Gündem

"31 Mart seçimleri, monokratik zihniyet ve uygulaması için sonun başlangıç eşiği olarak görülebilir"

"Ne olursa olsun, 31 Mart seçimleri, siyasal iktidarın el değiştirme umudunu yarattı"

25 Nisan 2019 11:17

CHP İstanbul Milletvekili, Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu, son dönemde yaşananlar üzerine partisinin tarihsel görevi ve sorumluluğu olduğunu söyledi. Kaboğlu, “YSK, iptal başvurusunu süre aşımı nedeniyle reddetmediği için, siyasal baskılara kapı araladı" diyerek, "Ne olursa olsun, 31 Mart seçimleri, siyasal iktidarın el değiştirme umudunu yaratarak monokratik zihniyet ve uygulaması için sonun başlangıç eşiği olarak görülebilir" ifadesini kullandı.

Kaboğlu, AKP’nin olağanüstü itiraz başvurusunu sürenin dolmasının ardından yaptığını iddia etmiş, YSK'nın süre aşımına rağmen itirazı işleme koyduğunu söylemişti. 

BirGün'de "CHP’nin tarihsel görevi ve sorumluluğu" başlığıyla bir yazı kaleme alana Kaboğlu, "OHAL KHK ek listelerinde adı yer alanlar seçmen olamazlar' diyen AK Parti, “kara zihniyeti”nibütün açıklığı ile ortaya koydu" dedi.

Kaboğlu'nun yazısının ilgili bölümü şöyle:

Bir yanılsama olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri anayasal düzenlemenin dokuz aylık uygulaması, anayasal kurumlar, siyasal partiler ve toplumsal yapı üzerinde yıkıcı etkiler yarattı. Karanlıktan çıkış ışığını yakan CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu oldu.

Üçlü yıkım yelpazesi

Anayasal kurumlar: yasama-yürütme-yargı ilişki ve dengesi bozularak yüzyılı aşkın erkler ayrılığı birikimi yok sayıldı; uygulama ise, kendi düzenlemelerini bile yadsıdı.

Siyasal partiler: OHAL ortam ve koşullarından yararlanarak kurdukları “tek kişi yönetimi”, siyasal grup ve yapıları kutuplaştırmak için kullanıldı: “illet-zillet ittifakı”, hainler, teröristler vb. nefret söylemi yüklü deyim ve sözcükler, medya yoluyla topluma sürekli şırınga edildi; tek kişi yönetimi ve müttefikini desteklemeyenler sistematik bir biçimde ötekileştirildi.

Toplumsal yapı: eşit yurttaşlık yerine etnik ve inanç vurgulu ayrıştırıcı hitap ve söylemler, etkilerini cenaze törenlerinde bile göstermeye başladı.

Özetle, “tek kişi yönetimi” (monokrasi), erkler ayrılığını zedeleyici ve siyasal partileri kutuplaştırıcı, toplumsal yapının ana dokusunu zedeleyici uygulaması ile dokuz ayda neden sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koydu.

Demokrasi umudu

‘Devlet kampanyası’ gölgesinde yapılan yerel seçimlerden istedikleri sonucu alamayanlar, kaybettikleri koltuğu Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yoluyla elde etme yarışına girdi. Sandıkları yeniden açtırma girişimleri, yurttaşlığı sorgulama eşiğine vardı: seçim hukuku temel kurallarını ihlal ederek itiraz hakkını kötüye kullanma halkalarını olabildiğince genişleten monokratlar, milletvekillerini de, seçme hakkı yasaklısı olarak ilan etmede sakınca görmedi. “OHAL KHK ek listelerinde adı yer alanlar seçmen olamazlar” diyen AK Parti, “kara zihniyeti”ni bütün açıklığı ile ortaya koydu.

Bu “zifiri karanlık zihniyet” için fren işlevi gören YSK, iptal başvurusunu süre aşımı nedeniyle reddetmediği için, siyasal baskılara kapı araladı.

Ne olursa olsun, 31 Mart seçimleri, siyasal iktidarın el değiştirme umudunu yaratarak monokratik zihniyet ve uygulaması için sonun başlangıç eşiği olarak görülebilir.

Yazının tamamı için tıklayın