Gündem
Deutsche Welle

"AB Türkiye'deki gidişata ne kadar seyirci kalacak?"

Alman gazetelerinin yorum sütunlarında Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki üyelik müzakerelerinin durdurulmasına ilişkin alevlenen tartışmalara dair farklı görüşler yer alıyor.

05 Ağustos 2016 00:45


Reutlinger General Anzeiger gazetesi Türkiye'nin şu anki durumunu eleştirenlerin aslında hatayı kendilerinde de araması gerektiği görüşünde:

"Erdoğan'ın tutumunu değiştirmesi ancak Türk toplumunun Batı'ya yönelik eğilimini kararlılıkla sürdürmesiyle mümkün olabilir. İslam uzmanı Udo Steinbach henüz kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, Türkiye ile on yıldan fazla bir süredir üyelikle ilgili pazarlıklar yapıldığı ancak ülkeye gerçek bir üyelik perspektifi sunulmadığını savunarak eleştirilerini dile getirmişti. Ülkenin şu an takındığı tutum, bunun yarattığı hayal kırıklığının bir sonucu. Bunu göz ardı edenler, kısa süreli ezeli düşmanlar Erdoğan ve Putin arasındaki narin dostluğu güçlendirmiş olur. Bu arada bu ikili önümüzdeki günlerde yeniden biraraya geliyorlar."

Schwäbische Zeitung gazetesiyse Türkiye'nin yerinin AB olmadığı görüşünü savunuyor:

"Bazen siyasi dinamikler içinde birinin çıkıp bir tabuyu yıkarak, aslında herkesin ortak düşüncesi olan bir şeyi dillendirmesi iyi geliyor. Avusturya Başbakanı Christian Kern, AB'nin büyük bölümünce uzun süredir bilinen bir şeyi dile getirdi: Türkiye buraya ait değil. Şimdi aslolan herkesin bu gerçeği duymasının ardından Erdoğan'a karşı nasıl bir tutum takınılacağı konusu. Demokratik kurumlara, Avrupa mahkemelerinin bağımsızlığına olan saygısının seviyesi Rusya Devlet Başkanı Putin'le ortak. Ve Putin'le nasıl başa çıkılacağını Başbakan Merkel hali hazırda ziyadesiyle deneyimlemiş durumda. Benzer bir tutuma Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için de ihtiyaç var."

Heilbronner Stimme gazetesi de Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tartışmaları taşımış yorum sütunlarına:

"AB daha ne zamana kadar bu gidişata seyirci kalacak? Brüksel ve üyesi olduğu 28 ülke, insan haklarını, demokratik meşru kurumları ayaklar altına alan otokratik bir rejimin hiçbir zaman AB'ye dahil olamayacağını açıkça ne zaman söyleyecek? AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in aceleci Avrupalı hezeyanlara kapılmayalım uyarısı ne kadar inandırıcı? Juncker daha fazla "temizlik operasyonu" mu görmek niyetinde ya da ölüm cezasının yeniden yürürlüğe konmasını bekliyor? Almanya Başbakanı en azından Ankara ile yeni bir müzakere başlığının açılmasının şu anki tablo itibarıyla mümkün olmadığını ortaya koydu. Ancak mevcut mülteci anlaşması dolayısıyla Merkel de daha fazlasını söylemekten kaçınacaktır. Yani Merkel de Erdoğan'ın hiç bir şeyden çekinmesine gerek olmadığı yönünde yanlış bir sinyal vermiş oluyor."

Badische Zeitung gazetesi de Türkiye'nin AB üyeliği konusunu işliyor:

İletişimi koparıp atmakla, karşı tarafın yabancılaşmasını önleyebilme ihtimali de ortadan kaldırılmış olur. Bu ihtimal şu an için her ne kadar oldukça gerçek dışı olsa da. İletişim ve söylenmek istenen şey mümkün olduğunca açık ve net olmalı. Bu söyleyecek hiç bir sözü olmamaktan çok daha iyidir. Üyelik müzakerelerinin durdurulması tüm üyelerin ortak kararıyla alınabiliyor. Bunun sonucu belirsiz olsa da, böyle bir tehdidin hüsrana uğraması, Ankara'nın sultanı için bir zafer niteliğinde olur.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle