Kızılay’dan alınan kan nedeniyle doğar doğmaz HIV bulaşan Y.O. şimdi 21 yaşında. Bugüne kadar yaşadıklarını anlatan Y.O. "Bu benim suçum değildi, ama bütün acıyı ben çektim. Bugüne kadar bir arkadaşım bile olmadı. Herkes benden kaçtı. Dışlandığım bir ülkede kalmak istemiyorum" dedi.
Y.O. yaşadıklarını Hürriyet gazetesinden Banu Şen'e anlattı:
Türkiye Y.O.’yu 1996’da trajik bir hikâyenin bebek kahramanı olarak tanıdı. İzmirli minibüs şoförü baba ile ev hanımı annenin ilk çocuğu olan Y. erken doğumla dünyaya geldi. Doktorlar kanının değişmesine karar verdi. Aile, Kızılay’dan kan temin etti. Ancak Kızılay’dan alınan ve Y.O.’ya nakledilen kanda AIDS hastalığına neden olan HIV bulunduğu ortaya çıktı. Y.O. daha doğar doğmaz HIV taşıyıcısı oldu. Kızılay ve AİHM’de verdikleri mücadelenin yanı sıra Y., İzmir’de okuduğu okulda; tek başına bir sınıfta eğitim alması kararıyla da gündeme geldi. Bu durum kamuoyunda büyük tepkiye neden olmuştu. 21 yaşına gelen Y.O. 21 yılda HIV pozitif taşıyıcısı olarak yaşadıklarını anlattı, "Bu benim suçum değildi, ama bütün acıyı ben çektim. Bugüne kadar 1 arkadaşım bile olmadı. Herkes benden kaçtı. Çok dışlandım. Dışlandığım bir ülkede kalmak istemiyorum" dedi.
"Herkes seni tanıyor hissiyle yaşamak"
Sürekli herkes tarafından tanındığı duygusuyla yaşadığını aktaran Y., 21 yılının kâbus gibi geçtiğini şu cümlelerle anlattı:
"HIV pozitif olduğumu daha küçük yaşlarda anladım. Konuşulanları duyuyor ve bende bir hastalık olduğunu biliyordum. Onun dışında zaten sürekli hastanede, tedavideydim. Sonra bunun kötü bir şey olarak görüldüğünü ise ilkokul birinci sınıfa başladığımda anladım. Beni okulda, sınıfta istemiyorlardı. Tüm okul hayatım boyunca böyle devam etti. 1 tane bile arkadaşım olmadı bugüne kadar. Ne sokakta ne evde ne okulda arkadaşlarımla oyunlar oynadım. Hep dışlandım.
Okulda sırada, serviste koltukta hep tek başına
"İnsanlar hiç görmemiş gibi bana bakıyorlardı. Daha sonra sürekli bu hisle yaşamaya başladım. 'Neden bakıyorsunuz?' demek geldi içimden ama kimseyle konuşamadım bile. Lisede denedim… Arkadaşlarıma gidip, ‘Bakın bu bildiğiniz gibi değil. Benimle konuşunca, elimi sıkınca geçecek bir şey değil. Neden benimle konuşmuyorsunuz? Ben de sizin yanınıza gelebilir miyim?’ dediğimde bana ‘Sen hastalıklısın’ gibi şeyler söylediler. Öğretmenim de onlara anlattı ama bir işe yaramadı. 21 yılda bir tane arkadaşım olmadı. Annem babam ve çok yakınlarım dışında hiç kimseyle konuşmadım. Düşünebiliyor musunuz okulda sırada, serviste koltukta hep tek başıma oturdum. Ben de kız arkadaşım olsun isterdim. Aşık olmak isterdim ama nerede… Olamadı. Olma ihtimali bile olmadı. Hep dışlandım dedim ya babam bile iş bulamadı o derece bir hayat bu… Ben de kendime kitaplardan bir dünya kurdum. Binlerce kitap okudum. Sabah 06.00’da başlayıp gece 24.00’e kadar kitap okuyorum. 500-600 sayfalık kitaplar bitiriyorum. Kitaplarda dili keşfettim ve kitaplardan tek başıma İngilizce öğrendim. Kitap ve internetten kendime sanal dünya oluşturdum.
"Bir anlamda o dünyada yaşıyorum. Arkadaşım da sırdaşım da kitaplar ve sanal dünya.
"Dışlandığım ülkede kalmak istemiyorum"
"Çalışmayı çok seviyorum azimli bir insanım ama çalışma fırsatım olmadı, olmayacak. Üniversiteye de bu korkuyla gidemedim. Sadece tiyatro kursuna gidiyorum ve orada da aslında kimliğimi söylemeye çekiniyorum. Oradan da dışlanacağım korkum var. Bu korkuyla yaşamak çok kötü. Bazen keşke burada doğmasaydım diye düşünüyorum. Keşke bunlar olmasaydı. Hep kendimi yurt dışında hayal ediyorum. Araştırdım ve bazı ülkeler daha bilinçli, imkânlar daha iyi. Babam çalışamadığı iş bulamadığı için emekli bile olamadı. Neredeyse bütün para yaşam koçuma gitti. Şimdi yaşam koçum da yok. Sadece hastaneden tedavim karşılanıyor. Dışlandığım bir ülkede kalmak istemiyorum. Burada hiç kimse bilinçli değil. Benim için hiçbir şey yapılmadı.”
"Yaşadıklarını yazacak"
Y.O.’nun avukatı Mehmet Emin Keleş, Y. ile birlikte kitap yazdıklarını söyledi. Bebekliğinden bu yana hukuk mücadelesinde yanında olan Keleş şunları kaydetti:
"Hayatı boyunca dışlanmayı yaşadı. Daha okul yıllarında kayıt olduğu dönemlerde istenmemişti. Milli Eğitim tek başına sınıfa koymaya kalkmıştı. ‘Tecrit ederseniz asıl cezayı o zaman verirsiniz’ demiştik. Çocukken tam farkında değildi belki ama artık dışlandığı bir ülkede yaşamak istemiyor. ‘Dışlıyorsunuz, bari yardım edin gideyim’ diyor. Birlikte onun kitabını yazıyoruz ben hukuki boyutu o da yaşadıklarını anlatacak."
"Mesajım 'Beni anla'"
"Bir yandan ‘Beni Anla’ mesajı vereceğim kitabımı yazıyorum. Sosyal medyada benim gibi HIV pozitif taşıyıcısı olanlarla arkadaşlık kuruyorum. Genelde hepsi yabancı. Türkiye’deki 'HIV pozitif’lilerle Facebook sayfası oluşturacaktık ama anlaşılırız diye ondan da korktuk. WhatsApp’ta da konuştuğumuz HIV’liler var. Brezilya’dan, Çin’den, Japonya’dan arkadaşlarım var. Twitter aracılığı ile de onlara ulaşabiliyorum. Londra’dan bir arkadaşım var ‘Buraya gelirsen imkânlar daha iyi’ demişti."
14 yıl önce Hürriyet'te
Y.O. 25 Eylül 2003’de ailesiyle Hürriyet’i ziyaret ederek yazı işleri toplantısına katılmıştı. Ziyaret sırasında anne Neşe O. ve babası Nazif O., okula yeni başlayan Y.O.’nun sınıf arkadaşlarının, velileri tarafından okuldan alınmasına sitem etmişti. Y.O.’nun sadece iki gün okula gidebildiğini anlatan Neşe O, "Bu sabit fikirlilik. Ben kendimi onların yerine koyduğumda raporlarla ortaya konulmuş bir şeye saygı duyardım. Onlar kendilerini benim yerime koymuyorlar. Bu tutumu anlayamıyorum. Çocuğumuzun eğitimi konusunda mücadelemizi sürdüreceğiz. Geri adım atmayacağız" demişti.