ABD Başkanı Barack Obama'nın, "Birliğin Durumu" konuşmasının ayrıntıları basında geniş yer buluyor. Konuya ilişkin yorumlardan biri Frankfurter Allgemeine gazetesinde yer alıyor:
“Hayır, bu başkan hiç de kalan son iki yıllık görev süresini bolca golf ve biraz da kriz yönetimiyle geçirecek biriymiş izlenimi vermiyor. Barack Obama'nın ‘Birliğin Durumu' konuşmasına her şeye rağmen kötü haberler ya da gidişattan etkilenmeyecek bir özgüven hâkimdi. Obama'nın karşısında her iki kanadında da Cumhuriyetçilerin söz sahibi olduğu bir Kongre bulunuyor. Ve onlar Başkan'a vergi ya da sosyal politikalarda kolaylık sağlamayı düşünmüyorlar. Bu nedenle akıllara Obama'nın neden bu denli iddialı bir ‘adil gelir dağılımı' programı açıkladığı geliyor. Sonuçta artık hiçbir zaman çoğunluğu sağlayamayacağını biliyor. Her şey sadece şov ve zaman kaybı mıydı?”
Südwest Presse gazetesi de Obama'nın konuşmasına dair bir değerlendirmeyi taşıyor yorum sütunlarına:
“Obama konuşmasında, bir hükümet ajandası sunmaktansa, 2016 yılında Beyaz Saray için yarışacaklara konular belirledi. Buna göç, Küba ve iklim politikalarına dair ‘yönetici komutları' da ekleniyor. Bu durum Amerikan Kongresi'ni savunmaya geçirirken, Başkan'a iyi bir izlenim ve Demokratların adayı olması muhtemel Hillary Clinton'a ise koruma desteği sağlayacak.”
Wetzlarer Neue Zeitung gazetesi de aynı konuya dair bir yoruma yer veriyor. Yorum şöye:
“Obama konuşmasında sadece, aynı zamanda sorumlu da olduğu bir konuya ağırlık verdi: Uluslararası krizler ve dünya çapındaki terörizm. Barış Nobel'i almış Obama'nın şimdiye kadarki başkanlık görevine en fazla zarar veren dış politika oldu. Ve bu alanda bir anda bir başarı sağlanması pek olası görünmüyor.”
Die Zeit mizah dergisi Cahrlie Hebdo’ya düzenlenen saldırılar ışığında, din ve düşünce özgürlüğüne yönelik bir yoruma yer veriyor:
“Olası tüm kimlikleri koruyoruz ancak dini kimlikler için bu pek geçerli değil. Farklı gruplara, ‘hakaret’in ne olduğunu tanımlama hakkı veriyoruz ancak Charlie Hebdo, bu hakkı inançlılara pek vermediğimizi gösterdi. Doğru olan, katil İslamcıların kendilerini haklı görme çılgınlığına karşı hukuk devletinin tüm gücüyle savaşmak. Hiçbir hakaretin savunması terör ve ölüm olamaz. Ve düşünce özgürlüğü kutsaldır. Bununla beraber dünyevi tabuları kaldırırken, ruhani olanlara dokunmuyoruz. Kültür dönüşümü hissedilir hale geldi. Tabular, dinden ahlaka ve biyolojiye kaydı…”