23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda 2 yaşındaki çocukluk fotoğrafını paylaşarak "LGBTİ+ çocuklar vardır" notunu düşen LGBTİ+, ifadeye çağrıldı.
Avukat Hatice Demir, KAOSGL'de kaleme aldığı yazısında, bit LGBTİ+'nın, bebeklik fotoğrafını paylaşmasının ve altına 2020'nin sosyal medya kampanyası olan "LGBTİ+ çocuklar vardır" notunu düşmesinin ardından CİMER'e yapılan şikayet üzerine “Çevrimiçi cinsel istismarla mücadele bürosu"nda ifade verdiğini yazdı.
Demir, yazısında ifade süreci ve sonrasını şöyle anlattı:
Normalde ifade dahi alınmadan soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gereken bir dosya; eminiz ki sırf içinde LGBTİ+ geçtiği için bu aşamaya gelmiş. Odada bulunan herkes durumun anlamsızlığının farkında. Ben sinirimi kontrol edebilmek için, 'Instagram annelerine ya da babalarına da böyle şikayetler oluyor mu?', 'Yakında bebek bezi reklamlarını da yasaklarlar, orda da bebeklerin üstü çıplak oluyor, müstehcenlikse müstehcenlik o zaman' gibi sorular atıyorum ortaya. Muhatabım belirsiz, daha doğrusu muhatabım o odada değil. Olsun… Zaten amaç da bir diyalog başlatmak değil…
Arkadaşım 'E o zaman bu fotoğrafı çeken annemi de ben ihbar edeyim' diye şaka yapıyor. Omzunun üstünden eğiliyorum: Bence de ihbar edelim annelerimizi, ibne çocuklar doğurdukları için! Diyorum. Gülüyoruz… Sonra odada bulunanlardan biri 'Bazen sünnet çocuklarının fotoğraflarını koyan ailelerle ilgili şikayetler geliyor, ama onlar da ifade bile almadan takipsizlik veriliyor, bunda neden böyle oldu ben de anlamadım' diyor. Orada daha fazla tutamıyorum kendimi: Biz anlıyoruz, diyorum. Biz anlıyoruz, siz anlıyorsunuz. Herkes her şeyi gayet iyi anlıyor…
İfademizi verip çıkıyoruz.
Uzun yıllardır LGBTİ+ aktivizmi yapan, bir LGBTİ+ derneğinde çalışan, hukuki danışmanlık veren, yani LGBTİ+’larla ilgili adliyeye yansımış birçok dosyayı bir şekilde duymuş bir avukat olarak, bu defa her zamankinden daha fazla canımı acıttığını hissediyorum. Önce, kendi bebeklik fotoğrafını “LGBTİ+ çocuklar vardır” diye paylaşıp “çocukların kullanıldığı müstehcenlik” suçunu işlediği iddia edilen kişi yakınım olduğu için bu kadar öfkelendim sanıyorum. Sonra fark ediyorum ki, tek bu değil. Bu alanda çalışan birçok meslektaşım gibi ben de şimdiye kadar maalesef birçok dostumun koluna girip karakola, adliyeye gittim. Sadece son birkaç yılda bile; onur yürüyüşleri sonrası, bayram sokak baskını sonrası, Boğaziçi hedef göstermeleri sonrası… Saysam eksik kalır…
Ama bu kez, varoluşumuzun doğrudan bir utanca mal edildiğini fark etmek içimi eziyor.
Son niyetine;
Bu dosya elbette ki maruz bırakıldığımız birçok suçlama gibi hukuk dünyasında bir utanç vesikası olarak yerini alacak. Bizler, bazen çok öfkelensek ve yılgınlığa kapılsak da mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü biz haklıyız, bu yüzden başka bir ihtimal yok, biz kazanacağız.