir darbe düşüncesinden sonra oluşan, bir ara rejim sonrası hazırlanan anayasa değişiklikleri veya yeni anayasa yazılması şeklinde ortaya çıktığını ifade eden Bahçeli, bu iki anayasada uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle sonradan önemli değişikliklere gidildiğini ifade etti. 1982 Anayasası üzerinden bugüne kadar 16 değişiklik paketinin topluma sunulduğunu bunlardan 15'inin TBMM'de gerçekleştirildiğini dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti: ''Dolayısıyla 85 madde, yani 177 maddelik anayasa metninin 85 önemli maddesi değişikliğe uğramıştır. MHP'nin 57. Hükümet'te koalisyon ortağı alarak görev aldığı dönemde de ara rejimin, 12 Eylül ihtilalinin ürünü olan anayasa üzerinde 34 maddelik bir değişikliği de başarmıştır. Şimdi 17. değişiklik paketi sunulmaktadır. Fakat bunlar arasında ince bir fark vardır. Bunu görmenizi, bilmenizi istiyorum. Hangi partiden olursak olalım, önce bu ülkeyi ve milleti düşünmek durumundayız. Bir yanlışın üzerinde ısrarcı bir şekilde devam ederek Türkiye'yi yeni bir karanlığa, istikrarsızlığa, sosyal, siyasal krize sürüklemek kanaatimce doğru olmaz. Buna ülkemizin tahammülü de kalmamıştır. Artık ülkemiz, -ekonomik krizlerden, siyasi kaoslardan, çatışmadan, kutuplaşmadan, cepheleşmeden, gerilimlerden- kardeş kavgası istememektedir. İnsanımız huzur, barış, kardeşçe yaşamayı istiyor ve bir arada ülkenin her türlü ekonomik sorunlarının çözülerek daha mutlu bir hayat yaşamayı, yokluk, yolsuzluk ve işsizliğin halledilerek bu ülkede mutlu, devletine ve kendisine güvenen bir insan olarak yaşamayı arzu ediyor. Böyle bir talep varken milletimizin bu isteğine dikkatli davranmak, saygı duymak durumunda olmalıyız.'' -''BU HIRS NİYEDİR?''- ''Herkes bayram sabahı bayram namazını kılmalıdır, kılma yolunda da gayret göstermelidir. Bunu takdirle tebrikle karşılamalıyız'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti: ''Ancak bayram sabahı bir seçim otobüsünün Sultanbeyli'de Merkez Camisinin önüne çekilerek, -değerli arkadaşlarım burayı dinleyin- orada sabahleyin 07.19'dan itibaren camiye gelmiş ve bayram namazını kılan insanların kendilerinin arasında Başbakan'ın da bulunduğu bir ortamda daha güzel bir manevi vitrinde bir namaz eda etmenin huzuruyla çıkıp evine doğru giderken karşısında 'evet' süslü bir otobüsle seçim meydanına dönen bir havayla bir toplantının yapılması yanlış olmuştur, inananları incitmiştir. Yarın da bundan doğabilecek olan sıkıntıların altından Recep Tayyip Erdoğan kalkamaz. Bu organizeyi yapan partililer de kalkamaz. Gene ne olursa inanan insanlara olur, yazık olur. Öyleyse bu hırs niyedir? Kime mahkumsun? Kime mecbursun? Niye bu kadar acele ediyorsun? Devletin tüm imkanlarını bu konuda niye seferber ediyorsun? TOKİ'ydi, yatırım kuruluşlarıydı, her tarafı 'evet'lerle, bayraklarla süslüyorsun. Bunun kaynağı nedir? Bunları böyle yapacağın yerde bir insanımıza bir işsizimize bir iş bulabilecek bir fabrikanın kurulmasına yardım etmen daha iyi olmaz mı? Bu ne saltanat? Bu ne heybet? Bu ne kibir? Bu ne gurur? Bunu böyle yaparak illa 'evet' oylarının çoğalıp fazla çıkması suretiyle sonuç almaya çalışıyorsan kime bunu mecbur kalarak yapıyorsun? Yani 'evet' oyları çıkmış olsa dahi bu durumlardan sonra başbakan olarak, bir parti genel başkanı olarak nasıl yoluna devam edeceksin? 'Hadi hep beraber, biz beraber yürüyoruz' diye bu milleti aldatıyorsun. Ama yollar çatallaşıyor. Yollar dikenli çivili yollar haline dönüşerek bu ülkede kendi yandaşlarını nasıl yürüteceksin?'' -''NEYİN KAPISINI AÇACAK SAYIN BAŞBAKAN?''- Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Diyarbakır mitingi sırasında, 2011'de daha kapsamlı bir anayasa değişikliği için, bugünkü değişikliğin bir kapı açacağını söylediğini belirtti. ''Neyin kapısını açacak Sayın Başbakan? Türkiye'yi böldüren bir zihniyetin mi kapısını açacaksın?'' diyen Bahçeli, Erdoğan'ın Diyarbakır'da, Sakarya ve Konya'daki gibi konuşmadığını iddia etti. MHP lideri, şunları kaydetti: ''Milli devlet, üniter yapıdan yana olduğun için konuş. Genel affa karşı olduğun için orada konuş. Eğer bunu yaparsan konuşursan bırak ben mahkum olayım diyorum ama oraya gidiyor kültür ve sanat ansiklopedisinden Diyarbakır sayfasını yırtmış masanın üzerine koymuş, oradaki Diyarbakır surlarından, Diyarbakır'ın köprülerinden, Diyarbakır'ın eski binalarından, Diyarbakır'ın şairlerinde vesaireden bahsediyor... Aydın'a varıyorsunuz Rahmetli Adnan Menderes'i istismar ediyorsunuz. Eskişehir'e varıyorsunuz Hasan Polatkan'ı istismar ediyorsunuz. Sivas'a varıyorsunuz Muhsin Yazıcıoğlu'nu istismar ediyorsunuz. Samsun'a varıyorsunuz (Hüseyin) Kurumahmutoğlu'nu istismar ediyorsunuz. Diyarbakır'a varıyorsunuz Ahmet Kaya ile Musa Anter'i istismar ediyorsunuz.'' Söz konusu anayasa değişikliğinin içerisine tuzaklar yerleştirildiğini savunan Bahçeli, ''Bu tuzaklar nedir? Bu tuzağın birincisi Anayasa Mahkemesinin sayısal değişikliğidir. İkincisi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun işleyişi ve yapısının değişikliğidir'' diye konuştu. -ANAYASA MAHKEMESİNİN YAPISI- Türkiye'de anayasal yargı için yani Anayasa Mahkemesinin görev, yetki ve işleyişleriyle ilgili büyük bir reforma ihtiyaç olduğunu kaydeden Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı: ''Bugüne kadar Anayasa Mahkemesinin uygulamalarından böyle bir sonuç çıkartmak mümkün müdür? Evet. Ne gibi türban konusunda olduğu gibi... Mecliste 411 milletvekilinin iradesiyle çıkmış olan bir türban konusunu çözen bir anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesince usulleri incelenerek değerlendirilmeye alınması gerekirken esasa eğilerek bir değerlendirme yapılıp reddedilmiştir. Bu karar siyasi olmuştur. Demek ki Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini yeniden tanımlarken gözden geçirilmesi gereken konular vardır. Ama siz bunların hiçbirini yapmayacaksınız. Oradaki 11'i 17'ye çıkaracaksın, bazı kararlar alınırken 11 üyeli bir anayasa yapısında 5-6 ila bazen lehte bazen de sıkıntılara düşüyorsun. 'Bunu ortadan kaldırabilmek 2011 yılında daha kapsamlı bir anayasa değişikliğinden anayasal suç işlediklerin olabilir veya anayasanın maddelerinde anayasaya ters gelenler olabilir, birileri bunu Anayasa Mahkemesi'ne müracaat ettiğinde bozabilir... Dolayısıyla açılım süreci aksar' diyerek Anayasa Mahkemesini 17 üyeye çıkartıp AKP'leştirerek yıkım projesi diye nitelendirdiğimiz Demokratik Açılım projesi olarak kendilerinin sunduğu PKK'nın siyasallaşma sürecini ortaya koyabilecek olan bir değişikliği rahatlıkla yapabilecek bir fırsatı kolluyorsun.''