28 Kasım 2017 20:20
Levent Arslan
İKSV tarafından Koç Holding Enerji Grubu Şirketleri Aygaz, Opet ve Tüpraş’ın sponsorluğunda düzenlenen 21. İstanbul Tiyatro Festivali, 13-26 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleşti.
1989 yılından bu yana Türkiye’den ve dünyadan tiyatro alanındaki en özgün, en dikkat çekici örnekleri izleyiciyle buluşturan İstanbul Tiyatro Festivali İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenleniyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın hedeflerinden biri, gençlerin kültür-sanat yaşamına katılımını sağlamak. Bu sebeple öğrenci biletleri 10 TL idi. İki hafta süresince tiyatro dünyasında derin bir nefes alma şansı yakalayabilenler çok şanslıydı. Bilet sırasına bir gece önceden gelip çadır kuranlar olmuş, kimi oyunların biletleri festivalden bir buçuk ay öncesinde satışa çıkarılır çıkarılmaz tükenmişti.
1989 yılından bu yana, yerli ve yabancı topluluklarının eserlerini izleyiciyle buluşturan İstanbul Tiyatro Festivali’nin 20 festivalde ağırladığı 5600 yerli ve yabancı sanatçının 700 performansını 441.000’in üzerinde seyirci izledi. 2002 yılında, Nâzım Hikmet’in doğumunun 100. yılında, Genco Erkal’ın tasarladığı ve yönettiği Nâzım’a Armağan adlı yapımla ilk prodüksiyonunu gerçekleştiren İstanbul Tiyatro Festivali, izleyen yıllarda 34 yerli ve yabancı prodüksiyona ortak yapımcı olarak da destek verdi.
21. İstanbul Tiyatro Festivali Avrupa ve Asya kıtalarında 18 farklı tiyatro sahnesinde gerçekleşti:
Oyunlar, “En Yüksek Katkıda Bulunan Mekan Sponsoru” Zorlu PSM (Ana Tiyatro, Drama Tiyatrosu, Studio) başta olmak üzere, Moda Sahnesi, ENKA İbrahim Betil Oditoryumu, Çevre Tiyatrosu, Caddebostan Kültür Merkezi, Yunus Emre Kültür Merkezi (Turhan Tuzcu Sahnesi, Müşfik Kenter Sahnesi), DasDas, Kenter Tiyatrosu, ve MSGSÜ Bomonti Yerleşkesi Şebnem Selışık Aksan Sahnesi salonlarında izlendi.
Salonların hepsi de oyunlara uygunlukları açısından özenle seçilmiş ve özel olarak hazırlanmıştı.
Festivalin yapıldığı mekanlara bakıldıkta kente yayıldığını söyleyebiliriz. Salonlarda çalışanlar, mekân sorumluları, seyirci ve davetlilere son derece nazik yardımcı oldular. Oyunlar tam zamanında başladı ve geç kalanlar salonlara alınmadı.
Platformda yurtdışından davet edilen uluslararası festival direktörleri, tiyatro profesyonelleri ve uluslararası tiyatro eleştirmenleri, festival kapsamında kendileri için yapılan özel programı takip ettiler ve Türkiye’den sanatçı ve topluluklarla tanıştılar: Oyunları izliyorlar ve kendi festivalleri için oyun seçiyorlar ya da oyuncuları görüyorlar, oyun yazarları ve yönetmenler ile tanışıyorlar, belki yeni bir projeyi birlikte üretmek üzere konuşuyorlar.
16-19 Kasım arası Bomontiada Alt & Corner in the World işbirliğiyle ağırlıklı olarak Fransa’dan gelen profesyoneller ağırlanıyor.
Festival kapsamında yerli tiyatro sahnesinin başarılı örneklerinin yurt dışında farklı festivallerin ve kurumların programlarında yer almasını ve daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan “Uluslararası Platform”da 23-26 Kasım tarihleri arasında ise Fransa, Portekiz, Almanya, Rusya, Avustralya’dan profesyoneller ağırlanıyor. Fransa’dan ONDA Kurumu’nun desteği ile çok sayıda tiyatro profesyoneli festival programından bir bölümü izleme fırsatı buluyor.
2014 yılında 15 yabancı konuğun katılımıyla başlayan Uluslararası Platform, 2016 yılında farklı ülkelerden 70’in üzerinde katılımcıyla gerçekleştirilmiş, Türkiye’den oyunların Avignon Le Off, Edinburgh Fringe ve Chantiers d’Europe gibi festivallerde ve Avrupa’nın prestijli tiyatrolarında yer almasına önayak olmuş.
Yan Etkinlikler / Eğitim Programı
Festivalde oyunların yanı sıra yan etkinlikler programında ücretsiz olarak gerçekleştirilen, farklı disiplinlerde atölye çalışmaları, ustalık sınıfları, okuma tiyatroları, söyleşi, film gösterimleri, kitap tanıtımları ve performanstan oluşan çok zengin bir eğitim programı vardı.
Yiğit Özşener’in yöneteceği okuma tiyatrosu profesyonel oyunculardan ziyade, klasik metinler ağırlıklı bir müfredattan gelen üniversitedeki gençlerle, konservatuarlardan öğrencilerle yapılan bir çalışma olsun, onlara bu yeni metinleri tanıtmak, paylaşmak istenmiş. Bu sene Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro Bölümü ile bir ortaklığa gidilmiş.
İsveçli tiyatro ve müzik yönetmeni, oyuncu, dramaturg ve araştırmacı Johan Petri yönetiminde gerçekleşen üç günlük bir Oyunculuk Atölyesi sonunda çalışma süreci ve bu esnada ortaya çıkan soru ve duyguların, seyirciye açık bir sunumda performans aracılığıyla dile getirilmesi festivalde başlayan bir iş birliğinin sonraki sene bir ürüne dönüşmesi arzusudan yola çıkarak gerçekleşmiş.
Ayrıca Şahika Tekand ile oyun kavramı ve oyuncunun performansında dürüstlük başlıklı Ustalık Sınıfı ve MSGSÜ Çağdaş Dans Anasanat Dalı Başkanı Doç. Tuğçe Tuna’nın, 45 yaş üstü, bugüne kadar hiç dans etmemiş katılımcılarla, bir Dans Atölyesi gerçekleşti.
Antik Yunan tragedyalarının yaşayan efsanesi, Theodoros Terzopulos’un üçlemesinin ilk iki oyunu film olarak gösterilip, Encore oyun olarak izlendi. Habitus Yayınları’ndan çıkan Terzopulos kitabı ve TÜYAP Kitap Fuarı denk gelince festival ilk defa bir yönetmen ile birlikte Kitap Fuarı’na da girdi. Terzopoulos ile seyircilerini buluşturan söyleşi, Kerem Karaboğa’nın moderatörlüğünde, 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda düzenlendi.
21. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülleri’ne bu yıl tiyatro dünyasının üç önemli ismi layık görüldü. Festivalin ilk Onur Ödülü, yönetmen, senarist, dekoratör ve akademisyen Duygu Sağıroğlu’na takdim edildi. Festivalin bir diğer Onur Ödülü yarım asırdır gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu, feminist ve gönülden bir tiyatrosever olarak Türkiye’nin kültür-sanat yaşamına damga vurmuş Zeynep Oral’a verildi. Festivalin son Onur Ödülü ise, koreografileriyle dünya çapında ses getiren, günümüzün en önemli koreograflarından Angelin Preljocaj’a ödülü, 18 Kasım Cumartesi akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro’da sahnelenen son eseri Fresk’in gösteriminin ardından sunuldu.
Geride kalan festivallerin birikimi, Yirmi: 1989’dan Bugüne İstanbul Tiyatro Festivali, isimli bir kitapta toplandı.
Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Özlem Hemiş ve İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Yard. Doç. Dr. Leman Yılmaz tarafından hazırlanan kitap festivalin 27 yıllık tarihinin kronolojik bir dökümünü yapıyor.
Yirmi: 1989’dan Bugüne İstanbul Tiyatro Festivali, 1989’dan bugüne gerçekleştirilen 20 tiyatro festivalininin çatısında buluşan oyunları ve İstanbul Tiyatro Festivali tarafından gerçekleştirilen özel projeleri hatırlatırken, festivale katılan toplulukların dünden bugüne yolculuklarına bakma fırsatı da sunuyor.
Her bir festivali kayda geçiren kitapta 1991-1993 direktörü Zehra İpşiroğlu, 1993-2012 direktörü Dikmen Gürün ve 2013’ten bu yana festivalin direktörlüğünü yürüten Leman Yılmaz’ın da sunuş yazıları yer alıyor.
Festival programında Zorlu Holding’in düzenlediği Bir Hayal Bir Oyun yarışmasının kazananı 9 yaşındaki Gökhan Kızıklı’nın sınır tanımayan hayalleri, Serdar Saatman’ın uyarlaması, Gaye Cankaya’nın yönetmenliğini üstlendiği Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun yapımı Karton Şehir sahneye taşındı.
When in Rome: Konsept ve yöneten: Mesut Arslan.
“When in Rome” festivalde dünya prömiyerini yaptı. Seyircilerin arasında, seyirciyle oynayan, seyirciyi de ister istemez oynatan Mesut Arslan çarpıcı bir yapı kurmuş. Oyunu bir ‘yerleştirme’ olarak tasarlayan yönetmen sahne tasarımında oyuncunun salınacağı sahneyi ortadan kaldırmış. Mesut Arslan bu yapıyı bundan sonraki işlerinde bir aile apartmanındansa, şehre, ülkeye, hatta tüm dünyaya da uygulayabilir.
Oyunda sahne, aksesuar, bildiğiniz anlamda dekor yok. Sadece oyuncular ve siz varsınız. Yazar Öznur Yalgın ve oyuncular Yeşim Özsoy, Sermet Yeşil, Ersin Umut Güler ve Pervin Bağdat. Bu gerçekten kafa açıcı bir çalışma, diyen, Yeşim Özsoy, Emine Teyze karakterini canlandırıyor: ‘’Orta sınıftan, modern gözüküp ultra muhafazakar olan, meraklı, hayatta bir sürü isteği gerçekleşememiş, bastırılmış, kıskanç ve sürekli özenen ve müdahale eden bir kadını oynuyorum. Kendimden epey uzak bir karakter bu ama çevremde çok hissettiğim bir kadın. Onu pek çok boyutuyla değerlendirmek benim için önemli. Yani sadece tek taraflı değil de tüm benliğiyle. Bu anlamda metinden çıkıp sahneye performansa geçişte var olan boş alanlar yorum yapmama neden oluyor ve bu da çok değerli bence. Oyun, baktığınızda herhangi bir komşuluk ve baskı hikayesiyken size açtığı alanlarla, boşluklarla, gizil bağlantılar ve ritimsel duygusuyla büyüyor ve derinleşebiliyor. Bu anlamda çok başarılı bir metin olduğunu düşünüyorum.’’
Sami Berat Marçalı’nın göçmenlik, varoluş, aidiyet, iletişim ve anlaşmak üzerine yazdığı Yuva geçen yıl New York’ta sergilenmiş. Marçalı’nın bu kez kendi yönettiği oyunda bombalar sebebiyle evsiz kalmış Seda, otistik kardeşi Barış, taksi şöförü Tazim ve ‘sanatçı’ Chicho,’nun New York’un göbeğinde yolları kesişiyor. Oyunda özellikle Özlem Zeynep Dinsel’in performansı dikkat çekiyor.
Festivalde Türk tiyatrosunun büyük ustası Genco Erkal’ın yönettiği Göçmenleeeer, Serdar Biliş’in güncel yorumu ile Çehov klasiği Martı, Volkan M. Sarıöz’ün rejisiyle Herman Koch’un aynı adlı romanından uyarlanan Akşam Yemeği, Ceren Ercan’ın yazdığı, Yelda Baskın’ın yönettiği Seni Seviyorum Türkiye,
Kemal Aydoğan’ın yönetiminde Shakespeare’den Fırtına, Ahmet Mümtaz Taylan yönetmenliğinde Dürrenmatt’tan Uyarca, Mirza Metin’in tasarlayıp yönettiği Panopticon, Canan Yücel Pekiçten performansı All About The Heart, İtalyan tiyatro topluluğu Compagnia TPO’dan Kelebekler, Portekizli yönetmen Pedro Penim’in performansı Önce Lübnan asıllı Kanadalı oyun yazarı ve yönetmen Wajdi Mouawad’ın hem yazıp, yönetip hem de oynadığı Yalnız, Çağdaş dans ikilisi Taldans’dan, ilk Rus fütürist operası Güneşin Zaptı, Antik Yunan tiyatrosunun efsanevi yönetmeni Theodoros Terzopoulos’dan Bir Daha, Fransız koreograf Angelin Preljocaj’ın son eseri Fresk ile bilet bulabilen şanslı izleyicilerle buluştu. İhanet, Ankara Devlet Tiyatrosu: Yöneten: Özen Yula.
Nahit Sırrı Örik’in bugüne dek hiç sahnelenmemiş oyunu 'İhanet' ilk kez seyirciyle buluştu. Yüksek lisansını Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Anabilim Dalı’nda Post Modernizm üzerine hazırlayan Özen Yula’nın yönetmenliğinde sahneye konan oyun, 1930’lu yılların Ankara’sında kibir ve hasetin, para ve iktidar hırsının, insan ve sosyal hayatı paramparça edilişi sergileniyor. Böylece Ankara Devlet Tiyatrosu farkıyla festival sona erdi.
Bilindiği gibi Schaubühne Berlin ve yönetmeni Thomas Ostermeier III. Richard oyunu ile gelecekleri festivale son dakikada katılmama kararı aldılar. Ülkede sanatçıların, gazeteci ve aktivistlerin sebepsiz yere tutuklanıyor olması ve topluluk üyelerinin güvenliğinin garanti altında olmaması sebebiyle gelmediklerini açıkladılar. Bu karar Alman basınında geniş yer buldu ve üzerine bol bol tartışıldı.
Oyun, Ostermeier’in yönetimindeki ünlü Berlin Schaubühne topluluğunun aldığı karar sonucunda iptal edildi. Tüm Türkiye’den tiyatro severleri büyük hayal kırıklığına uğratan bu karar üzerine Galata Perform’un kurucusu Yeşim Özsoy, 21. Uluslararası Tiyatro Festivali’ne
III. Richard’ı oynamak üzere gelmekten son dakika vazgeçen yönetmen Thomas Ostermeier ve tiyatro topluluğu Schaubühne Berlin’e bir eleştiri mektubu kaleme aldı: ‘’Bizler, Türkiye’de sevilen ve beğenilen bir tiyatro kurum ve insanları olarak, sizlerden daha cesur ve empati içeren bir karar beklerdik. O da oyunu tam da oynanması gereken yerde oynamak olurdu.’’
Bütün bunlara rağmen III. Richard oyunu festivalin başlamasıyla gündem olmaktan çıktı ve festival yalnızca bir oyunuyla değil tüm programıyla bir festival oldu.
İlk kez 1989 yılında gerçekleştirilen, yerli ve yabancı tiyatro, dans ve performans topluluklarının izleyiciyle buluştuğu uluslararası bir etkinlik olan İstanbul Tiyatro Festivali, 2002 yılından beri iki yılda bir Mayıs ayında düzenleniyordu. Festival, bu sene yıllık seyrine geri dönüyor.
İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Leman Yılmaz, Tiyatro Festivali’nin tekrar her yıl yapılacak olmasından mutlu: “Her yıla tekrar dönebilmenin umudunu hep içimizde taşıdık. Ancak İstanbul gibi bir kentte özellikle de prodüksiyon açısından maliyeti yüksek bir festivali her yıla döndürmek çok da kolay bir adım değildi. Buna ek olarak hem İstanbul’da açılan yeni sahneler, her yıl artan prodüksiyonlar, perde açan toplulukların coşkusuna tanık olmak; buna benzer bir üretim yükselişini yurt dışında da gözlemlemek, bizi hep festivalin her yıl nasıl yapılabileceğini düşünmeye itti. Aslında bir anlamda var olan festivalin program ve süresini ikiye böldük, bu formül hem festivali her yıl yapmamıza olanak sağlayacaktı hem de bu kentin içinde yeşeren ‘yaratıcı enerji’ye ayak uyduracaktık. Evet, kentin yapısal faktörleri, ilk gösterimlerini festivalde yapan yapımların yurtdışı festivallerinde yer alabilmesi için yeterli zamana sahip olabilmeleri, sezona hazır olmaları, yurt dışındaki festivallerin ve tiyatroların sezon programlarıyla eş zamanlı olabilmek adına festivalimizi Kasım ayına aldık. Festival artık her yıl Kasım ayında izleyiciyle buluşacak.”
Yaratıcılık ile yetenek, yetenek ile bilgi birikimi, bilgi birikimi ile dünya görüşü arasındaki ayrımda festival ile bir platform yaratarak bizleri kendi gerçeğimiz üzerinde yeniden düşünmeye sevk ettiklerinden ötürü
başta Festival Direktörü Yard. Doç. Dr. Leman Yılmaz, operasyon koordinatörü Handan Uzal, Ayşe Emek, Deniz Kıvılcım ve tüm İKSV ekibini, festivalde emeği geçen, katkıda bulunan herkesi, bir izleyici olarak ayakta alkışlıyor, saygıyla selamlıyorum.
Anlaşılan, 2018 festival hazırlıkları da hali hazırda yürüyor, başlamış olan işbirikleri ve ortak projeler büyük bir hızla devam edecek. Festival Direktörü Leman Yılmaz: ‘’Festivalin daha bu seneki programı tamamlamadan gelecek senelere program oluşturması, sürekli olarak üreten bir yapıya bürünmesini sağlayacak. Özellikle yurt dışıyla çok daha fazla iş birliği yapabilmek, ortak çalışmalar yürütebilmek adına çalışmalarımız başladı bile. Hatta festivalin öncesinde başlatıp sonunda seyirciyle paylaşmayı düşündüğümüz çalışma biçimleri de var gelecek planlarımızda.’’
2018’de düzenlenecek festivale katılmak isteyen yerli tiyatro topluluklarının tiyatro.iksv.org adresine başvurmaları gerekiyor. İki aşamalı bir değerlendirme sonucunda belirlenecek yerli yapımların daha önce İstanbul’da sahnelenmemiş olması koşulu var.
Taviz verilmeden yıllarca televizyonlarda futbol kadar kültür-sanat programları yayınlansa kim bilir neler olur. Açık hava tiyatrolarımız olur mu? Hatta Antik Çağ’da olduğu gibi onbinlerce kişilik tiyatro ve performans parkları inşa edilmez mi? İnsan, haliyle, merak ediyor.
Merak ettiğim bir diğer konu ise tiyatro festivali ile aynı tarihlerde gerçekleşen ve programında muhteşem filmler gösterilen 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivalinde salonlar acaba niye boştu?
© Tüm hakları saklıdır.