Fransız La Croix Mısır'da darbe ile görevden alınan Devlet Başkanı Muhammed Mursi yanlısı 529 kişinin idama mahkûm edilmesini ele alıyor. Yorum şöyle:
"Kitlesel yargı, yargı değildir. Çabuk davranan yargı da yargı değildir. Kahire’nin güneyindeki Minya'da görülen, devrik Devlet Başkanı Muhammed Mursi taraftarı bin 200 kişinin yargılandığı davada, hukukun kurallarına riayet edilmiyor. Tehlikesizmiş gibi göstermek istemediğimiz İslamcı tehlikeyi dizginlemek için böylesine yöntemlerin kullanılması gerekli mi? Organizasyonları terörist olarak nitelendirilen Müslüman Kardeşler'in kanlı bir biçimde uzun süre baskı altında tutulması ve Minya'daki davanın hâkiminin tehditleri, Mısır hükümetinin bu konudaki hedefi konusunda hiç de iyi bir beklenti içine girilmeyeceğini gösteriyor."
İspanya'dan El Mundo ise aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Mısır darbeden bu yana İslamcı hükümete yönelik dev adımlar atarak eşi benzeri olmayan bir sertliğe sahip askeri bir diktatörlüğe doğru ilerliyor. 529 İslamcının idam cezasına çarptırılması ve 683 muhalif hakkında yeni bir davanın açılmasının ardından BM ve Uluslararası Af Örgütü alarma geçti. Kahire hükümeti yargıyı sadece Müslüman Kardeşler'i değil, aynı zamanda laik muhalefeti de baskı altında tutmak için bir araç olarak kullanıyor. ABD ve AB, ordunun intikam güdülerinin, Mısır toplumunu daha da bölmesini engellemek zorunda. Mısır radikal İslamcı cephe ile acımasız bir ordu rejiminin arasında kalmış durumda."
İsviçre'den Neue Zürcher Zeitung, Mısır'daki dava ile ilgili yorumunda aynı şekilde eleştirel:
"545 sanık hakkındaki ilk dava hukuk devleti olmanın en asgari kriterlerini bile fena halde ihlâl etti. Kararın, fiili olarak ülkeyi yöneten ordu rejiminin talimatı ile verildiği tahmin ediliyor. Generaller böylesine abes bir yargının uluslararası protestolara yol açacağının ve hem yatırımcılar, hem de tatil için ülkeye gelecekleri Mısır konusunda korkutup olumsuz manşetlere neden olacağının bilincinde olmak zorunda. Her ikisi de ülke için çok kötü. Mısır gelecekteki Devlet Başkanı Aldülfettah El Sisi yönetiminde tıpkı Hüsnü Mübarek döneminde olduğu kadar otoriter biçimde yönetilecektir. Mısır böylesine güçlü bir adam olmadan yönetilemez mi?"
Avrupa basınında göze çarpan bir başka konu ise Kırım krizi yüzünden Rusya ile Batılı ülkeler arasında tırmanan gerginlik. Fransız Ouest-France, ABD Başkanı Barack Obama'nın açıklamalarını şöyle değerlendiriyor:
"ABD Başkanı Barack Obama ilk kez pazartesi günü bir Hollanda gazetesine verdiği demeçte, çok açık bir biçimde şunu ifade etti: 'Hiç kimse ABD'nin Avrupa'nın güvenliği konusundaki çabasını sorgulayamaz. Bu angajmanın adı NATO.' Amerikan Başkanı NATO'nun insanlık tarihinin en güçlü ve etkili ittifakı olduğunu vurguladı. Bu temel prensiplere dönüşümüzü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e borçluyuz. Rusya bizi gerçekler dünyasına döndürdü: Barış hiç bir zaman güvence altında değil. Peki, ama barışı nasıl en iyi biçimde savunabiliriz? İşte şu an en önemli soru bu."